E. Vergi Dairesi Müdürü Ömer Yılmaz yazdı: “Gereksiz unvanlarla makam dağıtmaktan vazgeçilmelidir.”

Ülkemizin en büyük sorunlarından birisi denk bütçenin olmamasıdır. Denk bütçenin olmaması, başka bir anlatımla devletin gelirleri ile giderlerinin denk olmamasıdır. Devletin giderleri mutlaka olacaktır, olmalıdır da. Ancak bu noktada bunları karşılayacak gelirleri de tahsil edip hazineye koyması elzemdir. Bu nedenle gelirler ile giderlerin birlikte değerlendirilmesi şüphesiz önem arz eder. Aile içerisinde bile gelirleri ile giderleri denk olmayan ocakların zaman içerisinde şiddetli geçimsizlikler ve neticesinde ayrılıklar yaşaması kaçınılmaz sondur.

Devletin de gelir ve giderleri arasındaki farkın gelirler lehine fazla olması durumunda refah ve bolluk artar; gider lehine olması durumunda ise enflasyon, yokluk ve dar gelirlilerin sıkıntıya düşmesi anlamına gelir. Peki, gelirleri artıramıyorsa devletin gelirler üzerinde çalışması vergi yükünü daha da mükellefler üzerine artıracaksa yapması gereken en doğal şeylerden bir tanesi giderlerinin üzerinde çalışması ve giderlerini tekrar gözden geçirmesi olacaktır.

Giderlerin gözden geçirilmesi yapılırken de hiç şüphesiz sosyal devlet ilkesinden mümkün olduğunca vazgeçmeden, yatırım ve istihdamı da aksatmadan ne kadar yapılabilir gerçeği üzerinde durulması gerekir. Burada da ilk akla gelen elbette tasarruf etmektir. (Tasarruf: Parayı ya da tüketilecek herhangi bir şeyi dikkatli kullanma, idareli harcama.)

Tasarruf tedbirleri zaman zaman bakanlıklar ve diğer devlet organları tarafından uygulamaya konulsa da bu konuda gerektiği kadar başarılı olunduğu maalesef söylenemez. Zaten tasarruf tedbirlerinin uygulanması noktasında sağlık, eğitim, istihdam, savunma gibi hayati konularda uygulanması daha büyük sorunlara sebebiyet verebilir. Ancak bu, tasarruf tedbirlerinin uygulanamayacağı anlamına da gelmez.

Kamu kurum ve kuruluşlarının binalarının yapımı, makam odaları ve içerisindeki teşrifatlara bir standart getirilebilir. Böylece her atanan amir kafasına göre odayı döşeyip savurganlık yapamaz. Yine makam araçlarına sınırlama getirilebilir ve yöneticilerin emrinde olması, onların bu araçları gelişi güzel kullanacağı sonucunu elbette doğurmaz. Bunlar için yakıt standartları belirlenerek bu noktada tasarruf sağlanabilir.

Yine kamu kurum ve kuruluşları küçültülüp daraltılabilir. Kamu kurum ve kuruluşlarının gereksiz temsil ve konaklama gibi ihtiyaçları asgariye çekilebilir. Bakanlıklar düzeyinde seyahatler kısıtlanabilir; yapılacak seyahatlerde araç taşıma, konvoylarla gidip gelme uygulamalarına son verilebilir. Gereksiz kutlamalardan vazgeçilerek yakıtta ve zamanda tasarruf sağlanabilir. Sık sık mevzuat değişikliğine son verilerek hem zaman hem de yanlışlardan tasarruf edilebilir.

Hepsinden de önemlisi, uyduruk bir teori olan “İtibarda tasarruf olmaz” gerekçesinin arkasına sığınarak makam arabalarına, makam odalarına, binalara, dinlenme tesislerine sığmamaktan vazgeçilmelidir. Makam odalarındaki duşakabinler, dinlenme odaları gibi lükslere sınırlama hatta yasak getirilebilir.

Gereksiz unvanlarla makam dağıtmaktan vazgeçilmelidir. Bir müdürlükle yapılacak işlemler için yeni unvanlar ihdas edilerek boş ve verimsiz makamlar oluşturulmamalıdır. Kamuda verimlilik ilkesi her alanda ön planda tutularak yapılacak yatırımlar siyasi gerekçelerden soyutlanabilir. Kamuda tasarruf öncülüğü en tepeden başlayarak her kademede uygulanmalı ve bunun sağlanıp sağlanmadığı denetlenmelidir.

İşte o zaman gerçek bir tasarruf yapılmış olur ve gelir-gider dengesi sağlanarak denk bütçe oluşur. Bunun neticesinde de küçük çaplı ve dar gelirlileri ilgilendiren, zurnanın son deliği sayılabilecek istisnaların kaldırılmasına ihtiyaç duyulmaz. Emekliye daha iyi bir yaşam standardı sağlanır; sosyal devlet olma yolundaki hizmet çıtası daha da üst seviyelere çıkartılır. Bu aziz millet üstüne düşeni geçmişte daima yapmıştır, ihtiyaç halinde de hiç şüphesiz yapacaktır. Vatanı için yeri gelmiş malını, yeri gelmiş evladını ya da canını vermiştir. Kısaca tasarruf sırası devlet adına davranan yetkililere gelmiştir.