Sevgili dostum,

Son zamanlarda bana mı öyle geliyor yoksa her zaman mı insanlar böyleydi bilemiyorum ama herkes bizden hediye bekler oldu. Hediye bizim için tabii ki kitap demek, defter demek, kalem demek.

Sevgili dostum,

Bizim çevremizde mi yoksa herkesin çevresinde mi var bilemem ama, çok insan ziyaret edemediğimizde sitem ediyorlar ama gittiğimizde de çok zaman ya dedikodu ya da boş konuşmalar dinliyoruz. Üstelik çok insan da gereken değeri vermiyor. Değer verenler sağ olsunlar.

Sevgili dostum,

Benim bildiğim küçük büyüğü ziyaret eder. Bilgisi az olan çok olanı, öğrenci öğretmenini, aynı yaşlarda ise en çok seven ziyaret eder. Ama hep biz ziyaret ediyoruz, karşımızdaki insana neden kendinin ziyaret etmediğini sorduğumuz zaman  “benim işim çok” diyor. Bunun açık manası “senin işin yok gibi ya da önemsiz”  manasına geliyor. Herkesin içi önemlidir oysa.

Sevgili dostum,

Yıllar önce işimi tamamlayınca yaşı benden az olanlara da ziyaret ederdim. Bir gün bana yaşı benden hayli genç olan ziyaret ettiğim insan “ biz avare değiliz ki” dedi. Ben de ona  “ ben de senin gibi iş yerinde oturan pısırık değilim” dediğim zaman hemen bozuldu. Oysaki eşini dostunu ziyaret ederek moral vermeye çalışan insan avare olamaz. Böyle düşünen ve söyleyen adamın yaptığı cehalet sadece.

Sevgili dostum,

İçinden gelerek birine hediye götürüyorsun mesela kalem.  Verdiğim insan teşekkür etmeden hemen” varsa bir tanede öteki çocuğuma ver, şuna ver, buna ver” diyorlar. Maddi imkanı olmayan insanlar olsa neyse. Hediyeye sadece teşekkür edilir. O kadar istiyorlarsa kırtasiyede çok benim gibi onlarda hediye alıp da dağıtsınlar. Bana selam vermeyen insana ben neden hediye yollayayım başkası aracılığı bile olsa?

Sevgili dostum,

Yıllar önce okullarda konuşmalarda bana soru soranlara, soru sormanın önemini anlattıktan sonra güzel soru soranlara kalem hediye ederdim. Bir gün “ Hocam şu soru soran öğrenci kalemi hak etti ona uzatır mısınız? “ dedim. Baktım hoca kalemi cebine attı. Hayret ettim. Sonra bana bakıp sırıttı. Öğrencinin hakkını gözümün önünde cebine atan hocayı hiç unutmadım. Halbuki belki de o soru soran öğrencinin o kaleme ihtiyacı vardı ve alınca hem soru sorma özgüveni gelişecek hem de motive olacaktı.

Sevgili dostum,

Bir kitaptan bahsettiğimde hemen “ Onu bana getr okuyayım” derler. Kimse “o kitabı nereden temin edeyim” demez. Toplumda yaygın kanaat “ O kitabı tavsiye ettiysen getirmeye mecbursun” O kitabı versen okumayacak büyük ihtimalle. Ama laf olsun diye istiyor işte. “ver, ver ver” hayat felsefesi. Cimrinin biri denize düşmüş. Yanında arkadaşı ver” elini” demiş. Adam vermemiş. Yanındaki arkadaşı” O cimri adam ver demeyeceksin, “al elimi diyeceksin” ”al elimi diyeceksin” demiş. Ama öyle söyleyince kurtulmuş. Cimriye hep vereceksin. Ne kadar malı mülkü olsa da o fakirdir. “Veren el alan elden üstündür” demişler. Ama her zaman isteyen aç gözlü daha üstündür. Çünkü utanma bilmez bir fakirdir.

Sevgili dostum,

Bu yaşadıklarımız aklıma geldikçe, insanları ziyaret etme isteğim azalıyor. Ziyaret etsek hep boş ve densiz konuşmaları, “hep getir, hep sen gel” bencillikleri hem insanı öfkelendiriyor, hem zaman boşa geçiyor. Hem de onların kibirlerine destek olmuş oluyoruz. Onlara ayıracak zamanımızı bir kitap okumaya, bir yazı yazmaya ayırsak okuyan faydalanacak.

Sevgili dostum,

Bazen dostlarımız uyarıyor. ”Sen hem yazıyorsun, hem yayınlatıyorsun, neden insanları ziyaret ederek kitap dağıtıyorsun. Onlar ise kibirden seni ziyaret etmeye bile tenezzül etmiyorlar” “Peki ne yapayım” dediğim zaman “seni evinde ve işinde ziyaret eden, hakikaten okuyacak insanlara ver. Ya da isteyen kitapçıdan veya internetten alır. İmkanı olmayan da kütüphaneden” mantıklı bir tavsiye. Böyle diyen dostlarda sağ olsunlar. ”Değer verene değer ver” diyenlerde sağ olsunlar.

Sevgili dostum,

Burada amacımız insanları ayıplamaktan çok yanlış davranışları isim vermeden belirterek insanların hata yapmalarını engel olmak için bilinçlenmelerini sağlamak. Çünkü insanlarımız çok zaman davranışlarının yanlış olduğunun farkında bile değiller.

Sevgili dostum,

İnsanlarımız hep beklemek yerine, biraz da ziyaret etmeyi bilseler, önemseseler, hediye beklemek kadar hediye etmesini de öğrenseler. Kitap hediye edeni” oku” emrini veren de okuyarak faydalanan da asla unutmayacak. Ama yenen yemekler bir gün unutulacak. Ama hediye bir kitabı belki hem dede, hem oğul hem torun okuyarak faydalanacak.

Sevgili dostum,

Çocuklarımız bizim söylediklerimize bakmaz ama yaptıklarımıza ve davranışlarımıza çok dikkat ederler. Çocuklarımızın okumayı sevmesini istiyorsak, yazan ve faydalı eserler üretenlerle alay değil, onlara ve eserlerine gerçek değeri vereceğiz ki, çocuklarımızda okuyan, yazan ve üreten insanlardan çekinmeden özgüvenle faydalanmasını bilsinler. Unutmayalım ki, özü sözü bir olmayan “tutarsız insan” olmakta ısrar edersek çocuklarımızdan okumak, öğrenmek ve gelişmek adına hiçbir şey beklemeye yüzümüz olmaz.

Sevgili dostum,

Kimse kırılmasın ama ben içimden geleni, doğru bildiğimi yazdım. “Kesin doğrular bunlar” demeye de hakkımız yok. Beğenen paylaşan da olur beğenmeyen de. Biz gelecek nesilleri sevdiğimiz için onların okuyup gelişmesini istediğimiz için doğru bildiklerimizi söylemeye ve eserler ortaya koymaya devam edelim. ”Arif olan anlar” ve “Arife tarif gerekmez”  diyen atalarımız ne güzel söylemiş. Senin bu mektubu ne kadar güzel okuyup anladığın ve teşekkür ettiğin gibi dostum. İyi ki senin gibi dostum var. Ben zenginim zenin dostluğunla. “zenginim” diyen başkaları kıskanmasın aman.