Hanımım Ayşe  “komşumuz  kızını nişanlamış gel bir hayırlı olsun diyelim” deyince kalkıp yakınlarımız-da oturan Emine  Hanımlara “Hayırlı olsun” a  gitmeye niyetlendik.  Tek katlı küçük evde, Ayşe Hanım ve kocası  Turgut bey, PDR Hocası olan kızları Nisa ile  yaşıyorlar-dı.  Yakından tanıdığım kitap okuma sevdalısı  emekli Öğtetmen  Turgut beyin mutluluğunu paylaşmak için çıktık yola. 
Tesadüf mü Tevafuk mu ne derseniz deyini, biz gittiğimiz zaman  bir kaç bayan daha  vardı  “Hayırlı olsun” a gelen.  Laf lafı açtı derken gelen çaylar pastalar  derken koyulaştı muhabbet. Turgut bey Allah için muhabbet seven dedikodudan uzak , ne dediğini bilen  insandı. Sohbetine de doyum olmuyordu.
Günün toplumsal olaylarından  bahsettik iki erkek odanın  bir köşesinde.  Diğer köşede  de  bayanlar sohbet ettiler. Çaylar bitince evin Hanımı  Emine Hanım, çayları getirdi.” Afiyet olsun Hasan bey” diyerek  güler yüzle  kendi yaptığı kurabileler ve pastalardan ikram etti. Doğrusunu söylemek gerekirse   Emine Hanımın  kek ve  kurabiyeleri bizim Hanımın kurabiyelerinden hem daha lzzzetli hem daha yumuşaktı. Emine Hanım işini biliyordu yani.  Aman bizim Hanım duymasın da  teşekkür ederek  Emine hanımı onere etmeyi de ihmal etmedik yani. Hanımın uzaktan “az  ye “ der gibii kaş göz işaretine  ve şekere rağmen  bir iki porsiyon sebeplendik yani...
Her ne kadar “Hanım duymasın” desem de  ben  kazak adamım.  Hanıma “he “ derim ama gene  bildiğimi okurum. Yoksa başka türlü nasıl geçineceğiz.  Kısık sesle  kadınlar duymadan bunları da  dile getirdik yani. 
Turgut beyin bir sevdiğim özelliği de  bana samimiyetle  “Hasan bey, ne iyi ettiniz de geldiniz sohbet  ettik” diye  sohbet etmesiydi. Turgut bey övünmeyi sevmez. Damadından ve ailesinden hiç bahsetmedi. Ben de sormadım hani. Bunlar özel  hayata girer diye düşünürüm. Kızının   iyi bir PDR Hocası olduğunu biliyordum. Nisa  kızımız çok güler yüzlü iletişimi güçlü, her yaştan insanla  rahatça sohbet eden,  herkese psikolojik olarak destek olan, moral veren biriydi. Arada  bize gelince  hanımla sohbetinden biliyorum.
Nisa Hanıma aynı zamanda çok kitap okuyan ve  öğrencilerine de kitap okuamyı sevdirmeye çalışan bir insan. Bu yönü ile gerçekten  babasına ve Hasan amcasına çekmiş. Aman kimse duymasın övünmeyi sevdiğimi düşünür ahali.
Biz konuşurken evin  hanımı  Emine hanım  poştler içinde  yeşil renkli bir şeyler getirerek misafirlere verdi. Misafirler hemen çantalarından  para çıkararak  Rmine Hanıma takdim ettiler.
Ben hayretle “ne  oluyor” diye bakarken  Turgut bey izah etti “Hanım bahçeye nane ekiyor. Bunları  kurutarak ezdikten sonra aile bütçesine katkı  olsun diye harçlığını çıkarmak için satıyor. Maşallah güzel yapıyor ki alıcısı da çoğalıyor her gün” dedi.
Emine Hanım tam bu sırada  biten çayları-mızı  getirdiği için sustuk.
Turgut bey düşün-celiydi.  Birden yüzü gülmeye  başladı ve  ayağa kalkarak yan odaya geçti. Elinde bir kaç tane kitapla geldi. Hanımlara birer tane verdi ve  “Bunu çocuklarınıza ve torunları-nıza götürün benden hediye olsun” dedi. Hanımlar dudak bükerek kitapları aldılar” Teşekkür ederm” ya da  “Allah razı olsun” diyen olmadı. Turgut  bey bu durum karşısında  gülümsemeye devam etti ve sonunda bana dönerek hanımların duyamayacağı kadar kısık sesle . “Görüyorsun Turgut bey, naneyi para vererek  yiyenler ne yazık ki hediye kitaba  bir teşekkür  bile etmiyorlar” deyince ikimizde   biraz yüksek sesle güldük ki, bayanlar  aval aval bize baktılar. Konuyu toparlayarak   Turgut  bey”  bir konu geçti aramızda ondan güldük” diyerek  işi toparlamaya baktı.
