İnsan, bulunduğu ortama değer kattığı sürece ‘insan’ olabilir; dinleyerek, sorunların değil de çözümlerin bir parçası olarak, üretip-paylaşarak konumunu perçinler.

Makamlar da öyle.

Sorumluluk ve yetki sahiplerinin temsil ettikleri makamlara kattıkları değer, “devlete ve millete adanmışlıkla” ölçülür.

Çaresize çare, dertliye deva, güçsüze fer oldukları sürece makamlardan yükselen ışık bütün ülkeyi aydınlatır. Merhamet ve adalet eksenli yönetimlerle insanların kendine güveni gelir, devlete olan bağlılık daha da kuvvetlenir.

Biz buna Mustafa Kemal Paşa’nın söyleyişiyle, “kimsesizlerin kimsesi olmak” diyoruz.

Biz bunu Şeyh Edebali’nin öğretisiyle, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” diye biliyoruz.

Geçtiğimiz günlerde Vali Numan Hatipoğlu’nun deprem bölgesinde yaşadığı bir olayı anlatırken ağlaması, bunları aklıma getirdi yeniden.

Hatipoğlu Valimizin anlatırken gözyaşı döktüğü olayı bir kenara koyarak kaleme alıyorum bu yazıyı.

Çünkü biz burada devletin merhametine bir kez daha şahit olduk.

Çünkü biz devletin kalbinin yumuşaklığına, döktüğü gözyaşında şahit olduk.

Biz bir kez daha, devletin yufka yüreğini, biz aziz devletin çocuk kalbini dil ile ikrar, kalp ile tasdik ettik.

Yalnız ikrar ve tasdik ederek değil, bin yıllık devlet geleneğimizin sonsuzluğa akıp gidecek serüveninde de bu merhametin yol gösterici olacağına, bir kez daha yürekten inandık.

Sorunlarımız var mı? Var.

Dertlerimiz çok mu? Çok.

Dünden bugüne gelen her meselede biraz daha zorlanıyor muyuz? Evet…

Ama bunların hiçbiri çözümsüz değil. Bunlardan her hangi biri çaresizliği içerisinde barındırmıyor. Çok badirelerden geçtik, çok krizleri gördük, birçok altüstleri yaşadık millet olarak.

Emperyalizm, bütün saldırı ve sarsıntılarına rağmen bizi sadece ekonomiyle sınayabiliyor; biliyorlar ki tankla, tüfekle, darbeyle olmadı ve olmayacak. “Ancak ekonomiyle terbiye edebiliriz” havasındalar.

Ama bilmiyorlar ki yine havalarını alacaklar.

Bu milletin sarsılmaz iradesi, zor zamanlardaki birlikteliği ve şartlar ne olursa olsun zor günlerdeki dayanışma ruhu, her karamsarlığı aşacak güçte.

O yüzdendir ki makamlarda oturanların adaletli ve merhametli tutumlarıyla her şey eskisinden daha iyi olacak. Bu ülkenin bütün bileşenlerinin aynın hedefe kilitlenerek ortaya koydukları irade, geleceğin büyük Türkiye’sinin de işaret fişeği aynı zamanda.

Dolayısıyla Numan Hatipoğlu’nun gözünden süzülen yaşlar çok değerlidir; devletin merhametinin izdüşümü ve dışavurumudur.

O gözyaşları hem bu şehri, hem de bütün coğrafyamızı bereketlendirecek, aziz milletimizin her bir ferdinin geleceğine ışık tutacak.

Buna bütün kalbimizle inanıyoruz.