Türkçemizde “Hayır” hem olumlu hem olumsuz bir kelime olarak kullanılır. Bir şeyi reddedeceğimiz zaman “Hayır” deriz. Kabul edeceğimiz zaman “Evet” deriz.

Hayır aynı zamanda olumlu olarak da kullanılır. “Her işte bir hayır vardır” deriz mesela. Güzel bir iş olursa “Hayırlı iş” deriz. Bunlar güzel dilimizin zenginliklerini hatırlatır bize.

Yaşadığım olaylara baktığım zaman insanlar karşısındaki insanı baştan savarken bunu gayet normal karşılayarak bunun olumsuz bir şey olduğunu zannetmiyorlar.  Yani yapacağım deyip de o işi yapmamak bizde hiç ayıp, yanlış karşılanmıyor da bir işe “ Hayır “ dediğimiz zaman bizi baştan savan insanlar hemen bu tutumumuzu ayıp karşılayabiliyorlar.

Bunu bir anımla sizlere anlatmak istemekteyim.

Bir insanla arkadaş olmuştum. Mesafeli ve çok içten olmayan bir arkadaş. Tatil günlerinde onun çalışmasına engel olmayacak şekilde onu ziyaret ederek çay içmekten öteye gitmeyen bir arkadaşlık.

Ben ise daha samimi olarak ailece görüşmek, onun çocukları ile tanışarak onlara faydalı olmak, onlara bilgimi aktarmak istedim. Çocuklarına faydalı olacak dergi ve kitapları her gittiğimde ona hediye verdim. Ne çocukları ile tanışabildim ne de ailece görüşebildim. Bu arkadaşlık 2 yıl boyunca devam etti. Ona her faydalı olacak şeyi anlattığımda “ oo güzel olur, hemen uygulayalım”  der, ama ben yanından kalktıktan sonra unutur giderdi.  .Hatırlattığım zaman  “haklısın yapalım” der, gene yanından kalktığım zaman unuturdu ya da beni güzel baştan savardı. Ben gene de her zaman onun yanına giderdim. Her seferinde  “Adam beni baştan savıyor, bana açıkça sözle olmasa da “ sen düşünceleri ciddiye alınmayacak, baştan savılacak adamsın” mesajı veriyor ama ben alttan alıyordum. Bu böyle devam etti. Hep beni baştan savdı. Ben gene kızmadım… İyi niyetimi her zaman sürdürdüm.

Bir gün yüz yüze olmasa da sanal alemde benden bir şey istedi. Prensiplerime aykırı olan ve kabul etmem mümkün olmayan bu isteğini ret etmem kadar doğal bir şey olamazdı. Bana hoş görüde bulunacak yerde beni suçlamaya  “sana bozuldum “ gibi beni suçlayan laflar etmeye başladığı zaman anladım ki, onun beni hep baştan savmaları, beni ciddiye almaması ona göre hata değil ama onun bir istediği şeyi kesin bir çizgi ile “hayır” diyerek ret etmem suç oluyordu.

Bu durumda beni yeterince tanımadığına inandığım ve kendi isteklerinin yerine getirilmemesi karşısında hemen bizleri suçlayan veya kırılan insanla dostluğu devam ettirmenin bir manası olmayacağını ve hep bizi baştan savan her şeyi erteleyen insanlar ile iletişim kurmaya devam etmenin bir manası olmayacağına inanarak uzak kaldım ondan.

Bu tutum beni hayli düşündürdü. İnsanlar, ciddiye almadıkları, baştan savdıkları insanlardan kendilerini ciddiye alarak her istediğine evet demelerini bekliyor, bunu hak olarak görüyorlardı. Halbuki ben ondan onun benden istediği türden bir yardım istememiştim.

Herkesin her istediğine evet demek zorunda değiliz. Eğer sizlerin bizleri baştan savma hakkınız varsa benim de sizin isteklerinize üstelik sizin gibi everip çevirmeden hayır deme hakkım vardır. Benim sana faydalı olacak isteklerimi baştan savarak üstü örtülü “hayır” diyorsan beni ret ediyorsan ben açıkça hayır demesini bilirim.

Psikoloji de “ hayır “ demek önemli yer tutar. İnsanın ne zaman hayır ne zaman evet diyeceğini bilmesi, O’nun psikolojik açıdan sağlıklı olduğu anlamına gelir denir.  O yüzden neye evet neye hayır diyeceğimizi bilmek önem arz etmektedir benim açımdan.

Eğer karşımızdaki insanın bizden beklentisi olacaksa o da bizim beklentilerimizi karşılamalı ve lafı evirip çevirmeden “ senin bu istediğini kabul edemem benim cevabım hayır” diye açıkça anlatabilmelidir. Açıkça hayır diyemeyenler işte böyle açıkça hayır diyen insanlara tahammül edemez ve onların hayırlarını evet yapmak için demagojiye kaçarlar.