Turgut beyin bu esprisi üzerine düşündüm. Yiyecek şeyleri  önemseyerek satın alıyoruz da  kitaplar hediye edilse  teşekkür etmiyo-ruz. Eminim kitabı alanlar  torunlarına veya çocuklarına  kitabı ya takdim etmeyecek ya da  bir şey söylemeden  soğuk tavırla sunacaklardı. Burada soğuk tavırla aldıkları gibi .Kitabı  ve kitap hediye edeni pek sev-meyen  nezaket olsun diye alıp bir kenara atan çoğu  mevki makam sahiplerinin “çocuklarımız okumuyor” demeye hakları var mıydı? 
Mesela orada bir bayan “ Turgut bey ne kadar teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Bu kitapla çok mutlu oldum. Ben okumaya bakarım. Lisede okuyan  oğluma da  vereceğim o da kitap okumayı sever. Bu kitabı okuyunca geçmişlerinize dua edece-ğim” dese ve  eve gidince de  kitabı çocu-ğuna verirken” Oğlum bu kitabı Turgut amcan sana yolladı  ben okudum biraz faydalı bilgiler var. Sen de oku beğenirsen arkadaşlarına da okut ve tavsiye et. Turgut amcanın geçmişlerine dua edelim” diye samimiyetle  sunsa  eminim işe yarardı bu sunum ve konuşma. Ama böyle olmayaca-ğını da adım gibi biliyordum işte. Kendi hayatımdan.
Nasıl diye soracak olursanız. Hediye ettiğim kitaplar hakikaten okundu mu diye akrabaların evine gittiğim zaman kitaplıklarını kontrol ederim onlara çaktırmadan . Benim hediye ettiğim kitapları  çok zaman kütüphanede bulamam. Ya atmışlardır ya da  bir yerde unutmuşlardır. Unutmak nereden gelir sizce. Cevaplayayım  önemsememekten. Önemsemediğimiz kitapları da okumayız zaten. O  yüzden de çocuklarımızdan bahsederken “okumayı sevmiyor gençlik “ derken yüzümüzde kızarmaz. Çocuklarımız  “sen okuyup bana örmek oluyor musun ki , bana kitap okumuyor diye sitem ediyorsun”  derse terbiyesiz olur çocuklar ve gençler.  Bu ne baklava yemek bu ne perhiz
Turgut beyin misafire kitao hedşye etmesini takdirle karşılarken, bayanların tutumu  bana bunları düşündürdü. 
Her emekli öğretmen veya imam çevrelerindeki özellikle engelli yazarların kitaplarını alarak çevrelerine hediye etseler hem  onları onere etmiş olacak, hem de kitap okumayı seven gençliği ve çocukları belki de 50 sene unutmayacakları bir hatıra bırakacaklardı. Nerede  böyle eğitimciler? Hediye edilen kitaplara bile teşekkür etmezlerdi çoğu  aynen  Turgut beyin misafirleri gibi.
Turgut bey kadar  ben de  kitap hediye ederdim bayramlarda. Hatta cenaze evine, hasta görmeye  yiyecek yerine kitap götürürdüm. Hatta  lakabım  bile “kitap delisi Hasan beye “çıkmıştı. Ne güzel lakaptı. ”Kitabın delisi olmak” onlara  göre  alay etmek maksadı  ile verilmişti ama benim için onur vericiydi. Bunlar aklıma geldi. Bu “hayırlı olsun” ziyaretinde.
Sohbet güzeldi ama zaman gemiştiç İşaret ettim Hanım kalktı. Ben kalktım. Emine Hanıma tekrar teşekkür ederek    paltolarımızı giydik.
Ayakkabılarımızı giyerken  sadece Turgıut beyin duyacağı ksıık bir sesle “ İşte böyle dedim. Toplum her naneyi para vererek  yer de  hediye kitaba teşekkür etmez. Bir de  “Okumak” adlı kitabı olan ve ilk  emri  “oku” olan dinin mensuyuz ama kitaptan okumaktan haberimiz yok. Hayrolsun sonumuz “dedim.
Turgut bey gülerek samimiyetle  kucakladı beni.  O zaman insan olduğumun , gerçek bir dostumun ve komşumun olduğunun farkına yeniden vardım. Beni “Hayırlı olsun” a götüren hanımın koluna  sımsıkı sevgi ile sarılarak evimize döndük.