Türk sorunu büyüyor.

Öyle bir büyüyor ki ekonomi sarmalından sosyal yapının çürümesine, eğitimden sağlığa katlanarak gidiyor her şey. Ticaret erbabının siftahsız işyeri kapattığı, işçi çıkardığı, emeklilerin banyosuz-tuvaletsiz ucuz otel köşelerine ya da otogarların bekleme salonlarına atıldığı bir düzen, yaşadığımız. İşçinin, memurun, asgari ücretlinin, dar gelirlinin hayallerinin bile olmadığı, öğrencilerin, gençlerin “yarınlar” diye bir beklentilerinin kalmadığı bir düzenden bahsediyorum.

Yani kısaca “Türk sorunu” …

Kaçak elektrik kullanan, vergi vermeyen, ama sesleri herkesten daha fazla çıkan bir takım coğrafi bölgelerde yaşayanların adına “Kürt sorunu” dedikleri, ama gerçekte sorunun kaynağının terör ve terörden bahsedenlerin olduğu mesele kadar konuşulmuyor Türk sorunu. Televizyon ekranlarında Kürtçülükten beslenen toprak ağalarının sözcülüğünü yapanlar var. Onlar ekranlarda feodalitenin tetikçiliğini yaparken, Anadolu’da sönen ocaklar kimsenin umurunda değil.

Varsa “kurucu önder Öcalan”, yoksa merhum Türkeş’in “kızım” dediği iddia edilen Leyla Zana…

Türk’ün kendi yurdunda garip, mahzun ve mağlup sayıldığı günlerden geçiyor, şairin “Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya” dediği dizeyi ruhlarımızda hissediyoruz. Anadolu insanının yok sayılmak istenircesine meselelerinin görmezden gelinmesi, çığlıkların duyulmadığı, savrulmaların hissedilmediği hissini yaşatıyor herkese. Okul kantininde tost alacak parası olmayan çocuğun akşam evine aç dönmesi kimsenin umurunda değil.

Sıcak yataklarında olmaları gereken evlatlarımızın soğuk sanayi dükkanlarında küçük ellerine tornavida tutuşturulması da olağan sayılıyor artık. Çıraklık yaparken ölen çocuklarımızın “fıtratlarında” (!) varken ölüm, emeklilerin sürünmelerine elzem, emekçilerin çilelerine kader dediler. Hem Aile Bakanımız da söylemedi mi “Ucuz otellere sığınan emeklilerin ‘özel’ nedenleri olabilir” diye?

Türk sorununu çözecek siyasi irade nerede peki?

“Kurucu önder Apo’ya”, sahte ve sanal Kürt sorununa reçete yarıştırmakta mahir siyasetçiler bir taraftayken, bu ülkenin bağrından çıkmış Türk Milliyetçileri nerede? Ya da Atatürk’ün partisi CHP’yi göreniniz var mı? “Ya kardeşim bırakın Apo’yu, Zana’yı, ağayı. Gelin bulun yoksul halkın dertlerine derman olmayı!” diyecek, kim ya da kimler var?

Amerikan emperyalizminin dayattığı reçetelere karşı duracak, kökleri bu coğrafyaya ait çözümlerle asil ve aziz Türk Milleti’ni bütün meselelerden kurtaracak siyaset, anlaşılıyor ki şimdilik ortalıkta yok.

O zaman Mustafa Kemal Paşa’nın “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.” sözü, biricik ümidimiz olsun.

Ne Mutlu Türküm diyene…