Haber: Mustafa Işık
Zafer Partisi Tokat İl Gençlik Kolları Sekreteri Nilay Sever, Türk tarihinde kadının önemi belirten yazılı bir basın açıklaması yaptı. Açıklamasında Nilay Sever, Türk kadını, sosyal ve siyasi her alanda aktif rol oynadığını belirtti. Asırlar öncesinde Türk milleti kadını el üstünde tuttuğunu hatırlatan Sever, “21. yüzyılda artış gösteren kadına şiddet, istismar, 2. sınıf vatandaş görme durumunu olağan saymak tezattan ibaret olacaktır.” dedi.
“TÜRK KADINI, SOSYAL VE SİYASİ HER ALANDA AKTİF ROL OYNAMIŞTIR”
Zafer Partisi Tokat İl Gençlik Kolları Sekreteri Nilay Sever, “eski Türklerde Kağan'ın eşi ya da kadın hükümdar anlamına gelen "khatun" kelimesi türetilerek "hatun" ve "kadın" kelimesi ortaya çıkmıştır. Ana yurdumuz Orta Asya, bozkır ve sert bir iklime sahip olduğu için doğa ile sürekli savaş halindeydiler; böyle bir ortamda kadın-erkek ayırmak epey mümkünatsızdır. Türk kadını, sosyal ve siyasi her alanda aktif rol oynamıştır. Ata binmek, avlanmak, dövüşmek gibi alanlarda gelişmiştir. Bu gelişimin sağlam temelli olduğunun en güzel örnekleri olan Tomris Hatun, Selcan Hatun, Nene Hatun ve daha nice kahraman Türk kadınlarımızın da ismini anmadan geçmemek gerek. Türk kadını, her konuda olduğu gibi devlet yönetiminde de önemli haklara sahipti. Öyle ki; bir emir verileceğinde, "hakan buyuruyor ki" şeklindeki ifade geçersiz yahut eksik sayılır, "hatun ve hakan buyuruyor ki" ifadesi esas alınırdı. Türk milletinin binlerce yıllık kültürel ve içtimai geçmişine ayna tutan yazılı kaynaklardan da esinlenerek verilen değerin yüceliğini görebilmek pek mümkün. Orhun Kitabelerinde, Bilge Kağan: ”Sizler anam hatun, büyük annelerim, ablalarım, hala ve teyzelerim, prenseslerim.” hitabı ile söze başlar. Kül Tigin Yazıtı'nda da ”Kağan uçmağa varmıştır, devlet hatunundur.” gibi ibarelere çokça yer verilmiştir. Dünya tarihi üzerinden tüm dengelimsel bir yol izlemek gerekirse; aynı çağda; Çinliler, kadının yürürken etrafına bakmasına izin vermez, dışarıda iken yüzünü örtmeyi zorunlu tutardı. Araplar, doğan kız çocuğunu utanç kaynağı kabul edip diri diri gömerlerdi. İngilizler, kadınları kirli bir varlık olarak kabul eder ve maldan farksız biçimde satabilirlerdi. Diğer milletler, işte bu müessif hâldeyken Türk milleti kadar kadına değer veren ikinci bir millet olmadığı barizdi. Asırlar öncesinde dahi Türk milleti kadınını el üstünde tutarken 21. yüzyılda artış gösteren kadına şiddet, istismar, 2. sınıf vatandaş görme durumunu olağan saymak tezattan ibaret olacaktır. Bir milletin kültürü ve geleneği kuşaktan kuşağa aktarılan, diğer milletlerden ayrılmasını sağlayan en önemli yapı taşıdır. Eğer ki töresi, kültürü bu kadar şanlı, tarihi temiz Türk millet içerisine; tarihi ve kültürü utanç verici Orta Doğu ülkelerinden 17 milyon sığınmacı ve kaçak alınırsa, ne kültürümüz kalır ne töremiz. Arap ülkelerinden gelen bu vatandaşların, vatanımıza uyum sağlamak gibi bir amaçları olmadığı gibi Türk milletinin asimile olmasına ve Araplaşmaya giden bir yola itilmesine sebebiyet verdikleri öngörülebilir. Konular bu kadar vahim ve iç karartıcı olduğu sürece Türk milletinin benliğini korumak zorlaşacak, kadınlara yapılan bu aşağılık muamele de son bulmayacaktır. Ben de bir Türk kadını olarak; iktidar sahipleri tarafından yapılan bu Araplaştırma politikasına son verilmesini temenni ederken, bu süreçte kadınlarımızın maruz kaldığı her türlü şiddet, istismarın karşısında duracağım. Bu ahvâl ve şerait içinde Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözleri geleceğimize yön vermelidir: "Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir, bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır." şeklinde açıklama yaptı.