Sevgili Üniversiteli dostum,

İnsanlara değil, görevine boyun eğ (Marcus Aurelues)

Bu kısa ve özlü söz çok hoşuma gitti ve  her Üniversitelinin bir hayat felsefesi yapmasını diledim bu sözü. Bu söz çok özgelişim yarının da sevdiği sözdür.

Buna bizim kültürümüzde  “kula kulluk olmaz” sözü karşılık gelir.  Bilirsin bazı insanlar mevki makam sahiplerine aşırı derecede gerçekçi olmayan saygı ve sevgi gösterirler. Buna saygı ve sevgi derler ama o insanların hiç engelliye, tanınmayana, bilinmeyene saygı gösterdiği, destek olduğu pek görülmemiştir. Dha çok bunlarla alay ederek zaman geçirmeyi severler. Kendileri ile alay ettiklerini de farkına varamazlar. O kadar kördürler.

Halbuki “ Yaratılanı sevdim Yaratandan ötürü” diye bir sözümüz vardır. Bu söz insanları Allah’ın yarattığı için değerli olduğunu ve  “İnsanı insan olduğu için sevmek” gerektiğini anlatır. Her insan değerlidir.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Bu sözü sevdiğimden dolayı insanlara Hoca veya öğrenci olarak bakmam ve  “ öğrenen ve daha da öğrenmek isteyen insan” olarak sever ve öğrenmek isteyenin değerli olduğunu düşünürüm. Sen de devamlı öğrenmek istiyorsun ama “kim kimle ne sıklıkta görüşmüş? gibi öğrenme değil de   “daha da çok nasıl gelişebilirim?” diye merak ederek öğrenmek bizi ileri götürecek. Kişilerle değil öğrenme ve gelişme ile alakalı sorular bizi geliştirir.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Hayatımıza yenilikleri biz istersek alabiliriz. 

“Yenlikler ancak onlara yer açarsak hayatımıza girebilir” (Marlo Margon)

İşte bu yüzden insanlar neden gelişemediklerini anlamazlar ve geliştik sanırlar. Üniversite öğrencilerinin çoğu özgüven sahibi olduklarını zannediyorlar ama onları izlediğim zaman bunun kendilerini kandırdıkları  “yalancı özgüven” olduğunu anlıyorum. İletişim kurmaktan kaçınan ve yeniliklere ve  özgüvenli, kendilerine öğreten insanlara  hayatlarında yer açmadıkları zaman  gelişemiyorlar ve  “yeniliklere ve yeni insanlara  ne gerek var ben zaten özgüvenliyim ve geliştim” diyerek kendilerini  aldatıyorlar. Bir büyük der ki “ Aldatmanın en alçakçası insanın kendini aldatmasıdır” Ne yazık ki çoğumuz kendimizi kandırarak hayatımıza devam ediyoruz. Kendimizi ne kadar az kandırırsak hayatımızda o kadar rahat olur. Buna sen de ben de toplumun her ferdi de dikkat etmeli. Değil mi?

Sevgili Üniversiteli dostum,

Sana bu mektubu yazarken şu söz geldi aklıma. 

“Çocuğunun küçük şeylerden zevk almasını öğreten, ona büyük servet bırakmış olur (Micheal Marshall)  Bu küçük yazılar insana çok şey öğretiyor aslında. En büyük zenginliği küçük şeylerden büyük mutluluklar çıkaran insanın hayatında görürüm. İnsana bilgi ve sevgiyi öğreten ve okumayı sevdirenin çocuklara zenginliği de öğretmiş olduğunu varsayarım. Kendini ifade edebilen insanı hayat akademisinin en büyük ünvanlı hocası kabul ederim. Çünkü pek çok hoca kendini ifade etmelerine yardımcı olacak röportaj teklifimizi ya kabul etmiyorlar ya da yazılı olarak sunduğumuz soruları cevaplamıyorlar  “Zamanım yok” diye bahane uyduruyorlar ama sosyal medyadan da bayağı gezdikleri fotoları yayınlıyorlar. Öğrenmiş insan özgüvenle önüne çıkan her fırsatı değerlendiren insandır.

Sevgili Üniversiteli dostum,

İnsanlara değil de kendimizi geliştirme görevimize boyun eğerek daha çok şey öğrenmek istediğimiz zaman hem boş şeyler konuşmamış oluyoruz, hem de konuşma ve davranışlarımızla insanları üzme riskimiz sıfırlanıyor. Dikkat edersek kendimizle kaldığımız ve kendimiz olduğumuz zaman daha çok mutlu olur çoğu insan. Yalnız kalmak demek öğrenmek demektir. Korkanlar ve korkaklığı hayat felsefesi yapanlar hep insanlarla olmak isterler ama gene de onlardan da korkarlar” Başımıza kötülük gelecek mi?” diye. Bu korku daha da mutsuz eder çoğunu.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Bir Üniversite öğrencisinin görevi öğrenmektir. Eğlenmesi gerekiyorsa bu sınırlı olacak. Öğrenmeyi hayat felsefesi yapan insanlar çevresinde olup bitene de bakar ama onlara kapılmaz. Bir gün bir arkadaş boş bulunarak “ Üniversite okumuşsun ama bir kız arkadaşın bile olmamış” diyerek benimle alay etmeye kalkmıştı da  “Biz okuyup öğrenmeye gittik. Kız arkadaş aramaya değil” demiştim. O zaman bozularak hiçbir şey demeden gitmişti. Bugün düşünüyorum da öğrenme amacı ile  gelişme amacı güderek Üniversite okuyanlar hem öğreniyor, öğrenirken de eğleniyor ve  hayatta bunun da ödülünü her zaman alıyorlar. Sen de bu anlattıklarımı iyi okursan, düşünürsen ne demek istediğimi daha iyi anlarsın.

 Sevgili Üniversiteli dostum,

Üniversiteye başlarken hayatta nerede görev alacağımızı da hedefleyelim. Memur olmak isteyen memur sınavlarına bence Üniversiteye başladığı zaman başlamalı. Sonradan  zaman yetmeyebilir ve gereken çalışmaya imkan olmayabilir. Çoğu genç “daha zaman var” diyerek hep erteliyor sonra da meslek sınavlarında başarılı olamayınca sevmediği işlerde çalışmak sorunda kalıyorlar.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Çoğu insanın çok kolay söz verdiğini ve sözünü tutup tutmamaya da  hiç önem vermediğini gördüm. Onlar önemsemiyorlar ama ben unutmuyorum. Senin bana verdiğin sözlerde aklımda ve tutmadığın zaman uyarıyorum. Her insan gibi Üniversitelilerde çok kolay söz veriyor ama sözün çoğunu tutmuyorlar. Bu tutum iş hayatında başlarına iş açıyor bunu da gözlemliyorum. Az söz veren ve sözünü de yerine getirenler ise her zaman iş yaşamında rahat hayat sürenlerdir.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Görevimize boyun eğelim dedim. Ne iş yaparsak yapalım en iyisini yapalım ki toplumda “işini en iyi yapan insan” olarak ve dürüst olarak tanınalım. Bunu toplum kabul ederse bizim de sırtımız yere gelmez ve bu hayat tecrübelerini aşıladığımız insanlarda hayatta başarılı olurlar. “En büyük başarı insan yetiştirmektir” düsturu ile görevimizi boyun eğerek saygı duyarak yapalım. Bunu ben sana anlatıyorum. Mutlu oluyorum. Mutluluğumun bir sebebi de sana bu mektubu yazdığım sen ve tüm Üniversiteliler. Siz ülkemizin geleceğisiniz. Başka söze gerek var mı?