Haber-Fotoğraf: Mustafa Işık

TOGÜ, THE Impact Rankings 2025’te Beş Farklı Sürdürülebilirlik Alanında Sıralamaya Girdi TOGÜ, THE Impact Rankings 2025’te Beş Farklı Sürdürülebilirlik Alanında Sıralamaya Girdi

Anahtar Parti’nin Tokat İl Başkanlığı, Genel Başkan Yavuz Ağıralioğlu’nun katılımıyla Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen coşkulu bir törenle açıldı. Miting havasında geçen açılışta Ağıralioğlu, iktidara yönelik sert eleştirilerde bulunarak, "Bu mücadele bir parti mücadelesi değil, memleket mücadelesidir." dedi.

“19 Mayıs’ta Samsun’da Başladı, Tokat’ta Devam Ediyor!”
Kürsüde yaptığı konuşmaya tarihsel göndermelerle başlayan Ağıralioğlu, 19 Mayıs 1919’un önemine vurgu yaptı:

“İrademizi, bu milletin hürriyet ve istikbal mücadelesini başlatan kahramanlardan aldık. Selçuklu coğrafyasının en has evlatlarının yurdunda, bu mücadeleyi bir parti olarak değil, memleket mücadelesi olarak başlatmak için buradayız.”499953922 122160042014579874 3035239073433539083 N“İtirazımız Var!”
Genel Başkan Ağıralioğlu’nun konuşmasının belki de en dikkat çeken bölümü art arda sıraladığı sorunlar ve “itirazlarımız var” çıkışı oldu. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal sıkıntılara dikkat çekerek;

• İtirazımız var; 23 yıldır süren kudretli iktidarın başında insanların sorunlarına kör kalınmasına.
• İtirazımız var; çocuklarımızın geleceğine dair umutlarını kaybetmesine.
• İtirazımız var; emeklilere verilen 4.000 TL’lik ikramiyenin yetersizliğine.
• İtirazımız var; akrabaların devlet kadrolarına teslim edilmesine.
• İtirazımız var; iş insanlarının iflasın eşiğinde olmasına.
• İtirazımız var; 21 yılda 600 milyar dolar faiz ödenmesine.
• İtirazımız var; Kur Korumalı Mevduat’ta milletin kaynaklarının heba edilmesine.
• İtirazımız var; öğretmenlerin atanamamasına, çocuklarımızın eğitim hakkının gasp edilmesine.
• İtirazımız var; asgari ücretin yetersizliğine, kiraların ödenemez hale gelmesine.
• İtirazımız var; tarımda, hayvancılıkta bereketin kalmamasına.
• İtirazımız var; meyvelerimizin dalında çürümesine, üreticinin emeğinin karşılığını alamamasına.
• İtirazımız var; uyuşturucunun gençlerimizi zehirlemesine, anne babaların kendi evlatlarından korkar hale gelmesine. Kapılarını kilitleyip yatmak zorunda kalan ebeveynler var.
• İtirazımız var; devletin sesini duyuramamasına. Biz duyuyoruz!
• İtirazımız var; söyleneni görmeyen, yapılanı duymayan yönetime.” dedi.

Açıklamasının devamında Ağıralioğlu;

“2018'de bize sunulan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin vaat ettiği hiçbir şey gerçekleşmedi. O sistem bolluk değil, daha çok yoksulluk getirdi. 2014'te bir yüzükle başlayan hikâye, bugün yüzüklerle değil, makam araçlarıyla süren bir zenginlik hikâyesine dönüştü. Biz fakirleştik, siz ustalaştınız. Trakya’daki çiftçiden Karadeniz’deki balıkçıya, Güneydoğu’daki esnafa kadar herkes şikayetçi. Enflasyonla mücadele, adaletle yönetim, halkın yanında durmak bir lüks değil; devletin asli görevidir. Adalet bir korkuluk değil, bir güvence olmalı. Bu yüzden buradayız. Bu yüzden mücadelemiz bir parti mücadelesi değil, bir memleket mücadelesidir. Siz ustayım diyorsunuz ama haramla helal karışmış durumda. Sorulara cevap verirken kaynakların israf olduğunu fark ettik sanki. Ustayız diyorsunuz ama bizim ustalarımız da bizim müşterimiz, çocuklarımız madde bağımlılığının pençesinde. Yıllardır bir muhalefet boşluğu var, iktidar bunu gördü. Gönderiyorum desek de millet bizi tutuyor. Hedefler koyuyoruz, ulaşmakta zorlanıyoruz ama millet yine de bizi bırakmıyor.

