Sevgili oğlum,

Ötekileştirme Türk Dil Kurumu sözlüğünde" farklı olanın düşman olduğunu ve kötü olduğunu savunmaktır." Olarak tanımlanıyor. Yani ırkı ile mezhebi ile farklı olanlara karşı tavır takınmak, aşağılamak ve alay etmek. İnsanın genelde ırkını, rengini mezhebini belirlemesi mümkün olmadığından, bu özellikleri ile dışlamak, alay etmek, şaka konusu yapmak bence ilkellik. Bu mektubumda sana da kimseyi ötekileştirme çabasına girmemeni giren ve bunu şaka konusu yapanlara da onları teşvik edercesine, susmadan yaptıklarının yanlışlığı konusunda uyarmanı dilerim.

Sevgili oğlum,

En büyük milliyet, en büyük din ve en büyük mezhep "insan" olmaktır. Çünkü gerçekten inanan insan bunları Yaratanın "Allah" olduğuna ve tüm kutsal kitaplarda ötekileştirmeyi yasakladığını söyleyebiliriz. "İnsan insanın aynasıdır" derler. Hiçbir şey yapmayan, tersine oturup ona buna sataşan şakalaşan milli duygularla alay eden sonra dataya çıkarak milliyetçilik taslayanlar gerçekten de insani özellikleri zayıflamış insanlardır. Böyle insanlara karşı sert tavır koyacak gücü kendimizde bulamıyorsak bile uzak durma iradesini kendimizde bulabiliriz.

Sevgili oğlum,

Çocukluğumdan beri en büyük milliyetçiliğin, en büyük dindarlığın okumak, öğrenmek ve gelişmek olduğuna inanarak okumaya öğrenmeye adadım kendimi. "Oku " emri ile başlayan ve "Okumak " anlamı taşıyan Kur'an'ı ne yazık ki insanların çoğunun okumasına rağmen anlamadıklarına da şahit oldum. Okuyanla alay etmeyi milliyetçilik zanneden, farklı mezhepte diye komşusu ile komşuluk ilişkileri yaşamayan en yakınlarımızda olan insanları da. Bunun yanında dini yasakladıkları şeyleri meslek olarak yapan insanlara hoşgörüde bulunan, hatta bunları üstü kapalı olarak , okuyan yazanlardan daha çok seven maddi manevi destek olan insanları da. Bunları gördükçe, üzüldük uzak kalarak tepki gösterdik ama gene kötü olan bizler olduk. Sanırım bu da doğru söyleyenlere toplumun verdiği ödül." Doğru söyleyenleri 9 köyden kovarlar atasözünü günümüzde "Doğru söyleyeni 999 köyden ve toplumdan kovarlar" diye değiştirmek gerekiysanırım.

Sevgili oğlum,

Bir şeyin sahtesi olma gerçeği ol. Velev ki insanlar ayıplasınlar seni. Doğru söyle ki zamanla "doğru " olarak tanınasın. İnsanları eğlendirmek güldürmek için onun bunun etnik kökenleri, mezheplerine değil, insanlığa ne kattıklarına bakalım. Dar kalıplarda çırpınan değil evrensel insan olalım. Varsın "şaka yaptım anlamadı" diyerek çocuklaşsınlar, seviyesiz, boş insanların boş dinledikleri insan olsunlar. Ciddiye almayalım. Ötekileştirmek ve insanları ayırmak, yukarılara yağ çekerken aşağı gördüklerine "şaka yapıyorum" diyerek seviyesiz insan olanlar ne olursa olsun gözümüzde değersizdir ve değersiz olacaklardır.

Sevgili oğlum,

Bazı insanlarda kurumlarında sadece yaşlı diye insanları ötekileştirirler. Söz ve davranışları ile insanları incitmeyen insanları incitmek de ötekileştirme bence. Sen onu ötekileştirirken başkaları seni berikileştirerek bağrına basıyorsa bil ki gözden düştüğünde o da seni ötekileştirecek. Yaşlı insanların emekli oldukları zaman anılarını okurken çok cümleleri "keşke yapmasaydım" cümleleri ile doludur çünkü. Eğer ilerde daha az pişmanlıklar yaşamak istiyorsak, insanlara ilk ünvanı olan "insan" olduğu ünvanı ile değer verelim.

