Sevgili dostum,

Seninle sohbetlerimizi ve  bu mektupları okuyan insanlar, zaman zaman bana  “Onda ne buldun da yazıyorsun?” diyorlar.  Sahi ben sende ne buldum ? Sende bir hazine mi var? Gömüt mü var ? Sihirli bir şey mi var?  Başkalarının göremediğini ben mi görüyorum da sana yazıyorum, seni çaya yemeğe davet ediyorum ?

Sevgiili dostum,

Bu soruyu soranlarda  gizli bir kıskançlık vardır. Zaman zaman fark etmeden benim da yaşadığım bir gizli kıskançlıklar olabiliyor. Önemli olan bu duyguyu ileri götürmeden, dostluğa  ve  arkadaşlığa zarar vermeden  önlemek. Bu da bizim elimizde ve çok zaman önleyebiliyoruz da irademizin güçlü olması sayesinde.

Sevgili dostum,

Yukarıda espri olarak yazdığım hazine ve gömüt işine gelince. Gerçek bir dost ve arkadaş gerçekten de manevi açıdan bir  hazine değerindedir bence. Bir  servet değerindedir. Gerçek dostluğu anlamayanlar  kıskanabilir bu güzel dostlukları ve kıskançlıklarına gem vuramayarak da   “ bu adamda ne buluyor?” diye önce kendilerine sessizce. Sonra da  kıskançlıklarını gizleyemezlerse  açıkça “O’nda ne buluyorsun?” diye sorarlar.

Sevgili dostum,

Sadece merak ederek “O’nda ne buluyorsun” sorusu soruluyorsa bu faydalı olabilir. Şöyle ki   “O’nda olan bende  yoksa  ben  sevdiğin şeyler ile donanayım” demek istiyor olabilir. Bu  da dostluğa zarar değil fayda var. Bizlerde gerçekte dostlarımızın sevdiği ve sevmediği şeyleri bilirsek ona göre davranmaz mıyız?

Sevgili dostum,

Ne kadar seninle iyi dost olsak da  sana hiçbir zaman başkaları ile gördüğümde “O’nda ne buluyorsun?” diye sormam. Çünkü benimle dost olman ayrı, başkaları ile dost olman ayrı şeydir. Belki de benim sevmediğim insanlar ile sen güzel dostluk kurabilirsin. Bu senin hakkın.  Sen benim çocuğum, öğrencim değilsin ki. Koskocaman bir insansın.

Sevgili dostum,

Dostlar dostunda yanlış gördüğünden söyler ama ısrar etmez. Çünkü ona güvenir. Bilmediklerini anlatır ama  dostumuz, öğrenmek, kabullenmek istemiyorsa bir şey diyemez ki. Çünkü  zarar veren de fayda sağlayan da insanın gene kendisidir. Kendi davranışları, tutumları yanlışları ve doğrularıdır. Bugün doğru gelen aynı insana yarın yanlışta gelebilir. O yüzden dostluklar baskı kurmak , yönlendirmek için değil, bilgi ve sevgi sunmak içindir.

Sevgili dostum,

İnsanların bizimle  ilişkileri ve seninle ilişkileri farklı olabilir. Çünkü her insanın olaya bakışı,  bigi kültür, içinde bulundukları iş ve  aile , akraba çevresi farklıdır ve insan bu ortamlarda pişer ve gelişir. Bu yüzden insanların bu ortamlarda farklı düşünebilmeleri için o ortam bireylerinden daha çok okumak ve düşünmek  gibi alışkanlıklar ve beceriler geliştirmeleri lazımdır. Daha gelişmiş düşünce ve  yaşayış, düşünüş ve davranış biçimine sahip olanlara da  insanlar kolay şekilde etki edemez ve  yön veremezler.

Sevgili dostum,

Aynı dostluklar bir gün samimiyetle devam ederken bir gün bozulabilir. Önemli olan hataları  daha  kin ve nefrete ve inada dönüştürmeden hemen telafi etmeye bakmaktır. Dostluğun gereği de bu değil mi? Senle de zaman zaman bozuşsak da  hemen hatamızı anlıyor ve  kim hatalı ise özür diliyoruz ve  işi tatlıya bağlayarak dostluğu pekiştiriyoruz. Bu da dostluğun daha sağlam temellere oturmasına sebep oluyor.

Sevgili dostum,

İnsanların  dostlarında ne bulduğunu onlara sormak yerine kendimize “iyi dost muyuz?” diye sormanın yanında  gerçekten dost isek  dostlarımıza zaman zaman  sevmediğim hareketim nedir?” diye sormak ve  insanlara sevmediği hareketleri yapmamak ve sevmediği sözleri  söylememek  gerekir. Ama ne yazık ki  sözde dostlar sevmediğimiz hareketleri  ısrarla yaparlar. Bunu da marifet sanırlar.

Sevgili dostum,

Başkalarının dostluklarını sorgulamak yerine,  kendimizi daha çok geliştirmenin ve  bizi geliştirecek bilge dostlar ile önyargılardan arınarak daha çok  bir arada olmanın yollarını aramamız lazım. Ama çoğu insan bunu yapmıyor ki?

Sevgili dostum,

Her dostluk aslında insanlar için bir hazine, bulunmaz lezzet,  insanı rahatlatan ve  ilaç olan şey ama  genelde baktığımız zaman dostlukların  maddi çıkarlara dayalı olduğu  ve  herkesin herkesten beklenti içinde yaşadığı bir çağdayız. Hatta oturduğu zaman “ hesabı karşımızdaki ödese” denen, bazen bunu açıkça  söyleyen  ve  “cimri dostluklar” çağındayız. O yüzden çok zaman hafta sonları ve akşamları gerçek dost olan kitaplar ile bir arada olmak daha mantıklı, onlar hiç olmazsa “çayı kahveyi kim ısmarlasın?” derdinde değil, kitaplar, gerçek dostların hediye ettiği hazineler çoğu. Daha doğrusu ben kitaplıklarımı böyle kitaplardan ördüm. Sevgi ve bilgiyle..

Sevgili dostum,

Bu “dostluklar deryası kitaplıklarımı çoğu gerçek dostlar tarafından hediye edilen kitaplardan oluştuğundan, içindeki bilgilerde bizlere daha çok iz bırakıyor ve  bilgiler daha kalıcı oluyor  belleklerde

Sevgili dostum,

“Onda ne buluyorsun” sözü işte bu duygular ile sana mektup yazmama sebep oldu. Gerçekten de bu mektubu yazdığımda baktım ki, sen gerçek bir hazinesin ve senle benim dostluğumu kıskanan  zannettiğimizden daha çok insan varmış ki, bu soruları sorabiliyorlar. Kıskanan demeyelim de imrenen ve  bu dostluğun sırrını öğrenmek isteyen diyelim de gerçekçi olsun. Çünkü bizim dostluğumuz kıskançlıklarla yıkılamaz. Bilinçli olan bizim dostluğumuzdan ancak ibret ve ders alır.