Hayatlarımızın tam tersini yaşasak da millet bizden vazgeçmiyor. Bunu gördükçe bazıları rahat konuşuyor. Cumhuriyet Halk Partisi halkına şikâyet eder gibi, “Biz giderdik, onlar geliyor” diye milleti korkutuyor. Kendi söyledikleriyle çelişiyorlar. Bu dönemler çok hassas. Anahtar partiye dönüşen yapılar var. Hazineye sahip çıkmak, tarihimizi doğru araştırmak zorundayız. Devletin bir kuruşu bile ziyan olmasın diye her türlü hassasiyeti göstermek lazım. Sayın Cumhurbaşkanı, artık size bunları açık açık söyleyebilen, "Devletten alacaklı değilim, devletime dostum" diyebilen bir evlatla konuşuyorsunuz. Biz türküleriyle büyüdüğümüz bu memleket için buradayız. Muhsin Başkan'la geldim ben buraya, 90’larda, 95’te. O gün ne dediysek bugün de aynısını söylüyoruz. Bu Tokat Meydanı’na sadece tatil için değil, görev için, temsil için geldik. Allah şahidimdir, eğer bu yüzü bulamasaydım burada olamazdım.

Biz Ardahan’ın milletini düşman görmedik, devleti asla zayıf görmedik. Evlatlarımızı yok edenlerin affını aramadık, onları meclise davet etmedik. Onların üzerinden barış ve demokrasiyi engellemeye çalışanları da Allah’a havale ettik. Meydanlarda konuşmak kolay, davet etmek kolay. Ama mesele sadece kurucu lider olmak değil, milletin adamı olabilmektir. Adana'da başka, Artvin’de başka konuşanlara dikkat edin. Korucularımızı hedef alanlara, korucuların eliyle dökülen kanı yok sayanlara karşı dimdik duracağız.

Sayın Cumhurbaşkanımıza bu konuda cevap verdim. Korucular zaten bankalar gibi iş yapıyorlar, valilerin görev alanlarına müdahale edilmemeli. Devleti yönetiyorsanız, milletin varlığını koruyarak bunu yapmalısınız. Bazıları ilk kez yapıyor gibi konuşuyor ama biz daha önce de söyledik: Devletin makamları paranın gölgesinde kalmasın. Tokat’a geldik, işsizlik var, çözeceğiz. Ama bilin ki bu millet devletini sever. Milletin iradesine rağmen keyfi adımlar atamazsınız.

Bugün meclise çağıracağız dedikleri kişileri aslında serbest bırakacaklar diyorlar. Selahattin Demirtaş’ı bırakmak değil, Kemal Kılıçdaroğlu'ndan önce bırakılmasından korkuyorlar. Böyle bir dünyayı bu millet hak etmiyor. Millet bize anahtar parti olma yetkisi vermedi. Biz Tokat’tayız, beraber olacağız. "İstediğimi yaparım, istediğimi severim, istediğimi söylerim" anlayışıyla değil; sorumlulukla siyaset yapıyoruz. Bu partiyi de bu anlayışla kurduk.

Her geçen gün bu meseleyi tüm Türkiye’nin görebileceği hale getirdiğimizde, ortaya çıkan irade Türk milletinindir. Ben siyaseti samimiyetle yapıyorum. Bugün sevdiğini yarın düşman eden siyaset tarzını kabul etmiyorum.

Artık "Biz gidersek ne olur?" demeyin. Zaten bu yetkiyle bu hale getirdiniz memleketi. Biz ise toparlamak için geliyoruz. “Sen Cumhurbaşkanına nasıl böyle konuşursun?” falan diyorlar. Ben de diyorum ki; orayı ayırmak lazım, bu mesele bunlara göre değil. Biraz daha sonra, şimdi Silivri zamanı değil. Bu sözleri kimin için söylüyorum? Kutuplaşma ve parti kavgasından yoruldum. Bugün farklı mülakat yasalarından, torpilden yoruldum. Hayat böyle geldiği için söyledim. Şimdi kendi partimi kuruyorum.

