Bir 19 Mayıs’ı daha geri bıraktık. Ama ne bırakış!.. Bayram mıydı seyran mıydı, hiç kimsenin ilgisinde olmayan bir gün oldu 19 Mayıs.

Dünkü 19 Mayısları gözden geçirince şaşırıyorum bu hale. Dün 19 Mayıs bayramı statlarda yapılırdı. Hazırlıkları aylarca sürerdi. Jimnastik gösterileri, atletizm gösterileri yapılırdı. Tüm orta dereceli ve yüksekokullar katılırdı bayrama.

Halk sabırsızlıkla beklerdi 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramını. Statlarda tribünler ağzına kadar dolardı. Belediye hoparlörlerinden marşlar çalınır, şiirler okunurdu. Ne oldu belediyenin hoparlörlerine, ses tellerinde kısıklık mı vardı? İki marş okumaktan uzak durdular.

Şehir Bayraklarla donatılırdı. Şehirde bir coşku canlılık olurdu.

Ne oldu bu halka, bayram boyu evinin balkonuna, iş yerinin camına bir bayrak asmaktan kaçınır oldular.

19 Mayıs kurtuluşun başlangıcı, kuruluşun öncüsüdür. 19 Mayıs 1919’da Samsun’da doğan güneş Sakarya’da kan olmuş akmış, Afyon’da sel olmuş coşmuş, İzmir’de bağımsızlık bayrağını direğe çekmiştir.

Bu gibi oluşumların olacağını daha önce sezen ve bilen Ulu Önder hiç kimsenin yardımını önermiyor ve diyor ki; en sıkışık günlerinizde “muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”

Onun hedef gösterdiği kan asil Türk kanıdır. O kanın her hücresi bağımsızlık, mertlik, yiğitlik kaynağıdır. O kan Çanakkale’de destan yazmış, Sarıkamış da vatan uğruna nasıl ölüneceğinin örneğini vermiş, dünyaya yiğitlik, mertlik haykırmış.

Kendisiyle savaşan yaralı İngiliz askerini omuzlayıp sağlık çadırına götürerek insanlık dersi vermiş. İngiliz zorbalığıyla Çanakkale’ye gelip can veren Anzaklara topraklarında Mehmetçiğin yanında yer vererek Türk’ün büyüklüğünü sergilemiştir.