Yağcıoğulları ailesinin tek erkek çocuğu olarak 1833’te Tokat’ta doğan Gazi Osman Paşa, ailesi İstanbul’a göç edince Beşiktaş Askeri Rüşdiyesi’nde askerlik hayatına başlamıştır. Mekteb-i Harbiye’yi 1853 yılında bitiren Paşa’nın kariyeri ile bilgiyi Hürriyet’te İlber Ortaylı yazdı.

 

Ortaylı Hoca yazısında şunları kaydetti:

 

“Erkân-ı Harb sınıfına kayrıldıysa da Kırım Harbi çıktığı için asteğmen rütbesiyle gittiği savaşta üsteğmenliğe yükseldi ve Kırım Savaşı sonrasında Erkân-ı Harb eğitimini tamamladı. Kadastro usulünde haritanın yeniden çizilmesi gibi teknik bir hizmette sivrildi. Zamanın ordularında görülmeyen münhasıran Türk ordusuna mahsus bir kariyer izlemiştir. Suriye’de başlayan ayaklanma sebebiyle Cebel-i Lübnan’da, 1866’da Girit İsyanı’nda adadaydı. Buralarda temayüz etti, yani başarılarıyla göze çarptı. Ardından Yemen’de tuğgeneralliğe (mirlivalığa) çıktı. İki yıl sonra Rumeli’dedir. Sancak dediğimiz Yenipazar tümen komutanı, İşkodra ve Bosna komutanlıkları, ardından tekrar Niş ve Vidin komutanlıkları ve Sırp prensliğinin 2 Temmuz 1876’da Osmanlı’ya savaş ilan etmesi dolayısıyla sıcak harbin kahramanlığına yükseldi. Rusya’nın var gücüyle ve komutanlarıyla destekliği Sırbistan’ı ve gönüllü müttefikleri üst üste yendi, asıl şöhreti burada kazandı.” (Hürriyet, 1 Nisan 2018)

 

24 Nisan 1877’deki savaş ilanıyla başlayan harp üzerine, 7 Temmuz’da kendi Kolordusuyla Plevne’ye ulaşan Gazi Osman Paşa, Ruslarla yaptığı üç Plevne Savaşı’nda bu saldırıları kırmıştı. Ancak ağırlaşan kış şartları ve ikmaldeki aksamalar nedeniyle Paşa’nın Aralık ayında kuşatmayı yarma teşebbüsü kesintiye uğramıştı. Gazi Osman Paşa bu savaşlarda yaralandı ve 40 bin kişilik kuvveti ağır kayıplar verdi. “Gazilik”  unvanını Plevne’de kazanan Gazi Osman Paşa’nın Rusya’daki esaret yaşamı, kendisine duyulan derin saygıyla geçmiştir. Onu esir alan düşman kuvvetlerine bağlı komutanlar, Paşa’nın savaş konusundaki ustalığını kabul etmişlerdi. Üstelik Çar II. Alexander, esaretin başında onun kılıcını almayıp kendisine iade etmiştir. Paşa, esaretinin sonrasında da, üstün askeri nişanlarla taltif edilmiştir.

 

1878 yılının Mart ayında Rusya’daki esaretinden döndüğü vakit İstanbullular tarafından muhteşem bir tören ve nümayişle karşılanan Gazi Osman Paşa, Mustafa Kemal’in de önem verdiği askeri bir kişiliktir. Atatürk O’nun için, “Ben Gazi Osman Paşa’yı kendime rehber olarak seçtim. Ömrüm boyunca onun yolunu takip edeceğim. Türk ruhu Plevne’de yeniden kendini bulmuştur. Milletler yolundaki mücadelelerde daima sembolümüz Plevne’de doğan milli ruh olacaktır. Felâket günlerinde Plevne savaşını ve Osman Paşa’yı düşüneceğiz. Sizin de kahramanlık sembolünüz Gazi Osman Paşa olsun.” demiştir.

 

Paşa’nın Türk ulusu için taşıdığı önem herkesin malumu olmakla birlikte, bir de tarihi detay vardır ki, onu da bilmemizde fayda vardır; Gazi Osman Paşa’nın isminin 1960 yılından sonra başta büyükşehirdeki cadde, sokak, semt ve okullar olmak üzere yurdun her tarafında verildiğini görürüz. Bunun nedenlerini irdelemek yerine, Gazi Osman Paşa’nın askeri dehasını yeni kuşaklara anlatmakta fayda vardır.

 

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Plevne’yi savunmakla görevlendirilen ve destansı bir kararlılıkla üzerine düşeni yaparak dünya savaş tarihine damga vuran Tokatlı Paşa’mızın dehasını, yıllar geçtikçe daha iyi kavrıyoruz.

 

Şanlı Plevne müdafaasında kendisiyle birlikte savaşan askerlerine, “Ey Plevne’nin şöhretli Arslanları! Şân günleridir, vatan namusunu bize inandı, cihanın gözü Plevne’ye dikildi, Düşman bütün kuvvetlerini üzerimize yığdı. Biz de Osmanlı’nın şanını gösterelim, bizim için ölmek var dönmek yoktur.” diyen şehrimizin gururu Paşa’mızı, bir kez daha rahmetle ve dualarla anıyoruz.

 

Nur içinde yatsın.