E. Tarım İl Müdürü Yaşar Kavak yazdı: “Unutmayalım ki: Toprak sahipsiz kalmaz, ama ilgisiz kalırsa ürün vermez.”

Bir ekin başak tutmazsa, bir fidan kurursa, yağmur zamanında yağmazsa, mahsulü zararlılar yer ya da dolu vurursa, gübreye, tohuma erişim zorlaşırsa bu durum yalnızca çiftçinin değil, tüm ülkenin meselesidir. Gübre fiyatlarının artması sadece verimi düşürmez; sadece traktör çalışamaz, aynı zamanda üreticinin morali de bozulur. Bu olay yalnızca üreticiyi değil, şehirdeki vatandaşı da, soframızı da doğrudan etkiler. Çünkü tarlada başlayan her sorun, kaçınılmaz olarak mutfağa da yansır.

2025 Nisan ayındaki don olayı hem üreticileri vurdu, hem mutfağı vurdu.

Hafızalarımızdaki tazeliğini koruyan bu tablo 60 ilimizde birçok meyve türünde ciddi zararlara ve tarımsal hasılada da büyük ürün kayıplara yol açmıştır.

Tüm uyarılara rağmen, tarım sigortası yaptıran çiftçi sayısının düşük kalması da başlı başına ayrı bir sorundur.

Bu nedenle diyorum ki:

Çiftçinin derdiyle dertlenmek, yalnızca görev değil, insanlık borcudur.

Eğer bu ülkenin her meslek grubu kendi işine yüreğini koyarsa; öğretmen öğrencisini, doktor hastasını, mühendis hizmet sunduğu kesimi, esnaf müşterisini bir dert ortağı olarak görürse, o zaman bu ülke yalnızca kalkınmakla kalmaz, aynı zamanda bütünleşir, güçlenir.

Unutmayalım ki:

Toprak sahipsiz kalmaz, ama ilgisiz kalırsa ürün vermez.

Aynı şekilde insan da sahipsiz kalmaz; ancak anlaşılmazsa yalnızlaşır.

Daha önceki yazılarımızda da dile getirdiğimiz gibi, gençler tarım sektöründen uzaklaşmaktadır ve bu ciddi bir sorundur. Bununla birlikte, nüfus artış hızının sürekli düşmesi ve köylerde yaşlı nüfusun artması, çözüm bekleyen daha büyük sorunlardır. Bu meselelerde artık vakit kaybetmeden somut adımlar atılmalıdır.

Çiftçilerimiz ile gönül köprüsü kurmalıyız.

Bu sektörde çalışanlar olarak görevimiz yalnızca toprağa değil, insana da dokunmaktır. Çünkü üreticiyle kurulan bağ, yalnızca bilgi aktarımı değil; aynı zamanda bir güven köprüsüdür. Bizler sahada sadece teknik danışman değiliz; kimi zaman bir dost, kimi zaman bir umut taşıyıcısıyız.

Bu nedenle bir kez daha yineliyorum:

Çiftçinin derdiyle dertlenmek bizim için bir tercih değil, bir sorumluluktur.

Herkes yaptığı işi en iyi şekilde yapmalıdır.

Ve inanıyorum ki; eğer herkes mesleğini bir vicdan meselesi olarak görürse, bu ülkenin üstesinden gelemeyeceği hiçbir sorun kalmaz.

Bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz şeyin ne olduğunu yeniden düşünmeliyiz: Daha fazla teknoloji mi, daha büyük yatırımlar mı? Elbette bunlar önemlidir ve vazgeçilmezdir. Ancak belki de en çok ihtiyacımız olan şey; birbirimizin derdiyle dertlenmek, bir ve beraber olmaktır.

Çünkü empati en güçlü değişim aracıdır.

Duyarsızlık ise en büyük kayıptır.

Birlikte dertlenirsek, birlikte kalkınırız. Birlikte büyük bir güç oluruz.

Son sözümüz ise, iki cihan güneşi Efendimiz’in (S.A.V.) hadisi şerifinden olsun:

“Güçlü mümin, Allah katında zayıf müminden daha hayırlı ve daha sevimlidir.”

Bu coğrafyada, her zamankinden daha güçlü olmak mecburiyetindeyiz.