E. Tarım İl Müdürü Yaşar Kavak yazdı: “Su, yaşamın kendisidir. Onu korumak ve hakkıyla yönetmek ise hepimizin sınavıdır.”

Yüce kitabımız Kur’an’da defalarca hatırlatılır:

“Biz gökten ölçüyle su indirdik.”

(El- Mu’minun, 18)

Kuraklık kimseyi ayırmaz; çiftçiyi, sanayiciyi, siyasetçiyi, şehirliyi aynı masada buluşturur. Bu yüzden su meselesi sadece teknik değil, aynı zamanda toplumsal bir medeniyet sınavıdır.

Dünya üzerinde hayatın başladığı andan bu yana su, varoluşun merkezinde yer almıştır.

Sadece insan değil, bir derenin akışından bir ormanın nefesine kadar tüm canlılık suyun etrafında şekilleniyor. Su döngüsü durduğu anda yaşam zinciri kırılır; toprak çoraklaşır, ekosistem çöker, toplumlar savrulur.

Bugün bu gerçeği her zamankinden daha sert hissediyoruz.

Yaklaşan Tehlike: Kuraklık Sessizce Kapımıza Dayanıyor;

"Tahran Tahliyeyi Tartışıyor."

Yakın coğrafyamızda İran’ın yaşadığı tablo hepimize ibret olmalı. Yanlış su politikaları, yeraltı sularının hoyratça çekilmesi, kuruyan göller ve hızla artan tuzluluk… Bir zamanların ihtişamlı Urmia Gölü bugün yok oluşun eşiğinde. Çoraklaşan tarlalar, su kesintileriyle mücadele eden şehirler ve gittikçe ağırlaşan susuzluk… İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan "başkent Tahran’da süregelen kuraklık nedeniyle su kaynaklarının kritik seviyeye indiğini belirterek, yağışların kısa sürede başlamaması halinde kentte su kesintilerinin uygulanacağını durumun kötüleşmesi halinde ise Tahran’ın tahliyesinin gündeme geleceği" Şeklindeki sözleri tüm ulusal basında yer aldı.

Bugün İran’ın yaşadığı sürecin yarın bize uğramayacağını kim söyleyebilir?

Ne yazık ki tehlike artık ülkemizin kapısında:

Yeraltı suları hızla tükeniyor.

Barajlarımız mevsim normallerinin çok altında doluyor.

Yağış rejimi altüst olmuş durumda; ani yağışlar sele, uzun kuraklıklar kıtlığa dönüşüyor.

Tokat’tan Konya Havzası’na, Trakya’dan Güneydoğu’ya kadar su açığı büyüyor.

DSİ’nin verileri tabloyu daha da çarpıcı kılıyor:

Türkiye’nin toplam su potansiyeli 112 milyar m³. Bugün kişi başı yıllık su miktarı 1300 m³ civarında. Uzmanlara göre 1000 m³ sınırının altı “su fakirliği” anlamına gelir.

Türkiye hızla o eşiğe doğru ilerliyor.

2030’da nüfusun 100 milyona ulaşmasıyla bu miktar 1000 m³’ün altına düşeceği ve Türkiye’nin “su kıtlığı yaşayan ülkeler” arasına gireceği tahminleri yapılıyor.

2025, son 55 yılın en şiddetli kuraklığına sahne oldu.

En Büyük Darbe Tarıma

Türkiye’de kullanılan suyun %70’i tarımsal üretimde kullanılıyor. Sanayi %20’sini, hane halkları ise kalan %10’unu tüketiyor. Harcanıyor. Fakat bunun 25 milyar m³’ü yanlış sulama nedeniyle her yıl heba oluyor. Bu şu anlama geliyor:

Evlerde ve sanayide 1,5 yılda tükettiğimiz suyu, tarımda sadece 1 yılda israf ediyoruz.

Böyle bir kaybı kaldırabilecek tek bir ülke yoktur.

Bugün vahşi sulama, sadece suyu tüketmekle kalmıyor; İran örneğinde olduğu gibi toprağı tuzlandırarak verimliliği öldürüyor. Su krizinin en yıkıcı etkisi önce tarlada hissedilecek. Su yönetiminde başarısız olan toplumlar, gıda krizinin yükü altında ezilir.

Çözüm:

1-Su yönetiminde yeni bir dönem başlatılmalı.

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca 11 Mart’ta Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nde yapılan değişikliklere göre;

Depo hacmi 7 m³’ün üzerindeki binalarda,

Parsel alanı 2000 m²’den büyük projelerde,

Çatı alanı 1000 m²’yi aşan özel binalar ile kamu yapılarında

Yağmur suyu toplama ve depolama sistemi kurulması zorunlu olacak.

