Geçtiğimiz hafta iki dev sanatçı Bülent Ersoy ve Mustafa Keser arasında yaşanan ego savaşını izledik. Bir TV kanalında programa başlayan Ersoy ve Keser`in kavga edeceği daha ilk programda sinyalini vermişti.

Zaten ikinci program da son program oldu. Mustafa Keser, zehir zemberek açıklamalar yaparak; Bülent Ersoy`u suçladı. Keser, Seni Diva değil divan yaparlar... diyerek tartışmaya yeni bir boyut açtı. Meslekte bu noktaya gelen insanların daha oturaklı olmasını beklerdim. Nefis ve kibir yüzünden ikisi de kaybetmedi mi sizce?

Tartışmada ve kavgada her iki taraf da asla galip değildir.

Genel olarak topluma bir bakalım şimdi.

Bu işler genelde hep böyledir.

Bir meslekte yaşça büyük olanlar ya gençlere sataşır ya da meslektaşlarına. Ego mu dersiniz, eziklik mi yoksa rızık endişesi mi bilemem. Çoğu defa özgüveni olmayanlar, dinini tilkiden öğrenenler tavuk çalmayı caiz görür. İşte kavga burada başlar. Sürekli ön plana çıkmak istedikçe nefret kazanırlar ve istenmeyen insan olurlar. Kimseyi beğenmezler, o meslekte sadece kendisi olsun isterler. Gizli ve açık alt oyarlar. Dost, arkadaş dediklerine bile her an belden aşağı vurmak için pusudadırlar.

Oysa her insanın tarzına saygı duyan kazanır.

Habis ruhlu, çirkef insanı kimse sevmez. Kazandıklarının hayrını da bereketini de göremezler.

İnsanlara fesat ettikçe şirazeleri bozulur.

Bir suçlu arar dururlar.

Gerçek suçlu kendisidir. Bunu idrak edip, saygınlık ile iş yapmak yerine devamlı habis bir ruhun kölesi olarak sürünüp yok olurlar.

Mezarlıklar, En iyi bu işte benim. Ben olmaz isem bu iş yürümez. Herkes benden icazet almadan iş yapmaz... diyenler ile doludur.