E. Vergi Dairesi Müdürü Ömer Yılmaz yazdı: "Biz de bu kahramanların önünde saygıyla ve hürmetle eğiliyoruz."
Zonguldak'ta bulunmam sebebiyle bu gün bu köşemde gerek bu ilimizin ve gerekse ülkemizin nadide tesislerinden olan Türkiye Taşkömürü Kurumu'nun dünü ve bugünü hakkında derlediğim bilgileri siz değerli okuyucularım ile paylaşmak istiyorum.
Bu kurumun merkezi Zonguldak’tadır. Son yıllarda 2-2,5 milyon ton düzeyinde seyreden taşkömürü üretimini 5 müessesesi bünyesinde sürdürmektedir. Müesseselerin dördü (Armutçuk, Kozlu, Karadon ve Üzülmez) Zonguldak ili, biri (Amasra) ise Bartın ili sınırları içindedir.
Zonguldak Havzası kömürlerinin kalorifik değeri 6200-7250 kcal/kg arasında değişmektedir ve -1200 kotuna kadar hesaplanan rezervi yaklaşık 1,3 milyar tondur.
Kömür; yanabilen tortul ve organik bir kayadır. Taş kömürü başlıca karbon hidrojen ve oksijen gibi elementlerin bileşiminde oluşmuştur. 300 milyon yıllık bir süreçte diğer kaya tabakalarının arasında ısı basınç ve mikrobiyolojik etkilerin sonucunda oluşarak damar haline gelmektedir.
Yurdumuzda sadece Zonguldak yöresine çıkarılan ve maden kömürü olarak da bilinen taş kömürü, yüksek kalorili bir kömür türüdür. Taş kömürü yer altında çıkarıldıktan sonra yararsız taşlardan arındırılır ve kömür parçaları büyüklüğüne göre ayrılır. Kok kömürü bu tahrifin önemli bir bölümünü oluşturur. Demir Çelik başta olmak üzere metalürji endüstrisinde ihtiyaç duyulan en önemli hammadde koklaşabilir taş kömürüdür.
28 Mayıs 1866 yılında Ereğli Madenler Müdürlüğüne tayin edilen Dilaver paşanın ilk işi kendi adı ile anılan nizamnamesini yayınlayarak bazı kurallar getirmiştir. Adı ile anılan Ereğli kömür madeni hümayun'u idaresinin nizamnamesi, 1954 yılına kadar varlığını sürdürmüş ve sadece kömür havzasında geçerli olmuştur.
Nizamname ile; Çevredeki orman köylüler ormana mükellefiyet iken mükellefiyetlerine kömür de eklenmiş ve buna göre, Ereğli sancağı içerisinde 14 köy halkının erkeklerine 13 yaşından 50 yaşına kadar ocaklarda münavebelli gruplarla çalışmak zorunluluğu getirilmiştir. Madende çalışacak köyler nazımcı, küfeci ve kiracı (katırla taşıma) bölükleri olarak gruplandırılarak, üretimi artırılmaya yönelik eleman bulmak amaçlanmıştır.
Padişah Abdülmecid'in Ereğli ve Amasra kömür madenleri hakkındaki 7 Eylül 1848 tarihli ilmuhaberi gereğince de araziler Vakıf haline getirilmiş, ilk kömür havzası sınırlarını koruması için padişah Abdülmecid vakfı üzerine tapu tescili yapılmıştır.
1848 yılında Ereğli ve Amasya'da kömür bulunan yerler belirlenip ve köy adları kullanılarak sınırlandırılan sahalar padişah adına tapulanmış ve büyük hisse Padişaha ait kömür kumpanyasına devredilmiştir.
1851 yılında İngiltere'den maden çıkartmada kullanılacakları malzeme ile mühendis Bakley kardeşler 8 maden nezaretçisi ve yüz amele evkaf nezareti tarafından özel bir anlaşma ile havzaya getirilerek ile başlanılmıştır.
