İslamiyet’in temelini oluşturan “infak/paylaşımcılık” ilkesini günümüzde tam manasıyla uygulasak, etrafımızdaki ihtiyaç sahiplerini görmezden gelmeyip dertlerine ortak olsak hiç kimse yatağına aç girmez.

 

İhtiyacımız olmadığı halde sırf daha çok zamlanacak diye kilerlerimizi Ayçiçek yağı ile doldurmasak, o paralarla aç-açıkta olan ya da elektrik faturasını ödeyemeyen birkaç insanın derdine derman olsak daha iyi değil mi? Ya da bir çocuğun eğitim masrafına karınca-kararınca destek versek, daha güzel olmaz mı yaptığımız iş?

 

Unuttuğumuz değerlerin yeniden hatırlanma vakti geldi de geçiyor bile. Ülke olarak yaşadığımız ekonomik sıkıntıların bizleri getirdiği yer çok karanlık. İhtiyacımız olmadığı halde “aç kalacağız” vehmi ile sürekli alışveriş yapıyoruz. Ayda 3 litre yağ yetiyorken, 30 litre yağ alıp kilerlere dolduruyoruz. Yalnız un, yağ, şeker mi?

 

Değil tabi ki.

 

Birkaç ev, eşe-çocuklara araba derken bir aileye 3-4 araç alınabiliyor bugün. Bağ-bahçe, yazlık-kışlık ve daha niceleri. Elbette kişinin tasarrufudur ne isterse alır ve “yığar”. Ama keşke birazını da birkaç çocuk okutmaya, birkaç yaşlının akan damını onarmaya, birkaç garibanın yüzünü güldürmeye ayırsak… Keşke “biriktirdiklerimizi” bir gün bırakıp bu dünyadan gideceğimizi aklımızdan hiç çıkarmasak…

 

“Kalacak” olanın ve bizi bu dünyada en güzel şekilde hatırlatacak şeylerin sadece ve sadece “yaptığımız iyilikler” olduğunu bilsek keşke. Belki bilerek yapıyoruz bu hataları. Bilerek, isteyerek “daha çok biriktirmeye”, daha fazla kazanmak uğruna hatır-gönül kırmaya devam ediyoruz.

 

Ama elbette bu kaosun içerisinde bizlere umut vaat eden ve güzel işlerin ardında yer alan nice isimler de var. Yaptığı yardımların bilinmesini istemeyen, arka planda kalarak bir gönüle dokunmayı kendine iş edinen ve duyduğu her feryada yetişmeye çalışan güzel insanlardan bahsediyorum. Onlar ki tevazu ve gönül ehli Allah dostları olarak hep anılacak.

 

Tokat Muhtarlar Derneği Başkanı ve aynı zamanda Cami-Kebir Mahallesi Muhtarı Mustafa Gökrem ile iş insanı Kaya Kuyumculuk sahibi Mehmet Kaya’nın adlarını anımsamadan bitiremeyeceğim bu yazıyı. Bu şehirdeki yüzlerce gönül ehli insandan sadece ikisini anmak bile huzur veriyor kalplere. İsimlerinin ön plana çıkmasını istemeseler de bu kez aflarına sığınarak köşemde anmak istedim. Bugüne kadar yaptıkları her yürek dokunuşu için Allah onlardan razı olsun.

 

Türküde diyor ya hani “engin ol gönül” diye…

 

Umuyor ve diliyorum ki yaşarken sahip oldukları gönül enginliği, her iki cihanda yüzlerini güldürsün…