Bu uygulama sayesinde yılda 6,2 milyon m³ su tasarrufu sağlanabileceği belirtiliyor. Toplanan yağmur suyu; bahçe sulamasında ve tuvalet rezervuarlarında kullanılacak.

Gri Su: Atık Değil, Kazanım

Bir diğer önemli düzenleme ise gri su sistemleri. Buna göre:

Yatak kapasitesi 200 ve üzeri konaklama tesislerinde,

İnşaat alanı 10 bin m² üzerindeki AVM’lerde,

30 bin m²’den büyük kamu binalarında

Duş, lavabo ve küvetlerden elde edilen gri suyun arıtılarak tuvaletlerde yeniden kullanılması zorunlu hale geliyor.

Yağmur suyu hasadı, gri su sistemleri ve tasarruf teknolojileri artık lüks değil, zorunluluktur. Büyük yapılarda 2026’da başlayacak zorunluluk olumlu bir adımdır.

Antalya gündem Gazetesi’nde yer alan bir haberde Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) tarafından hayata geçirilecek '1 Damla 1 Dünya' projesiyle aldıkları önlemleri şöyle sıraladılar

"Klasik muslukları, sensörlü ve düşük basınçlı musluk, batarya ve perlatörle değiştirerek yüzde 50 oranında su tasarrufu sağlanabilir. Çok su tüketen sifonları çift kademeli, tasarruflu sifon sistemleriyle değiştirerek yüzde 75'e varan su tasarrufu sağlanabilir. Sızdıran ve arızalı tesisatı tamir ederek veya yenisiyle değiştirerek su israfını önlenebilir.

Peyzaj alanlarında çok su tüketen bitkileri kuraklığa dayanıklı ve az su isteyen bitkilerle ve geleneksel sulama sistemlerini verimli sulama sistemleriyle değiştirerek tasarruf sağlanabilir."

2. Tarımsal sulamada köklü dönüşüm şart.

Basınçlı sulama sistemleri

Toprak nemi sensörleri

Bitki bazlı su yönetimi

Kaçak ve kayıpları minimize eden kapalı sulama şebekeleri

Dijital karar destek yazılımları

Bu teknolojiler olmadan suyu korumak mümkün değildir.

3. Havza bazlı planlama yapılmalı.

Her bölgenin su potansiyeli farklıdır. Üretim planlaması, su varlığıyla uyumlu olmalıdır.

4. Yeraltı suları korunmalı.

Kontrolsüz sondajlar artık ülkemizin en büyük kırılganlık noktalarından biridir. Yeraltı suyu çekildikçe toprak çöküyor, ovalar çöl leş ıyor.

5. Su bilinci bir kültüre dönüşmeli.

Kuraklık kimseyi ayırmaz; çiftçiyi, sanayiciyi, siyasetçiyi, şehirliyi aynı masada buluşturur. Bu yüzden su meselesi sadece teknik değil, aynı zamanda toplumsal bir medeniyet sınavıdır.

Su: Kur’an’ın Öğrettiği Bir Emanet

Su, sadece fiziksel bir ihtiyaç değil; İslam’da hem nimetin hem de arınmanın sembolüdür.

Kur’an’da defalarca hatırlatılır:

“Biz gökten ölçüyle su indirdik.” (El- Mu’minun, 18)

Doğanın dengesinin korunması gerektiğini bildirir.

“O, sizin için gökten su indirendir.” (Bakara, 22)

Suyun bir lütuf olduğuna dikkat çeker.

“O, su ile size türlü ürünler çıkarır.” (Nahl 10)

Rızkın kaynağının su olduğunu vurgular.

Peygamber Efendimiz (sav) ise su israfının yasak olduğunu açıkça bildirir. Abdest alırken dahi israf etmeyi yasaklamıştır. Çünkü su, hem bedeni hem ruhu arındırır; paylaşmayı, dayanışmayı ve sorumluluğu öğretir.

İslam’ın suya bakışı nettir:

Su, Allah’ın emanetidir ve emanete riayet imanın gereğidir.

Susuzluk, Bir Ülkenin Sessiz Yıkımıdır

Bugün görmezden geldiğimiz her damla, yarının krizini büyütüyor.

Küçük bir kuraklık dalgası yarın büyük bir göçe, ekonomik çöküşe, gıda darboğazına dönüşebilir.

İran’ın yaşadığı tablo kapımızda beklerken, “nasıl olsa bir şey olmaz” diyemeyiz.

Henüz geç değil. Ama zaman, artık çok dar.

Su, çağımızın petrolü değildir;

Su, yaşamın kendisidir.

Onu korumak ve hakkıyla yönetmek ise hepimizin sınavıdır.

Su Yaşamdır Koru Yaşat

Su Hayattır Tasarruf Mecburiyet

Her Damlada Bir Hayat Saklı