Sevgili Üniversiteli Kardeşim,

“İletişimi doğru kullanmak”  başlı başına sihirli bir olaydır. Her iyi işin başı iletişimi doğru yapmak, her hüsranla biten işin sonu da iletişimin gücünü bilmemek, anlamamak ev iletişimi doğru kullanmamakta yatar.

Sevgili Üniversiteli Kardeşim,

Yıllardır Üniversitelerde konuşmalara giderim. Öğrencilere konuşma sonrasında iletişim bilgilerim olan kartlarımdan dağıtırım. Her zaman iletişim içinde olabileceğimizi üstüne basa basa basa anlatırım. Üniversite Hocalarına, istekli öğrenciler ile tanışabileceğimizi söylerim ama iletişimi doğru yapan Üniversiteli gence çok az rastladım.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Şehir içi ve şehirlerarası otobüs yolculuklarında da yanımda oturan gençler ile sohbet eder, onlara gelişmeleri için önerilerde bulunduktan sonra iletişim bilgilerimi içeren kartlarımdan da veririm. Ama iletişime geçen kimseye pek rastlamam.

Sevgili dostum, Üniversiteli Kardeşim,

Buna rağmen arada da olsa öğrenci iken tanıştığımız ve sonrasında öğretmen ya da savcı, hakim olduklarında bizleri de görev yaptıkları yerlere davet ederek oranın çocuklarına bilgi ve tecrübemizi anlatmamızı sağlayan gençlerde oluyor. Herkesin hayata bakışı iletişim geliştirmesi ve buna devam etmesinde yatıyor.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Üniversitelerde her ay onlarca etkinlikler yapılıyor, ünlü ünsüz birçok insan davet ediliyor. Neden? Öğrenciler hayatta başarılı olmuş bu insanların bilgi ve kültüründen faydalansın diye. Bunun yanında konserlerde oluyor, eğlence de. Eğlence ve konserlere rağbet çok olurken belki de sizlere çok önemli gelişmenizde etkili olacak bilgiler sunan başarılı insanların konuşmalarına ya gitmiyor, ya da dikkatli dinlemiyorsunuz. Bunu yapanlarda laf olsun diye yapınca bu konferanslardan verim alamıyorsunuz.

Sevgili dostum,

Kimi zamanda çok az insan konferans veya sunum sonrasında merak ederek o yazarlar veya aydınlar ile bir iki kere muhabbet eder sonrasında usanırlar ve o insanı iyi tanıdıklarını sanarak hemen yargılamaya başlarlar. İletişimi keserler. Halbuki bir insanı tanımak yılları alır. Bu evlendiği insanları önyargı ile eleştiren hep hatayı muhatabında arayan, sonradan ayrılınca gerçek hatanın kendinde olduğunu fark eden, pişman olan ama elinden sevdiği insanı başkasına kaptıran insanlara benzer.

Sevgili dostum, Üniversiteli Kardeşim,

“Gençlik yarı delilik demektir” İnsanın kanı deli dolu kaynar. Gençlikte insanın hata yapması da normaldir ama hatayı ne kadar az yaparsanız başarınızda o kadar artar. Çok genç genç iken başkalarına hatalarını ve rahatsız olduğu davranışları söylemez de sonrasında bunu şikayet konusu yapar. Halbuki insanın rahatsız olduğunuz davranışlarını söylersiniz. Yapmaya devam ederse bir daha da iletişimde olmazsınız. Çok genç yüzüne bir şey demez de hocaları dahil arkasından atıp tutarlar. Çünkü bizde yüze karşı söylemek değil arkadan söylenmek hayat felsefesidir. Bu tutumunu genç iken değiştiremeyen insan ilerde “keşke genç iken bu yanlışımı değiştirseydim” diye pişman olur.

Sevgili dostum, Üniversiteli Kardeşim,

Çok gence rastlıyorum. Üniversite tamamladıktan 10 veya 20 yıl sonra bile “ Üniversite bana bir şey kazandırmadı” diyebiliyor. Kimisi de sosyal kişiliklerini, mesleki bilgilerini Üniversitede dersi derste dinlemeleri sayesinde edindiklerini söylüyorlar. Okula severek öğrenmek için gidenle, kantinde sohbet etmek, konserlerde eğlenirken dersini ihmal eden tabii ki Üniversitenin kendine bir şey katmadığını iddia eder. Okulunu ciddiye alan kaymakam olurken, ciddiye almayan insan hocalarından şikayet eden söylenen bir insana dönüşür zamanla.

Sevgili dostum,

Üniversiteye gitmekte amaç yalnızca meslek sahibi olmak değil. Aynı zamanda iletişimi pekiştiren ve mesleğinde başarılı olmak için insanlar ile nasıl iletişim içinde öğreneceğimizi öğrenme sanatını kavramaktır. “Ben Üniversiteye sadece diploma için gidiyorum “diyen insan büyük oranda mesleğini sevmeyen ve bundan dolayı da verimli olamayan insan olacaktır.

Sevgili Üniversiteli Kardeşim,

Bizimle iletişim halinde olan insanlara önyargı ile değil özgüvenle yaklaşırsak ve iletişimdeki amaçlarını da önyargısız olarak öğrenir ve iletişimi geliştirirsek o zaman bizler bu iletişimden fayda sağlarız. Hem biz güzel iletişimde olan gençlere moral veren, hayatta bilgi ve sevgisini paylaşan insanlar ile daha fazla iletişim içinde olur ve arkadaşlarımızı da böyle insanlar ile tanıştırsak, biz artık “lider öğrenci adayı” olmuşuz demektir.

Sevgili Üniversiteli,

Tanıdığımız ve faydalandığımız insanları mümkünse okulunuza da davet edilmesini sağlamak için okul yönetenimi ve öğretmenlerinize önerirseniz, hem öğretmenlerinizin hem de arkadaşlarınızın o insanlardan faydalanmasını sağlayarak  “insanları tanıştıran kaynaştıran” insan olarak tarihe geçer ve  “insanların iyisi insanlara faydalı olandır” hadisindeki övgüye sahip olursunuz. Birbirinden faydalanacak insanları tanıştırmak da en büyük iyiliktir insanlara bence. İyilik yapmak için sadece maddi şeylere değil biraz çaba da yeter. Yeter ki önyargılardan kurularak özgüven sahibi olalım.

Sevgili Üniversiteli dostum,

“Tanıştırma kültürü”  diyorum ben buna. Bunu ne kadar erken yaşta elde edersek ve uygularsak hayatımız o oranda rahat olacak demektir. Bakıyorum da Üniversite okurken buna dikkat eden insanlar hayatta da hem mesleki hem sosyal olarak çok başarı sağlıyorlar. Bunu yapmayan insanalar en büyük akademik ünvanları alsalar da dar bir çevreye hapsoluyorlar. Halbuki  insanın amacı daha çok evrensel olması. İnsan evrensel olmaya bakmalı ve “dünya insanı “ olmaya çaba harcamalıdır.

Sevgili Üniversiteli Kardeşim,

Seninle de bir Üniversite konuşmam olan “değerler eğitimi” dersinde tanışmıştı. Soru sormuştun ve cevaplamıştım. Sonrasında sana kitap armağan etmiştim. Beni ziyarete gelerek kitabımızı okuduğunu faydalandığını kitabı okuyunca “engellilere önyargının yıkıldığını” söylemiştin. Sonrasında bu mektupların muhatabı oldun. İyi niyetin, iletişim çaban böylece seni geliştirdi ve özgüvenin arttı.

Başka bir mektupta buluşmak üzere…