ORTALIKTA YENİ BİR DÜNYANIN KURULMASI YOLUNDA BAZI HAZIRLIKLARIN YAPILDIĞI, TÜRKİYE’NİN AVRUPA BİRLİĞİNE GİRMEK İÇİN TEDBİRLER ALDIĞI VE DÜZENLEMELERE GİTTİĞİ, AMERİKA’NIN ORTA DOĞUDA MENFAATİNE GÖRE DÜZENLEMELER PLANLADIĞI ŞU GÜNLERDE BAZI DEVLETLER BİZİ AVRUPA BİRLİĞİNE ALMAKTA PEK ÇOK ZORLUKLAR ÇIKARSA DA BİZ AB’YE GİRMEK İÇİN BÜTÜN KAPILARI ZORLAMAKTAYIZ. UĞRAŞMALARA RAĞMEN ZORLA GİRMEK KONUSUNDA DA AYAK DİREMEKTEYİZ. ZORLA GİRMEK KONUSU ÜZERİNE TARİHTE ŞÖYLE BİR OLAY BULUNMAKTADIR:

Osmanlıda olduğu gibi yeni Türkiye Cumhuriyetinde de 1928 yılındaki harf inkılâbına kadar Arap alfabesi kullanılmıştır. 1928 de harf inkılâbı olduğunda bu olayı akşam gazetesinde ünlü karikatürist Cemal Nadir aşağıdaki karikatür ile anlatmıştı.

Bilindiği gibi eskiden edebiyatımızda ‘’Tarih Düşürmek’’ denilen bir yazı-nazım hüneri vardır. Arap harfleri ile olan alfabemiz <> düzenine göre harf değerlerine ayrılmıştı. Yani her harfin, birden başlayarak, bin rakamına doğru birer karşılığı bulunmaktadır. Mesela:

Elif=1 Kef =20 Gaf=100 zel =700

Be =2 Lam=30 Rı =200 Dat=800

Cim=3 Mim=40 Şın=300 Zı =900

Dal=4 Nun=50 Te =400 Gayın=1000

Türk-İslam tasavvuf düşüncesi açısından bunun güzel bir misali vardır. “Allah” lâfzının sayı değeri 66’dır. “Hilâl” ve “lâle” kelimelerinin sayı değerleri de 66’dır. İşte hilâl ve lâle motiflerinin Türk düşüncesi ve sanatında kutsal ve önemli birer motif olmalarını sağlayan husus; “Allah” lafzına sayı değeri bakımından eşit olmalarıdır. Hilâl motifi, millî bağımsızlığımızı temsil eden bayrağımıza sembol olurken “lâle” de hem bir devre adını vermiş, hem de tasavvufta “fenafillah” mertebesine ulaşan ünlü mutasavvıfların kabir taşlarına motif olmuştur.

Allah lafzının 66 etmesi, Türkçemizde “İşini altmış altıya bağladı.” deyiminde “İşini Allah’a bağladı.” Yani “sağlama aldı” anlamında kullanılmaktadır.

Önemli bir olayın geçişini, bir ölüm tarihini manzumenin bir mısraı ile belirtmek isteyenler, mısraı teşkil eden sözlerin harflerini öyle bir biçimde sıralarlar ki, tarih mısraını teşkil eden bu mısraın bu harflerinin toplanmasından o olayın veya ölümün meydana geldiği yıl ortaya çıkardı.

Tarih düşürmekte usta olan Türk Şairlerinden biride Kerimî idi… Onyedinci yüzyılda yaşamış olan Kerimî, gerçek şiir alanında o kadar ince ve derin bir sanatçı olarak tanınmazdı. Yalnız tarihleri hem kolay hem de pek esprili düşürürdü. Zamanla bu onun için kâr getirici bir meslek haline bile gelmişti. Hali vakti yerinde kimseler, sevdikleri bir kimse öldüğü vakit hemen Kerimî’ye koşarlar, ondan ölülerinin ölümü üzerine bir tarih isterler, şair bir iki gün içinde tarihi düzenleyip ısmarlayıcının eline sıkıştırırdı.

Kerimî’nin düşürdüğü Bayazıt Camii haziresindeki tarihlerden biri şudur:

Yazdı târihin Kerimî katre-i rahmet ile

Olsun el-Hâc Mehemmed Ağa merkad-ı cinan (1266)

Bir gün Kerimî’ye uzak dostlarında biri geldi. Adamcağızın o günlerde babası ölmüştü. Ölen babası için, şöyle güzel, tumturaklı tarafından bir güzel tarih istiyordu. Yazacağı tarihte, özellikle, adamın bu dünyadan göçer göçmez cennete girdiği belirtilecekti.

Aslında hayatı pek karanlık geçmiş olan ölünün cennet’e mennete gireceği yoktu ama şair, dostunu kırmadı. Bir şeyler karalamaya çalıştı. Fakat o gün canı yazmak istemediği için, ertesi güne bıraktı. Derken günler uzayıp gitti. Her gelişinde ısmarladığı tarihin yazılmamış olduğunu gören dostu, nihayet <> yollu sitem edince Kerimî:

—Vallahi birader, cevabını verdi. Suç bende değil; haftalardır uğraşıyorum, lakin babanızı bir türlü Cennet’e sokamıyorum. Zorla değil ya rahmetli girmek istemiyor.