Sevgili oğlum,

Son zamanlarda maddi durumu iyi olanların olmayanları, kendini engelsiz zannedenlerin engellileri ötekileştirdiğine de şahit oluyoruz. Söylesen "şakalaşıyorduk, anlamadı" diyecekler ama asıl kendilerinin anlayışsızlığını gösteriyorlar. "Yalancı yalan söylemediğini ispatlarken yalancılığınıtaya çıkarmış" misali.

Sevgili oğlum,

Bizde engelli olana yardım etmek, maddi durumu olana sözde değil özde yardım etmek, üretene ürettiğini alıp da destek olmak, ihtiyacımız yoksa da alarak ihtiyacı olanlara ulaştırmak varken hediye beklemek yüzsüzlüktür. Ama toplumumuzda "yüzsüzlüğünde yüzsüzü" insanlar çoğaldı galiba. Bana mı öyle geliyor?

Sevgili oğlum,

Birine kitap hediye etsen, teşekkür edecek yerde, hemen "şuna da ver buna da ver" demeye başlıyorlar. Bunun adı " yüzsüzlüğün de yüzsüzlüğü" sana soran mı oldu da ona buna akıl veriyorsun? Bu da bir ötekileştirme değil mi? Kitap hediye etmek iş değil hatır gönül ile hediye edilen ama okunmayan kitabı çöpe at daha iyi. Okumayı seven ama imkan bulamayana "Oku" emrini veren Yaradan kaynak temin etmez mi? "Ben okumak istedim param yoktu, ailem engel oldu" diye yakınmaya ne demeli? Eskiden geçerli olabilir bunlar ama günümüzde devlet de ,ailelerde çocuklarımız okusun diye kütüphaneler kurarken bizzat eğitimciler "bu kadar kocaman kütüphaneye ne gerek vardı? "diyebiliyorlar. O kütüphanelere gençleri nasıl çekeriz? Diye düşünmek yerine yapılanı beğenmemek gereksiz görmek de ne? Komikliğe gel de gülme. Bunlara kızsam mı gülsem mi gülmekten ölsem mi? Ne yapacağımı bilemedim. Sen tedbirini ona göre alarak komik konuşma oğlum. "İnsanın seviyesi sözünde gizlidir"

Sevgili oğlum,

Boş konuşmalardan, ötekileştirenlerden son zamanlarda o kadar sıkıldım ki, kendimi okumaya verdim. Beni en güzel kitaplar anlıyor, en çok onlar seviyor, en çok kitapların milliyetçi, Müslüman ve insan olduğuna inandım. Kitaplar cansız değiller. Onları cansız olarak görenler okuma sevgisi olmayınca beyinleri ve kalpleri de körelen insanlar. Kalp gözü ve beyin gözü kör olan insanlara gerçekleri nasıl gösterebiliriz ki?" Bu mümkün mü? Okumak kalp gözünü açan beyni zenginleştiren, insanı dinç tutan en masrafsız en güzel ilaç.

Sevgili oğlum,

Ötekileştirenlere aslında kızmamak gerek. Bizim yazılarımıza da kaynak oluyorlar işte. Onlara baktıkça ibret alıyve yazdıkça yazasımız geliyor. Ama onlardan ders alacaksak muhatap olmadan uzaktan alacağız. İyi gözlemci olmak lazım. Boş adamla konuşurken gözlem yapamıyoruz işte. Adı üstünde gözlem gözünle uzaktan seyredeceksin. Bunu yapmaya çalışıyorum. Kitapları ise yakından tanımaya okumaya ve anlamaya. Hayatta rahat olmanın özeti bu olsa gerek. Neye yaklaşacağını neden uzaklaşacağını bilmek anlamak. Bunu anlatana kadar da mektubumuz bitti işte. Kim ne anladı onu da ben bilemem okuyan sizlere sormak lazım