Konuştuğumuz her Tokatlı aynı şeyi söylüyor:

“Çok güler yüzlü bir Vali…”

Bu ortak görüşü destekleyen birçok emare var. Her şeyden önce “gülümseyen” bir Vali… Pozitif, halkın içerisinde, gözlemci ve çokça dert dinleyen bir ‘devlet adamı’ portesi çiziyor.

Tokat’ta “devletin gülümseyen yüzü” olarak tarif ediliyor.

Yeniden başlatılan “Halk Günleri”nde gelen herkesle bire bir ilgilenmesi, hepsiyle tek tek konuşması ve dile getirilen sorunlara çözüm bulmak için ilmek ilmek çareler araması, toplumun dilinde.

Esasında yaptığı işlerin reklamını yapmayan, anladığım kadarıyla da bundan pek hoşlanmayan biri Numan Hatipoğlu… Sadece işine odaklanan, işini memlekete hizmet olarak algılayan ve bu uğurda elini taşını altına koyan bir bürokrat.

O yaptığı işin reklamını sevmese de Tokatlılar kendisini çok güzel anlatıyor.

Herkes Hatipoğlu’nun reklamını yapıyor adeta; yanına gidip derdini anlatan teyzelerden tutun da makamında dinlediği muhtarlar, köylerdeki vatandaşlar ve kurumlardaki kıymetli bürokratlar “Numan Hatipoğlu gerçeğini” dile getiriyorlar. Bu öyle bir “gerçek” ki üstü örtülemeyen, saklanamayan ve istenmese de “reklamı yapılan” bir realite.

8 aydır gösterdiği performansa baktığımızda bu realitenin temelinde “devletçi” anlayışın yattığını rahatlıkla söyleyebiliriz…

Numan Hatipoğlu’nun attığı her adımın gerisinde “devlet aklının” olduğunu görebilirsiniz. Zaten bu, günümüz Türkiye’sinde “olmazsa olmaz” bir kural; devlet aklının ete kemiğe bürünmediği hiçbir iş halkta karşılık bulmadı bugüne kadar.

Dolayısıyla Hatipoğlu gibi vicdanlı, merhametli ve devlet aklının vücut bulmuş Valilik örneği, 21. yüzyıl Türkiye’sinin de bir etiketi aynı zamanda.

Bu ülke geçmişte nice valiler, kaymakamlar gördü…

Vatandaşın bırakın makamında görüşmeyi, bir kez olsun sokağında, çarşısında, köyünde göremediği Valiler, Kaymakamlar neler yaşattı bu ülkenin insanlarına bilirsiniz… Kimi hazin gerçekleri tarihte okumuş, şahit olanlardan duymuşsunuzdur. Millete üst perdeden bakan, seçkinci, elitist tavırlarla halkı yok sayan bu vali ve bürokratlar halkın devlete olan inancını sorgulatmış, büyük yıkımlara vesile olmuşlardır.

O fıkrayı bilirsiniz:

Bir Mülkiye müfettişi doğuya teftişe giderken ihtiyar bir Erzurumlu köylüye misafir olmuş. Sohbet sırasında Vali “Baba, memlekette kaç vali gördün?” diye sorunca,  “On, onbeş vali hetirimdedir” demiş dede. Mülkiye müfettişinin “Peki bunlardan kaçı hizmet etti, kaçından memnunsunuz?” sorusuna ise yaşlı Erzurumlu, “Allah geni geni rehmet etsin, Mustafa Paşa’dan çoh memnunduh!” yanıtını vermiş. Müfettiş “Bu Mustafa Paşa ne hizmetler etti ki onbeş valinin içinde ona rahmet okudun?” deyince, Erzurumlu dedenin verdiği cevap müthiştir: “Bey, o vali Erzürüm’e varmadan yoldayken vefat etmişdi. Gerisini sen anna!”

Evet, gerisini siz anlayın…

Bu ülkenin geldiği yerde düne bakarak şükretmek, yarınlar için de büyük umutlar beslemek zorundayız.

Numan Hatipoğlu gibi örnekler çoğaldıkça “Kimin Valisi?” sorusu hak ettiği yanıtı bulacak, “yoksulun, garip-gurabanın, ihtiyaçlının, çaresizin; kısaca, kimsesizlerin kimsesi Vali”  imgesi gönüllerde yer edinecek.