E. Vergi Dairesi Müdürü Ömer Yılmaz yazdı: ““Mümin, kinci olmaz.”
Zaman zaman ne yazık ki toplumsal bir yara olan ve bazı aile bireylerinde görülen kin tutma ve kindar olmak gibi hasetlerle karşılaşıp bunlara muhatap oluyoruz.
Kin; akrabalık ilişkilerinin özü olan sevgi, güven, saygı ve dayanışma duygularını kökten yok eder; bireyin en güçlü yönü olan sosyal ağını çökertir. Kin, önyargılı ve intikamcı bir tutumu temsil eder ki bu, genel ahlakta olumsuz bir duygu olduğu gibi akrabalık ilişkileri açısından da kinin zararları yıkıcı ve çok boyutludur.
Akrabalık bağları, toplumun temel direği ve bireyin ilk güven ortamı olduğu için kin, bu yapıyı en derinden sarsan duygulardan biridir. Kindar olmak, akrabalık bağlarının çürüyüp yok olmasına neden olur. Bu duygu, gelecek kuşakları da olumsuz etkiler.
Akrabalık açısından kinin zararları oldukça fazla olup telafisi zamanla mümkün olamamaktadır. Özellikle kin duygusu, akrabalık bağlarının (sıla-i rahim) kopmasına neden olur. Akrabalar arasındaki iletişimi tamamen keser veya ciddi şekilde zayıflatır. Dinimizin büyük önem verdiği “sıla-i rahim” emrinin ihlaline yol açar.
Bu kopuş, özellikle zor zamanlarda bireylerin yalnız kalmasına neden olduğu gibi güven ortamının yıkılmasına da vesile olur. Aile ve akraba ilişkileri, insanın en temel sığınma ve güven ihtiyacını karşıladığı yerdir. Kin besleyen veya kin güdülen bir ortamda güven duygusu kaybolur. Bu durum, aile üyelerinin birbirine destek olmasını engeller ve sürekli bir gerilim yaratır.
Kin, genellikle haset (kıskançlık) ve sürekli kıyaslama gibi olumsuz duygularla birlikte ortaya çıkar. Akrabaların birbirlerinin bireysel başarılarını veya iyi hallerini çekememesi, mutlulukları paylaşma yerine acıları çoğaltma eğilimi yaratır.
Kindar olmak, nesiller arası çatışmayı da beraberinde getirir. Bu da akrabalık kavgasına veya genellikle bitmek bilmeyen bir döngüye dönüşerek sonraki nesillere aktarılır. Çocuklar, ebeveynlerinin kinini miras alabilir ve tanımadıkları akrabalarına karşı düşmanca duygular besleyebilir. Bu, aile hafızasının ve kimliğinin parçalanmasına yol açar.
Kin beslemek, birey için sürekli bir zihinsel ve duygusal yüktür. Kişi, intikam alma veya düşmanlık duyduğu kişiyi düşünme enerjisini harcar. Bu, huzursuzluk, stres ve uzun vadede psikolojik sorunlara yol açar.
Akraba ilişkilerinde hatalar ve yanlış anlaşılmalar kaçınılmazdır. Kin duygusu, affetme erdeminin önüne geçer. Affedememek, hem ilişkiyi hem de affetmeyen kişinin ruh halini zehirler.
Akrabalar, zor zamanlarda hastalıkta veya ekonomik sıkıntılarda ilk maddi ve manevi destek kaynağıdır. Kin yüzünden kopan bağlar, bu hayati desteğin kaybedilmesine neden olur.
Kin tutmanın ve sürekli öfke duyup geçmişi düşünmenin uzun vadede psikolojik yorgunluğa, yaşam kalitesinin düşmesine ve genel ruh sağlığının bozulmasına da neden olur.
Kaldı ki yüce dinimiz kin beslemeyi yasaklar ve kardeşliği öğütler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), müminler arasındaki ilişkilerin sevgi ve kardeşlik üzerine kurulmasını emretmiştir:
> “Birbirinize haset etmeyiniz, kin tutmayınız, birbirinize sırt çevirmeyiniz. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz. Bir Müslümanın (din) kardeşine üç günden fazla küs durması helâl değildir.”
Bu hadisi şerif ile kin ve nefret kesin bir dille yasaklanmış, Müslümanların üç günden fazla dargın kalmasının caiz olmadığı belirtilmiştir.
> “Mümin, kinci olmaz.”
Bu ifade, mümin bir insanın temel ahlaki özelliklerinden birinin affedici ve bağışlayıcı olmak olduğunu vurgular. Kin, mümin vasfıyla bağdaşmaz.
> “Size, içinizdeki en hayırlı kişiyi bildireyim mi?”
Ashâb: “Evet, bildir, yâ Resûlallah!” dediler.
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Gönlü temiz, dili doğru olandır.”
Ashâb: “Dili doğru olanı anladık, peki gönlü temiz olan kimdir?” diye sorunca şöyle buyurdu:
“O, takvâ sahibi, tertemiz, içinde günah, kin ve haset bulunmayan kimsedir.”
Bu hadis, kalbin kin, haset ve diğer kötü duygulardan arınmış olmasının, insanın en hayırlısı olma vasfını kazandırdığını gösterir.
Kin tutanın affedilmeyeceğine dair dinî uyarılar da mevcuttur. Peygamberimiz (s.a.v.), bazı özel zamanlarda Allah’ın (c.c.) kullarını affettiğini, ancak kin besleyenlerin bu affın dışında kalabileceğini bildirmiştir.
Kindar olmak, genel ahlak kuralları açısından da etik bir davranış kabul edilemez ve kabul edilecek bir yönü de bulunmamaktadır.
Kısaca: Kin; ahlakı bozan, toplumsal güveni sarsan ve bireyin kendi iç huzurunu yok eden bir yıkım aracı olarak olgunlaşmamış bir karakterin göstergesidir. Kaldı ki Müslüman bir kişi için kindar olmak zaten söz konusu olamaz.