1. Dünya Savaşı'nda Silahtarağa santrale ve ağaç kömürleri ile Zonguldak kömürleri yönetimi Almanların elindeydi. Zonguldak'ın deniz yoluyla başka bağlantısı bulunmamaktaydı. İşletmecilik yapan şirketlerin hisse senetleri İstanbul borsasında işlem görüyordu. 1901 yılında kömür üretimi yerleri Alacağız, Kozlu, Zonguldak Kilimli Çatalca ve Amasra'ydı. Başta Fransız ve İtalya şirketi olmak üzere üretim yüze yakın işletmecilik tarafına yapılıyordu.
Zonguldak Havzası taşkömürlerinin 19’uncu yüzyıl ortalarından itibaren Osmanlı-Türk toplumunun ekonomik, endüstriyel ve toplumsal gelişiminde önemli payı olmuştur. Örneğin; bugünkü İstiklal Caddesinin (İstanbul), Dolmabahçe’den iletilen havagazı ile 1856 yılından itibaren aydınlatılmasında, 1914 yılından itibaren Silahtarağa Termik Santral ihtiyacının karşılanmasında, donanmada, tophanede, gemi ve trenlerde, demir-çelik, dokuma, çimento, şeker, çay vb. fabrikalarında, Ankara ve İstanbul’daki havagazı fabrikalarında Zonguldak havzası kömürleri kullanılmış; İstanbul, Kocaeli ve Sakarya illerinin elektrik gereksinmesi uzun süre 1948 yılında kurulan Çatalağzı (A) Termik Santralından karşılanmıştır.
1940 yılının başında Ereğli Kömür Havzası'nın devletçe işletilmesine dair kararname gereğince(füzyan) havzadaki tüm ruhsatlar yer altı ve yer üstü tesisleri ile birlikte Ereğli Kömür İşletmesine devredilmiştir.
Türkiye Taş Kömürü Kurumu kamu iktisadi kuruluşu olarak binlerce çalışanı ile Zonguldak ekonomisinin can damarını oluşturmakta yöre halkına iş ve aş olanakları sunmaktadır. Kömür ocaklarında yüzlerce metre derinlikte işçiler canları pahasına çalışarak ülke ekonomisine katkı sunmaktadırlar.
8 Kasım 1829 Neyren Deresi’nin Köseağzı çevresinde kömürü bulan Uzun Mehmet sırtında kömürü askerlik yaptığı İstanbul'daki subaylarına ulaştırması sonucu bunlar tarafından Padişah II. Mahmut’a kömürün bulunduğu müjdelenmiştir. Padişah bu haberden çok memnun olmuş. Uzun Mehmet’e o zamanın parasıyla 500 kuruş ikramiye verilerek, ölünceye kadar da 600 kuruş aylık bağlanmıştır. Uzun Mehmet sevinç içinde köyüne dönmüş ancak daha sonra Taş kömürü kendisinin bulmadığı gerekçesiyle kıskanan Ereğli Beyi İsmail Ağanın gönderdiği iki hain haydudun kirli elleriyle tekrar İstanbul'a dönen Uzun Mehmet Leblebici Hanı’nda boğularak öldürülmüştür. “En büyük vatan görevi”ni yerine getiren, günümüzün KARA ELMAS’ı taşkömürü dediğimiz maden kömürünün bulucusu Uzun Mehmet böylece onun ilk şehidi olmuştur. Kurum gerek ocakta ve gerekse iş kazası sonucu hayatlarını kaybeden binlerce şehidinin isimlerini yıllar ile birlikte yaptırdığı anıt üzerinde yazarak gelecek nesillere aktararak anılarını canlı tutmaktadır. Biz de bu kahramanların önünde saygıyla ve hürmetle eğiliyoruz.
İşte bu noktada yine madenci müzesinde asıl duran Orhan Veli'nin şu mısraları her şeyi özetlemeye yetiyor ve daha başka bir söz de kimselere bırakmıyor.
Siyah akar Zonguldak'ın deresi
Yüz karası değil kömür karası
Böyle kazanılır ekmek parası
Saygılarımla.
