Geçenlerde bilgisayarıma davetsiz gelen virüslerden nasıl kurtulduğumu yazmıştım. Onlardan kurtuldum ama bilgisayarım bir düzen tutmadı. Açıyorum bilgisayarı, o bana yol gösteriyor. Mantıklı gibi görünen önerilerden birini tıklıyorum. İyileşmek şöyle dursun, temelli Arap saçına dönüyor. Ellerim çenemde düşünürken bir baktım, küçük oğlum Emre karşımda değil mi?

Hem şaşıyor, hem seviniyorum. Şaşıyorum şu anda İzmir’de görevinin başında olması gereken Emre’nin burada ne işi var? Seviniyorum. Bilgisayar konusunda tam daralmışken Hızır Baba bu kez de Emre’nin donunda mı yetişmişti imdadıma?

Canı sağ olası Emre sürpriz yapmayı sever. Meğer Yozgat’ta seminerdeymiş bir haftadır. Seminer bitince Tokat’ta ailemi ziyaret eder Pazar günü binerim İzmir’e diye düşünmüş ve uygulamış.

Tıkladığım yerleri gösterdim “Bu nasıl düzelecek?” diye sordum. “Keşke hiç tıklamasaydın. Bu bilgisayarı öldürmüşsün. Yenisini alalım“ dedi. “Canımız sağ olsun n’apalım, yenisini alalım bari” dedim.

Seminerin nasıl geçtiğini, işini gücünü sordum. Yanıtladı. O, buraları, arkadaşlarını sordu. Sohbet koyulaştı. Günlük konulara daldık. Bilgisayarı unuttuk gitti. Nasıl olsa yenisini alacaktık.

**

Akşam, odalarımıza çekildik. Emre yol yorgunu. Çoktan uyumuştur diyordum. Sabah kalktım kahvaltıdan sonra bilgisayarın başına geçtim. Bayağı yüzü gülüyor, makinenin.

 Nereye el atsam, bozulmadan önceki gibi. Bilgisayar değil, düzenli saz mübarek. Hızır geldi diyordum. Meğer bir yüzü Hızır, öteki hınzırmış, köftehorun.

Madem elinden geliyor, yapabileceğini gözün kesiyor. Neden hınzırlık yapıp yaşlı babanı üzüyorsun? Sabahleyin yepyeni bir bilgisayar sunarak babasını mutlu etti. Yani bu huyu ile de Hızırlık yapmış oldu.
Teşekkür ederim Emre’ye eline sağlık. İşi gücü rast gelsin. Allah, iyilerle karşılaştırsın…HIZIR MI HINZIR MI?

Geçenlerde bilgisayarıma davetsiz gelen virüslerden nasıl kurtulduğumu yazmıştım. Onlardan kurtuldum ama bilgisayarım bir düzen tutmadı. Açıyorum bilgisayarı, o bana yol gösteriyor. Mantıklı gibi görünen önerilerden birini tıklıyorum. İyileşmek şöyle dursun, temelli Arap saçına dönüyor. Ellerim çenemde düşünürken bir baktım, küçük oğlum Emre karşımda değil mi?

Hem şaşıyor, hem seviniyorum. Şaşıyorum şu anda İzmir’de görevinin başında olması gereken Emre’nin burada ne işi var? Seviniyorum. Bilgisayar konusunda tam daralmışken Hızır Baba bu kez de Emre’nin donunda mı yetişmişti imdadıma?

Canı sağ olası Emre sürpriz yapmayı sever. Meğer Yozgat’ta seminerdeymiş bir haftadır. Seminer bitince Tokat’ta ailemi ziyaret eder Pazar günü binerim İzmir’e diye düşünmüş ve uygulamış.

Tıkladığım yerleri gösterdim “Bu nasıl düzelecek?” diye sordum. “Keşke hiç tıklamasaydın. Bu bilgisayarı öldürmüşsün. Yenisini alalım“ dedi. “Canımız sağ olsun n’apalım, yenisini alalım bari” dedim.

Seminerin nasıl geçtiğini, işini gücünü sordum. Yanıtladı. O, buraları, arkadaşlarını sordu. Sohbet koyulaştı. Günlük konulara daldık. Bilgisayarı unuttuk gitti. Nasıl olsa yenisini alacaktık.

**

Akşam, odalarımıza çekildik. Emre yol yorgunu. Çoktan uyumuştur diyordum. Sabah kalktım kahvaltıdan sonra bilgisayarın başına geçtim. Bayağı yüzü gülüyor, makinenin.

 Nereye el atsam, bozulmadan önceki gibi. Bilgisayar değil, düzenli saz mübarek. Hızır geldi diyordum. Meğer bir yüzü Hızır, öteki hınzırmış, köftehorun.

Madem elinden geliyor, yapabileceğini gözün kesiyor. Neden hınzırlık yapıp yaşlı babanı üzüyorsun? Sabahleyin yepyeni bir bilgisayar sunarak babasını mutlu etti. Yani bu huyu ile de Hızırlık yapmış oldu.
Teşekkür ederim Emre’ye eline sağlık. İşi gücü rast gelsin. Allah, iyilerle karşılaştırsın…