Cumhurbaşkanımız 2002’de geldi. “Neyime?” diyen var. Türk ananı kurtarıyor, büyük adamı kurtarıyor ama amcanı kurtaramıyor. Evlerde mutlaka “reis’in adamları” var. Dolayısıyla bizimle konuşacaklarsa, evde aileleriyle nasıl konuşuyorlarsa, bizimle de öyle konuşacaklar. Buradan AK Parti’ye de sesleniyoruz: Biz onların mürüvveti değil, devletin ve milletin istikbali olacağız. Cumhuriyet, halkla buluşamadı. Biz cumhuriyeti halkla buluşturacağız. Memleketin evlatları umut bulamadı, biz umut olacağız. İtibar ve imkân milletin sünnetine dönüşemedi. Biz refahın ve iyiliğin anahtarı olacağız. Bizim irademiz var. Olması gereken ambarlar var. Gözüne yaşam sevinci dolması için çabaladığımız evlatlarımız var. Uyuşturucu bataklığından kurtarmamız gereken gençlerimiz var. İstikbali çayırlar gibi koşturmak zorunda olduğumuz çocuklarımız var. Evlatlarına imkan veremeyen anne babalar var. Bu sistem yüzünden yetenekli gençler, ağlayarak sahneden inmek zorunda kalıyor. Hamilelikte destek bulamayan kadınlar, Türk esaslarından uzaklaştırıldı. Ayağa kaldırılması gereken yetenekler var. Biz, arkalarında destek olacak bir yapı kuracağız.

Eğer bizim arkamızda durulursa, dünyaya karşı yeterince adamımız da var. Ama zamanımız yok. Ayağa kaldırılması gereken bir toplum var. Mehmet Bey ile beraber son finalleri devletle birlikte yapıyorlar. Allah sağlık, sıhhat versin. Şu günlerde en büyük korkum, sana bir şey olur da maaşını alamazsın diye düşünmek. Allah’ım diyorum, sağlık ve sıhhat ver. Bir arkadaşım dedi ki: “Dinleniyorsunuz falan sanıyorlar, ama seçim kampanyası yapıyorum.” Başkanım demişti, “Biraz duralım.” Ama oradayız. Biz biraz dedik, yanlış mı yaptık? İl başkanım dedi ki: “Ya yanlış değil, bizimkiler dümdüz konuştu.” Sonra da kafayı buldular dediler. Ama bu konuşmalar, bakın, bu konuşmalar tehlikeli konuşmalar.

Anahtar kartı elinde tutan, ne yapacağını bilenlerle yola çıkmaya hazırlanıyorlar. Zamanında referandum dediniz, yetmedi. Bizim bu yetkiye itirazımız var. Bu yetkiyi kullanmaya hakkınız yok. Millete dediniz ki: “Aziz milletimiz, bize oy verin, bunların canını okuyacağız.” Şimdi “can” olduklarını anlayınca mı değişti? Bu devleti, bu milleti düşmanlarına karşı savunmak için yetki aldınız. Biz de diyoruz ki: Eğer bu hak sizinse, biz çocuklarımıza, sokaktaki gençlere bunun hesabını veremeyiz.

Tokat’ta sizi 81 kilometre boyunca dinlemişiz. Sonra Mehmet Ali çıkıp tam tersini söylüyor. O zaman biz soruyoruz: “Siz bu yetkiyi ne için istediniz?” Dediniz ki “Altılı masanın altını üstüne getireceğiz, kafalarına geçireceğiz.” Şimdi biz soruyoruz: Bu kadar yetkiniz varsa, bu kadar vizyonunuz varsa, bu kadar ilerideyseniz, kalbiniz milletle birlikteyse, neden hâlâ geri kalıyoruz?

Tayyip Bey’in duygusunu, sevgisini çekenler, bugün yanlış yapıyorsa, bunun da hesabını millete soracaksınız. Eğer millet “Ben bu işi onaylıyorum” derse, biz bir şey diyemeyiz. Ama biz razı değiliz.

