Sevgili Üniversiteli dostum,

“Dervişin fikri neyse zikri odur” demişler. Yani derviş hep zikrettiği gibi “Allah rızasını düşünür”. “Kalbinde ve dilinde Allah sevgisi ve korkusu vardır” Umut ile korku arasında yaşar demek.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Aklıma bir hatıram geldi ve bu hatıram çerçevesinde sana bir mektup yazayım dedim. Belki Üniversiteli olan insan olarak sana  “kıssadan hisse” çıkar.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Bir zamanlar  başarılı genç insanlar ile röportaj yaparak , başarmak isteyen gençlere  örnek olması için hem  gazetede, hem internet sitesinde  hem de sonradan kitap haline de getirdiğim çalışmalarımızda  destekten çok köstek görnüştüm. O zaman pek anlamamıştım ama “ Yeniliği kabul ettirmek, balı  bilmeyene bal yedirmek  kadar  zor” işmiş. Bunu şimdi geçmişe baktığım zaman  daha iyi görüyorum.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Bu çalışmalarımızda destek  olmalarını beklerken  bir  eğitimci unvanı olan insan,  tabii yüzüme söyleyemediğini bir yakınımız söylemişti, “Üzerine vazife olmayan işler ile uğraşmasın” diye. Konuşmuş.  Yıllar sonra okuduğum İlber Ortaylı kitabında da  “Aydın insan üzerine vazife olmayan işler ile uğraşandır”  sözünü okuyunca bu anım aklıma geldi. Yani demek istiyor ki, sadece mesleği ile ilgilenmekle kalmasın, gönüllü, severek hayır ve sosyal işler ile de uğraşsın. Kendini geliştirsin, donanımı çok olsun.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Yani bu sözü bilge bir insan,  insanı yücelten bir söz gibi söylerken, eğitimci unvanı da olan başka insan destekleyecek yerde köstekleyerek  küçümseme,  “boşa uğraşan insan “ olarak  yorumlamış, bizim hobimize  öyle bakmış ve değerlendirmiş. Yani demem o ki,  tembel bir insan ile çalışkan “on parmağında on marifet var” dediğimiz cinsten insanların olaya bakışı farklı.

Sevgili Üniversiteli dostum,

“tembelin zikri “ ile “ bilgenin zikri” de fikri de farklıdır işte böyle. Bunu sana neden anlattım?  Çevrende bilge ve  “tembel ve engelleyen” insanları ayırt etmen için. Umarım bu mektubum senin bunu fark etmene öncülük eder.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Bu anımı hiç unutmadım. Muhtemelen bu sözü söyleyen insan benim bunu anlamayacağımı düşündü. Çünkü yüzümüze karşı konuşamayanlar arkadan konuşunca bizim anlamayacağımızı zannederek konuşur ve “aramızda kalsın” da derler. Halbuki, o andan itibaren arada kalan bir şey yok. “Duvarlarında kulağı var” diye boşuna dememişler işte. Sen de konuşurken “duvarlarında kulağı var” diye düşünerek konuş. Konuştuğun şu an başına iş açmazsa da çocukların ve torunların bir sözünle önyargıya kurban gidebilirler. Kötü söze muhatap olan insan,  o kadar kinlenir ki bazen,  kötü sözü söyleyenin çocuk ve torunlarına bile önyargılı yaklaşır. Kötü söz bu kadar zarar verir sahibine işte.”Kem söz dönüp dolaşıp sahibini vurur” diyen atalarımız boşuna da dememişler. Yarım asrı aşan yaşımda bunlara çok zaman, yeni yeni yaşayarak şahit oluyorum. Sende şimdiden bil ki ilerde zararlı çıkma diye...”Dost dostuna anılarla eğitim verir ” özdeyişi de benden sana hediye olsun.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Gençler genelde nasihat eden büyükleri sevmezler. “Biz büyüdük, nasihate ihtiyacımız yok” derler. Kendi açılarından haklıdırlar da. Bizlerde genç iken öyleydik. Gerçekten de nasihat diye söylenen şeylerin çoğunun sadece laf olduğunu gördük ama gerçekten de  “keşke bu nasihatleri dinleseydik” dediğimiz nasihatlerde oldu.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Burada her ne kadar “Üniversiteli dostum” diye yazsam da , “kızım sana söylüyorum gelinim sen anla” misali, “Üniversiteli dostum sana yazıyorum, ey insanlık sen oku da anla” niyeti ile yazdığım mektuplar. Nasihatten çok bizimkisi sohbet, fikir alış verişi. Sevgi ve bilgi aktarımı. Bunu sen benden iyi bilirsin.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Genelde çalışkan görünen ama gerçekte tembel, kimseyi beğenmeyen, tembellere övgüler dizerken çalışkanlara  “üzerine vazife olmayan işlerle uğraşmasın “diye laf yetiştirmeye çalışan insanları onlar zahmet etmesin tarihte yazıyor, toplumda biliyor ve anlıyor. Onların yaşlandıkları zaman yalnız kaldıklarını görür gibiyim.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Buna rağmen yaptığı iyiliğin önemsenmemesine “küçük görülerek alay edilmesine aldırmadan”   Yarım elma, gönül alma” misali iyilik yapmaya devam eden insanları takdir ederim. Yapılan iyilikler imkanlara göre değerlendirilir ve Yaradan tarafından öyle değerlendirilir gerçekte. O yüzden sen gülümseme, çay ısmarlama iyiliği yapmaktan “gönül alma” ziyaretleri yapmaktan geri kalma.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Üniversitelinin bir büyüğüne çay ısmarlaması ve ziyaret ederek saygı ve sevgisini göstermesi de bence en büyük iyiliktir “İyi ki varsın, var olduğun için seni ziyaret ediyorum” mesajını veren seni, “oku” emrini veren Yaradan unutmayacaktır.

Sevgili Üniversiteli dostum,

“Çay ısmarlarsan geleyim” gibi ziyareti ve büyükleri şakadan da olsa üzmeye çalışan insanlara inat her fırsatta senin ziyaret etmen ve ikramları çoğu zaman kabul ederek büyüklerini sevindiren senin çaban  “marifet iltifata tabidir” misali değerlidir bizim katımızda.

Sevgili Üniversiteli dostum,

Mektuplar ile sevgi ve bilgi aktarımı ile  “dostluk pekiştirme”  ye devam edeceğiz. Varsın insanlar alay etsin, dalga geçsin “boş mektuplar” desin. Biz bunlara  “baş tacı mektuplar” olarak bakar ve yazarken de okurken de öğreniyorsak el alemin değil elli dokuz alemin ne dediğinin ne önemi var?