Sevgili dostum,

Sana mektup yazmak için masamın başına oturmuştum ki, şöyle bir yazıya rastladım:

“Yemin ediyorum, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır” (Dostoyevski)

Değerli dostum,

Böyle sosyal medyada rastladığım bir cümlelik sözler, bana çok tesir eder ve düşünürüm. Bu sözün de bana düşündürdüklerini seninle paylaşmak istedim. Umarım bu sözü anlamak bize fayda sağlar. Fazlasıyla değil hakkıyla anlarsak fayda sağlar hem yazana hem okuyana!

Sevgili dostum,

Galiba bizim zaman zaman kendimizi hasta hissetmemize sebep olan şey de “Başkalarını fazlası ile anlamak” ya da “başkalarına istemedikleri halde yardım etmek” , “akıllarına gelmeyen fikirleri hatırlatarak onları rahatsız etmek” olamaz mı? Çünkü çok insan kendi aklına gelmeyeni önemsemediği ve küçümsedikleri insanların hatırlatmasından çok ama çok rahatsız olurlar. İnsanlar genelde başkalarının fikirlerini faydalı olsa da ret ederek kendilerine tatmin sağlıyorlar. Ah ego ah. Ama neler kaybettiklerini düşünmek bile istemiyorlar.

Sevgili dostum,

Bu yüzden insanlar bizi anlamak istemiyorsa bizlerde “anlasınlar” diye dil dökdükçe galiba onlarda bizim hakkımızda olumsuz  ve hatta olumsuzun da olumsuzu  düşünmeye başlıyorlar. Senin de hatırlattığın gibi bu durumda “susmak” en güzeli.  Zaten çoğu insan da  biz konuşunca “sus” işareti yapmıyorlar mı ? Eee susalım da kurtaralım insanlığı!  Bizim susmamızla sorunlar hemencecik çözülecekse susalım.

Sevgili dostum,

Güleriz ağlanacak halimize “ diye bir söz vardır. Toplumumuzda ağlanacak şeye gülen, gülünecek şeye ağlayan bir toplum oldu son zamanlarda. Demek ki anlaşılmayan sadece biz değiliz. Kimse kimseyi anlamıyor ve neye  güldükleri, sevindikleri belli olmayan sevinçler ve neye  ağladıkları belli olmayan üzüntüler yaşıyorlar. Gerçeği anladıkları zamanda başkalarını suçlamaya kalkıyor ve işin içinden çıkıyorlar. Çıkıyorlar mı yoksa stres çamuruna daha mı saplanıyorlar o da belli değil tabii.

Sevgili dostum,

İnsanlardan uzak kalmak doğru değil. Bunu hepimiz biliyoruz. Sosyal bir varlık olarak, aile, komşu, akrabalar başta olmak üzere herkesle iletişimde olalım ama karşımızdaki bizi anlamadığı gibi yanlışta anlıyorsa, yaptığı şakalardan hoşlanmadığımızı söylediğimiz halde yapmaya devam ediyorsa ne edeceğiz? Her halde mesafeli olacağız. Yoksa huzursuz olan gene biz oluruz.

Sevgili dostum,

“İnsanların ruhunu öldürüyorlar. Asıl cinayet bu” ( Maksim Gorki)

Ne güzel söylemiş. Gorki. İnsanlara “sus” diyerek hayallerini anlatmasına, fikirlerini söylemesine fırsat vermeyenler, güya  “ssu” dediklerinin iyiliğini istedikleri için susturuyorlar ama  yanlarına gelen  ve boş konuşan insanlara “sus “diyemiyorlar.

Sevgili dostum,

İnsanları anlamaya çalışalım ama  “fazlasıyla anlamaya” ara verelim. Onları uzaktan izleyerek anlamak ve muhatap olmamak en güzeli. Bende bunu yapmaya gayret ediyorum. Hava güzelse, kapalı alanlardan sıkıldıkça kendimi kırlara, nehir kenarlarına atarak  temiz hava almak, insanları yargılamadan anlamaya çalışarak izlemek gözlem yapmak insana  daha  faydalı geliyor. Bazen gerçekleri de söylemek insana zarar verebiliyor. İnsan kabullenemiyorsa gerçekleri o yüzden bu gezilerde insanlarla sadece selamlaşmak  yeterli. Eğer insan bizimle muhatap olmak isterse tabii ki bize seviyle bakar bizde konuşuruz.  İnsanlara onların müsaade ettiği ve sınırları ölçüsünde muhatap olursak acı çekmiyoruz zaten.

Sevgili dostum,

İnsanları anlamaya çalışırken insanların bizi yanlış anladığı çok zaman olmuştur. İnsanlara mesafeli olunca bu yanlış anlamalarda azalıyor. Gelişmek istemeyene , gelişmeyi anlatmak zor. Okumak istemeyene “oku” emrini anlatmak zor. İstekli ve hevesli olan, niyeti iyi olan da “leb” demeden “leblebi” dediğimizi anlıyor. İnsanları yakından okumak yerine uzaktan okumak, kitaplara kapağına bakarak anlamak yerine içini açarak okuyup sonra da anlamaya çalışmak, hatta fazlasıyla anlamak insana zarar değil fayda sağlıyor. Fazlasıyla anlamak nedir. Baştan sona kadar okumak ve daha iyi anlamak için de tekrar okumak. O yüzden başka Kuran ve peygamber hayatı anlatan kitapları defalarca okumak lazım anlamak için.

Sevgili dostum,

Ünlü yazarlar, düşünürlerin tek cümlelik tespitlerini okumak anlamak  “fazlasıyla anlamak” için okurum. Bu “fazlasıyla anlamak” insanı hasta etmez. Çünkü okuyunca kimse bize “anlamadım” diye cevap vermez. Çünkü sosyal medyada okunan bir söz bize fayda sağlar. “Fazlasıyla anlamak”  insanları anlamak onların olumsuz geri dönüşleri insanı hasta eder. Bu yüzden okumak eylemi insanı hasta etmez iyileştirir her zaman. Çok ve anlayarak okuyanlar anlar bunu da...

Sevgili dostum,

İnsanı geçmişine hatta 20 sene öncesi davranışlarına bakarak yargılamak, mahkum etmek ve suçlamak o insanı suçlu yapmaz, geçmişini unutmamış bizlere zarar verir. Çok insan bunu anlamaz. Geçmişi anne ve babası ile arkadaşı ile akrabası ile alakalı  “bitmemiş işler” i sonlandırmayan, onları af etmeyen zadece gerekli gereksiz olumsuzlukları hatırlayarak huzursuz olur. Bunu ben değil psikologlarda söylüyor. Bunun zararını hayatta gözlemlediğimiz insanlarda, okuduğumuz romanlarda, izlediğimiz filimler ve dizilerde daha açık görüyoruz.

Sevgili dostum,

İnsanları uzaktan izleyerek sınırlarını zorlamadan anlamaya devam edelim ve mesafeyi de onların istediği kadar açık tutalım.  O zaman insanı tam anlamasak da “fazlasıyla anlamak” hastalığına tutulmadan daha dinç ve daha mantıklı davranarak hem insanların bizi anlamasına yardım ederiz hem de daha huzurlu oluruz. Bu yüzden bu mektubu yazarken ben iki kere düşündüm. Sen üç kere oku beş kere anla!