Öcalan’a baba deniyor, kızı tarafından hüzünle uğurlanıyor. Bu, dinimizde veda sayılmış bir durumdur. Ama biz bu vedaların arkasında, bir milletin yıkımını görüyoruz. Ben bu yüzden yola çıktım. Tavsiye ediyorum: Herkes önce kendi yüreğini, sonra vicdanını dinlesin.

Koltuklarınız sağlam olsun diye mi yaşıyoruz? Feryatlarımız var! Eğer bizleri dinlemek hoşunuza gitmiyorsa, sevgili hükümetimiz, bilin ki bu çocuklar "taktırmayanlar" değil. Onlar, analarına babalarına vasiyet bırakan, nasihat eden, Türk milletinin destanını yazan evlatlardır!

Dinleyin! Paraların, makamların değil; feryatların sesi var. Şehadet haberi verilen annelerin sözleri kulaklarınızda çınlasın. 30-40 yıldır bu yük, bu acı milletin kalbinde taşınmaktadır.

“Komutanım,” diyor bir anne, “Oğlumun mezarından sebze topladım.”
Aydın’ın heveslerine kurban gitti bu çocuklar.
40 yıldır PKK bizi bizden koparmak için uğraşıyor.
40 yıldır bu milletin evlatları bir cümleyle anlatıyor her şeyi:
“Evlatlarımıza kurbanız, şehitlerimize kurbanız!”

Biri diyor ki:
“17 kurşun yedim. Gözümü kaybettim.”
En kıymetli varlıklarımız gözümüzün önünde şehit düşüyor.
41 yılda geldik 1999’a, müzakere dediğimiz şeyi bile adam gibi yapamadık!

Geçen dönem yapılanlar başımıza bela oldu.
Şimdi sözüm size!
Teröristin Türkiye’ye başladığı sürece, biz millet olarak bu gidişatı asla kabul etmeyeceğiz.

Heyetiniz, valileriniz, sözleriniz tekrar tekrar aynı şeyleri söylüyor ama bir gerçek var:
“Dünyaya hükümdar olunmaz!”

Milletin listesine beden düşüyor.
Yıllarca size güvenip destek veren insanların listesine düşen kayıpları konuşuyoruz!

O yüzden Anahtar Parti, her partiden bir parti gibi kurulmadı!
Yaptıklarınıza bakıyoruz:
Ya hiçbir şey yapılmamış, ya da yapılanlar halkın derdine derman olmamış.

Böyle hassas kalpleri ağzınıza alıp her şeyi kötü diyerek geçiştirmeniz artık millete hakarettir!
23 yıldır hiçbir şey yapmamış bir iradeye methiyeler düzmek, millete yapılan en büyük haksızlıktır.

Yaptıklarınıza teşekkür etmiyoruz!
Çünkü arada "etkinlik yapıyoruz", "kira veriliyor", "toprak veriyoruz", "mezun ediyoruz", "para gönderiyoruz" diyorsunuz.

Hayvancılıkla uğraşanı duymuyorsunuz, çiftçiyi duymuyorsunuz, milleti duymuyorsunuz!

Kendi avantajınıza sevdiğiniz, muhalefetin zayıflığından faydalanarak elinizde tuttuğunuz bu yönetim anlayışı sona erecek.

Çünkü bu millet artık devleti yönetecek iradeyi istiyor.
Millete hizmet edecek bir anlayışı arıyor.
Memleketin sorunlarını çözecek bir yönetimi hak ediyor.

Yaptığınız açılışlar, kıyamet koparır gibi geliyorsunuz ama bilin ki her açılışla birlikte millet daha fazla sorguluyor.
Bu memleket mücadelesinde biz de yola çıktık!
Allah’tan irademize kuvvet, milletimize birlik, beraberlik ve rızasını diliyoruz.

Milletin duasını almak istiyoruz.
Ve şimdi Anahtar Parti’nin Tokat Şubesi’ni açıyoruz.
Dualarınızı bekliyoruz. Mücadelemize destek verin, çünkü bu milletin artık söyleyecek çok sözü var!D S C 0874

Editör: Mustafa Işık