Hayırlısı ile sağ salim kavgasız gürültüsüz 16 Nisanı geçirebilirsek ne mutlu bizlere.
Hava öylesine ağır ki tabiri caizse kurşun gibi
Eşinizle, dostunuzla hatta komşunuzla oturup referandumu ağız tadıyla konuşamıyorsunuz.
Sanki herkes sinmiş ve korkmuş gibi.
Siyasiler dillerine hakim olamadıkça bu ortam süreceğe benziyor.
İster istemez aklıma şu soru geliyor.
Savaşı mı gidiyoruz, sandığa mı?
Neticede 16 Nisanda Türkiye yeni sistemi oylamak üzere sandığa gidecek.
Maalesef bazı siyasilerin yavuz dili yüzünde sistemi oylamadan önce sanki sinir sistemlerimizi oylayacak gibi bir durumumuz var.
Hani nerede kaldı, Yenikapı ruhu.
Bırakın Yenikapıyı, eskikapıyı arar duruma geldik neredeyse.
Sevgili siyasiler, sizlere bir vatandaş olarak bütün samimiyetimle yalvarıyorum.
Lütfen bizleri sinir sistemlerini tahrip etmeyin.
Çünkü, 16 Nisandan sonrada yine bu millet yan yana gelecek, yüz yüze bakacak.
Sandıktan çıkana hepimizin her zaman olduğu gibi saygısı sonsuz olacaktır.
Hep diyoruz ya, milli irade milli irade diye.
O yüzden milli iradenin kararına hiç kimse karşı koyamaz.
Bu nedenle diyorum ki, binlerce yıllık kardeşliğimize sakın ha sakın gölge düşürmeyelim.
Herkesin hür iradesine inancına ve siyasi görüşüne saygı duymak hepimizin öncelikli vazifesi olsa gerektir.
Şu iki günlük yalancı dünyada hiç kimsenin kalbini ve gönlünü kırmaya değer mi hiç?