Çok şükür 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü toplumca kutladık

Kimi kadınlarımız tencere tava çaldı, kimileri düdük çaldı, bazıları yürürken nazlandı, bazıları ise yürümek isterken gazlandı ve nihayet kadınlar günü noktalandı.

9 Mart’ta ise yapılan etkinlikler yayımlanan mesajlar güzide basınımızda yeterince yer aldı.

Gelelim 10 Mart’a.

Acaba 10 Mart’ta kadınlarımıza ne oldu?

Senede 2 gün gündemde kalma ile kadınlarımızın bütün sorunları halloldu mu?

Yüzler güldü mü? Şiddet sevgiye döndü mü?

Sorunun cevabını siz verin hanımlar, ben cevaplarsam inanın ki yerim dar.

“Kadınbudu Köfte, Dilber Dudağı, Hatun Göbeği”

Yukarıda ki satırda sadece birkaç yemek ve tatlı ismi yazdım.

Niye mi yazdım?

Hemen açıklayayım.

Tatlısında yemeğinde bile kadını cinsel bir obje olarak gören toplumlarda kadının hak ettiği değeri bulması mümkün mü?

Bu sadece küçük bir tespit. Maalesef de gerçek bir tespit.

Şimdi hemen peşin hükümle; “anam bu herifte sapık mı ne” diye bana yüklenmeyin.

Çok şükür ki toplumumuzun büyük bir bölümü kadınlarımıza gerekli saygıyı gösteriyor. Onların cinsel bir obje, süs eşyası, kullanıp atılacak bir kağıt mendil olmadığını biliyorlar.

Biliyorlar ve ona göre de değer veriyorlar.

Bu yüzdendir ki bizleri dünyaya getiren o kutsal varlıklara “ANA” diyorlar ANA!

Bizim diyarımıza da Anadolu diyorlar.

Gerçekten de hep mübarek analarla dolu.

Ama velakin analarımıza gereken ilgiyi sevgiyi şefkat ve merhameti yeterince gösterebiliyor muyuz?

Gerçekten de yüce dinimizin emrettiği şekilde gerekli edebi hürmeti ve sevgiyi gösterebilsek ne kadına şiddet ve tecavüz olur, ne de kadın cinayetleri.

Çünkü hepimizi bir ana dünyaya getiriyor.

O yüzden hanımlar ve beyler gelin ilk önce bir birimize olan bakış açısını değiştirelim.

Sevginin yerine şehveti, aşkın yerine nefreti tercih etmeyelim.

Mutfak kültürümüzden başlayıp, mutlak kültürümüze kadar kadınlarımızla ilgili olumsuz ne varsa değiştirelim. Çünkü kadın olmazsa hayat olmaz.

Hayatınızın kıymetini bilin. Onları bir ömür boyu büyük bir aşk ile sevin.