Sadece bu arkadaşım ile yaşadığım olayda değil, yaşadığım pek çok olayda insanlar bana güvenmediklerini her türü davranışları ile gösterdiler.  Ama benim onlara her halükarda güvenmemi ve onlara yardım etmemi istediler. Hatta bunu kabul etmem için dini terimler ile beni tehdit etmeye baktılar. Bir olayı ben yaparsam günah onlar aynı şeyi yaparsa hak oluyordu. Anladım ki insanların çoğu beni tanıyamamış kendilerine benzetemedikleri zaman beni sevmemişler sonra ortaya çıkarak “ o bizi sevmiyor” diye kendi suçlarını bana yüklemeye kalkmışlardı.

Bunun sadece benim başıma gelmediğini ve çok insanın böyle davrandığını biliyorum. Amaç kendi hayatımdan yola çıkarak insanların başkalarını küçük gördükleri halde kendilerine ret edilemeyecek büyük adam muamelesi yapmalarını istemeleri.

İnsanlar eşit ise sen kendine saygı duyulmasını istiyorsan muhatabın da saygıyı en az senin kadar hak eder ve sen saygı duymuyorsan saygı beklemeye hakkın olamaz. Yaşının büyük olması, mevki ve makamının büyük olması sana bu hakkı vermez ve insan dini terimler ile karşısındaki insana isteklerini kabul ettirmeye kalkması dini yaşamında samimi olmadığını da gösterir. Çünkü din çıkarları için insanın dini terimleri kullanmasını kesin yasaklar. Buna inanıyorum her zaman

İnsan hata yapmaz demiyorum. Hata yaptığı zaman da hatasını telafi etmeli. Bizim isteklerimize hayır diyene saygı duymak yerine kızmak bilmem insan olmanın neresinde var. Bugün hayır diyen insan zamanı gelir mantıklı isteklerimize evet der. İlk istediğimiz şeye hayır diyen insanı suçlayarak yanımızdan uzaklaştırmak insana kısa vadede bir üstünlük sağlasa da uzun vadede bunun sıkıntısını çeker mutlaka

Bu yazı kimseyi ayıplamak, suçlamak için yazılmadı ve hayatta yanlışlarımızı görerek onlardan ders almamız ve bu yanlışları tekrar etmememiz için yazıldı. Olaylar bizlere ders veren hayat tecrübeleridir ve bazen yaşadığımız olaylar orada istenmediğimizi, artık gitmememiz gerektiğini anlatır. Bizi istemeyen insanlar,  yapamayacağımız isteklerde bulunarak kibarca “artık bizimle muhatap olma “ diyebilirler. Bunu da yaşanmış tecrübeler ile ortaya koymuşturlar. Bundan ders almamız gerekir. Bunu düşünerek düşüncelerimi dostlarımla paylaşmam hepimizin de bu tecrübeyi yaşamasına ve ders almasına sebep olur diye yazıldı.

Herkesin her istediğimize evet demesini beklersek ve her hayırda bozulursak ve bunu dert edersek hayatımız hep birilerine bozulmak, kırılmak ve durduk yere psikolojimizi bozmak ile geçer. O yüzden bize hayır diyenlere hemen önyargı ile yaklaşmak yerine, onların neden hayır dediğine bakarak, onları anlamaya çalışalım.

Bir dindar adama, dinin yasak kıldığı bir şeyden dolayı yardım istemek, mesela Ramazan’da öğlen vakti onu yemeğe davet etmek, Namaz kılan insan ile dalga geçmek ve sonradan da ben dinime inanırım demek, hepimiz insanız gibi laflar eden insanın samimiyeti ne kadardır. Üstelik yemeğime gelmedi bozuldum ona diyebilir miyiz? Yaşanılan olaylar ne yazık ki  bu kadar üzerinde düşünülmesi gereken  ve hassasiyet isteyen şeyler.

İnançlara, prensiplere, tutumlara saygı göstermeyerek dayatmak, her istediğimizi kabul ettirmeye çalışmak karşımızdaki insanı küçük düşürmez.

En meşru isteklerimizi, yapacağız edeceğiz deyip de yapmamak ve sonra sıkışınca “seni seviyoruz, o zamanın şartları öyle idi bu yüzden yapamadık bizi neye anlamıyorsun” gibi boş sözler ile kendini haklı çıkarmaya çalışmak sadece cehalet örneğidir bence.

İnsanlara saygılı olmak sadece insan oldukları için gerekir. İnsanlar nasıl ki bizim de hayır ya da evet deme hakkımız varsa onlarında vardır. Zarar göreceğini düşünen her insan her şeye hayır demez.  İnançlarına ters olan şeye de insan hayır der ve bizim inançlarımız ve onun inançları da farklı olabilir.

Kötü şeyleri başkasına ikram etmek veya kötü şeylere teşvik etmek o kötü şeyi kullanmaktan daha kötüdür. İnsanın görevi ise insanlara güzel şeyler yapmaları için teşvik etmek ve onları güzel işlere  teşvik ederken suçlamamak, kalplerini kırmamak  katıksız sevgi ile sevmek ile olur.