E. Tarım İl Müdürü Yaşar Kavak yazdı: “Kendimizle, sofralarımızla, tüketim alışkanlıklarımızla, sessizliğimizle hesaplaşmalıyız.”
Her yıl 16 Ekim, Dünya Gıda Günü olarak kutlanıyor. 1979 yılında Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından ilan edilen bu günün amacı; dünyada açlıkla mücadeleye dikkat çekmek, sağlıklı ve sürdürülebilir beslenmeyi teşvik etmek, gıda üretimi ve paylaşımında adalet duygusunu güçlendirmektir.
Ama gelin görün ki, bu kutlama her geçen yıl biraz daha buruk, biraz daha acı bir hal alıyor. Çünkü dünya bugün her zamankinden daha büyük bir adaletsizlik sofrası kurmuş durumda.
Bir yanda açlıktan karnı guruldayan milyonlar, bir dilim ekmeğe muhtaç insanlar…
Bir yanda tıka basa dolu sofralar, çöpe atılan tonlarca ekmek, meyve, sebze, et ve süt ürünleri…
Ah Gazze…
Ah Doğu Türkistan…
Ah Afrika’nın kurak topraklarında açlıktan gözleri donuk bakan çocuklar…
İnsanlığın vicdanı bu manzara karşısında suskun.
Oysa her gün 800 milyondan fazla insan aç yatarken, yılda yaklaşık 1 milyar ton gıda çöpe gidiyor.
Bir yanda israf, diğer yanda yokluk…
Bir yanda obeziteyle mücadele eden toplumlar, diğer yanda bir avuç buğdaya hasret kalmış köyler…
Ne garip bir dünya bu!
Gıdanın değil, vicdanın tükendiği bir çağdayız artık.
Dünya Gıda Günü elbette kutlanmalı. Ama bir “kutlama”dan çok, bir hesaplaşma günü olarak görülmeli.
Kendimizle, sofralarımızla, tüketim alışkanlıklarımızla, sessizliğimizle hesaplaşmalıyız.
Çünkü her çöpe atılan ekmek, bir çocuğun rızkıdır.
Her israf, insanlığın ortak vicdanında bir yara açar.
Bugün, “kutlu olsun” derken bile içimiz buruk.
Ama belki de bu burukluk, bizi uyandıracak olan şeydir.
Gerçek kutlama, hiç kimsenin aç kalmadığı bir dünya kurulduğunda olacak.
O güne kadar, her lokmada bir minnettarlık, her sofrada bir paylaşma niyeti olmalı.
Çünkü dünya, hepimizin sofrası.
Ve bu sofrayı adaletle paylaşmadıkça, hiçbirimiz gerçekten doymayacağız.
Son söz Efendler Efendisi Peygamber Efendimizin olsun.
Efendimiz buyuruyor "Komşusu açken tok yatan bizden değildir"
