Ne zaman güzel bir iş yapılsa, -memleketin kaderinden olsa gerek- bu yapılan güzelliğin gölgelenmeye, lekelenmeye ve itibarsızlaştırmaya çalışıldığı görülür. Bu topraklara değer katacak, adından söz ettirecek ne kadar iş varsa hepsi yapılır, ama yapanları yaptıklarına –neredeyse!- bin pişman ederler.

 

Son yaşanan olaylar da bunu doğruladı. Tokat’ın yemek kültürünü tüm ülkeye Cumhurbaşkanlığı düzeyinde tanıtma projesi, “küçük şehir psikozunu” yaşayan kimi çevrelerce sabote edilmeye çalışıldı. Yapılan masrafların abartıldığı, hatta yalanlarla süslendiği mahalle dedikodularının bir takım “malum” yerlere servis edilmesiyle, gerçeklerden uzak haberler çıktı.

 

Bir ulusal gazete bu mahalle dedikodularını manşetine taşıdı. Konunun muhatabını arasalar, “Bu iddialar doğru mudur?” diye sorsalar belki biraz iyi niyet arayabilirdik. Eğer bir haberin içerinde “iddia ediliyor” cümlesi varsa, “iddia edilenler” konunun muhatabına sorulmadıkça ve o haberin içerisinde muhatabın cevapları yer almadıkça haber objektif değildir. Kaldı ki Basın Konseyi’nin bu konuda verdiği hükümler önümüzde durmaktadır.

 

Gastronomi Festivali için tarla kiralamak, kiralanan tarlayı tasarımlamak ve çeşitli tanıtımlar amacıyla festivale bütçe ayırmak en tabi hak iken işin içerisinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan var diye bunu “saray” paradoksuyla ülke gündemine taşımak da ancak bu hastalıklı ruhların işi olabilirdi zaten. Masraf yapılmış, tabi ki yapılacaktı… Sanatçılar getirilmiş, elbette getirilecekti…

 

PEKİ, GERÇEK NE?

 

Öte yandan burası Emine Erdoğan için yapılmadı. Tokat tarımı ve turizmi için yapıldı ve uzun süre buranın “Tarım Kültür Bahçesi” olarak kullanılması hedefleniyor. Edindiğimiz bilgilere göre, toplamda 350 bin liraya mal olan bu yerin 3 milyon lira harcanarak yapıldığı iddiası, başlı başına bir yalanlar manzumesi. Sıfır atık mantığıyla, eski yığma tuğla taşlarıyla ocak yapıldı. Yaklaşık 1 dönümlük arazi ve geriye kalanında da köylüye ait olan 40-50 dönüm arazi söz konusu. Yani köylü-devlet işbirliği buradaki… İnsanlar gelecek tarlaya girecek çiftçiden ürün satın alacak dalından sebzeyi kendi kopartacak, alışveriş yapacak… Yine o ürünlerin kullanıldığı belediyeye ait tesiste insanlar yöresel yemeklerden yiyecek.

 

Çiftçi-devlet işbirliği ile yapılmış muhteşem bir tesis burası anlayacağınız…

 

Üstelik bir daha altını çizelim: Emine Hanım Ankara'ya dönerken de götürmedi burayı, Tokat'a ait kalıcı bir eserdir yapılan!

 

AK Parti’ye muhalifliği kan davasına dönüştüren muhalif anlayış sahnededir. Yaptıkları her girişimde, kendi psikolojilerinin bozulması dışında ortada bir sonuç yok. Buna rağmen, önce Belediye meclisindeki beş kişiyle ortaya karışık muhalefetçilik oynamak istediler. Baktılar tutmadı, ellerine bulunmaz fırsat geçtiğini düşünerek Gastronomi Festivali’nden medet umdular. Bu da tutmadı haliyle. Görüldü ki ipleri FETÖ’nün elinde olan bazı gazeteler ve haber sitelerinde çıkan ısmarlama haberler, sadece yıpratmak istedikleri başkanı güçlendirdi.

 

Belediyenin bu müthiş organizasyonuyla memleketin hemen her yerde tanıtımının yapılması başarı hanesine bir düzine çentik attırmışken, geriye sadece bizim “küçük şehir psikozumuz” kalıyor. O da hep vardı zaten ve maalesef ki var olmaya da devam edecek. O yüzden takılmaya, düşünmeye, moral bozmaya gerek yok. Dolayısıyla, Gastronomi Festivali’nin başarısı insanların dilinde…

 

Gerisi lafügüzaftır...