“Artık yeşerecek bir dalım yok

Yağmurlar yağsa da hoş yağmasa da…”

DUYGULARINI KELKİT’İN AKIŞINDAN ALAN NİKSARLI BİR ŞAİR TÜRKAN ATEŞ

Hasan Akar

Türkan Ateş Hanımefendi ile 2004 yılında “Niksar Şairleri ve Şiirleri “eserimizi hazırlarken yeğeni Tarih Öğretmeni Özgür Ateşer’den aldığım numarayla telefonda görüşmüştüm. Urfa’da kızı Ceren Göncü’nün yanında kalıyordu. Kültür-sanat üzerine yaptığı çalışmalardan ve Araştırmacı-yazar Hami Karslı Ağabey’in kütüphaneme kazandırdığı Türkan Ateş’e ait “Tedirgin Gerçek “şiir kitabındaki Niksar ile ilgili duyguları içeren “Nedenli Arınış “şiirini eserimde yayınlamak için izin istemiştim. O da:” Hocam ben kültür- sanat çalışmalarını artık bir kenara bıraktım” deyince sadece şiirin yayın iznini alabilmiştim. Şiirin bir bölümü şöyleydi:

“Aç Başkentin kapılarını

Kalbimi Kelkit Çayı’nda yıkadım da geldim.

Yıkıldı tahammül mülküm

Gayrı paralel paralel

Meridyen meridyen değil

Dünyanın ekseninden

Kestirmeden geldim.

…”

TRT Nağme’de geçen ay Türkan Ateş’in bestelenen “Artık yeşerecek bir dalım yok “şiirini çok sevdiğim-bazı dostlarımın gençliğimde bana benzettikleri Necdet Tokatlıoğlu’ndan dinleyince bize de Türkan Ateş’in varlığını ve çalışmalarını yeniden araştırmak görevi düştü.

Artık Yeşerecek Bir Dalım Yok / Mutluğa Paydos

Artık yeşerecek bir şeyim kalmadı

Yağmurlar yağsa da olur, yağmasa da

Aydınlığa açılan son pencerem de kapandı

Güneşler doğsa da olur, doğmasa da

Üç günlük kısır ömrümü bir günde bitirdim

İkinci kez ölsem de olur, ölmesem de

Artık yeşerecek bir dalım yok

Yağmurlar yağsa da hoş yağmasa da

Üç günlük ömrümü bir günde bitirdim

Yarınlar gelse de hoş gelmese de

Paydos mutluluğa paydos artık

Kaderim gülse de hoş gülmese de

Üç günlük ömrümü bir günde bitirdim

Yarınlar gelse de hoş gelmese de

Kısaca hayatına Bakış

Türkan Ateş 1938 Niksar doğumlu. Babası Mustafa Efendi, annesi Fatma Hanım. Kardeşleri Zeki, Memduha (Şeney), Şükran (Savaş) tır. İlkokulu Ulucan İlkokulu’nda Mümtaz Yavuz Öğretmen’in sınıfında (1949), ortaokulu Niksar Ortaokulu’nda okudu. İlkokul diplomasını alırken Yekta Güngör Özden’in babası olan Başöğretmen Halis Turgut Özden:” Kızım sen doktor olacaksın yoksa hakkımı helal etmem.” Diyerek onun zeki ve başarılı bir öğrenci olduğunu, geleceğini çizmesini istemiştir.

Ancak o yazarlığa ve gazeteciliğe merak salmış, yazar-gazeteci olmak istemiştir. Babası da: “Kızım hele bir ortaokulu bitir de ona göre mesleğine yönelirsin “demiştir. Ortaokuldan sonra bir yıl İstanbul Nişantaşı Kız Lisesi’nde okumuş, ailesinin isteği üzerine tekrar memleketine dönmüştür.

Halen İstanbul’da yaşayan Türkan Ateş’in işte bize aktardıkları:

“Çok kitap okurdum. Komşumuzun kızı Hadiye Yenigün’den Elâzığ Öğretmen Okulu’na öğrenci alınacağını öğrendim. Babamdan habersiz imtihanlara girip kazandım. Ailem ben okumaya devam edeceğim deyince haliyle göndermek zorunda kaldı. Yatılı olarak okudum. Okul Müdiremiz ülkemizde tanınmış idealist eğitimci Sıdıka Avar (1901-1979) idi.

Çocukları çok severdim. Okul bitince ablam Maarif müdürünü tanıyormuş “İlgilenelim tayinini Niksar’a yaptıralım” dedi ama ben yetiştiğim o idealle hayır memleketimin neresi olursa olsun giderim dedim. Reşadiye’nin dağ başında bir köyüne tayinim çıktı.1,5 yıl bu köyde severek öğretmenlik yaptım. Ahmet Kutsi Tecer’in “Orda bir köy var uzakta / O köy bizim köyümüzdür” mısralarını arabanın bile olmadığı o köy yolunda mırıldanarak dudaklarımdan düşürmedim. Bu süreç içinde Gazi Eğitim Enstitüsü ‘nün imtihanlarına girerek Edebiyat Bölümünü kazanıp kaydoldum. İstemesem de her biri o güzel dağ çiçeği öğrencilerimden ayrıldım.1960 yılında okulumdan mezun oldum.

Bu kez Türkçe-Edebiyat Öğretmeni olarak isteğim üzerine tekrar Reşadiye’ye tayinim oldu. Reşadiye Ortaokulu’nda çalıştım. Orada bana her daim yardımcı olan Cerrahların gelini olan ablam Şükran Savaş vardı. Hayatımın en mutlu verimli yıllarıydı. Deliler gibi çalıştım. Küçük bir ilçe olan Reşadiye’de bütün sosyal etkinliklerin içinde bulundum. Öğretmen arkadaşlarım ve öğrencilerimle okulda ve Reşadiye Sinemasında şiir geceleri, münazaralar, tiyatrolar, folklor çalışmaları yaptık. Bu tür etkinliklere susamış halk günlerce bu programları konuştu. Bu mutlu etkinliklerin içinde olmama rağmen eve gidince ağlardım, o ayakkabısı delik, çorabı yırtık, kuru ekmek yiyen, kitap defter alamayan fakir memleket çocuklarının durumu beni çok etkilerdi. ‘Türkan bunları kurtar ‘derdim kendi kendime.

Reşadiye’de 3,5 yıl kaldım. Zamanı gelince kader bizi Ankara’ya çekti. Bir yaz tatilinde M.E.B. Radyo-Film Merkezi’nin açmış olduğu kursa katılmış ve yetenek imtihanlarına girmiştim. Reşadiye’de görevim sırasında arkadaşlar sen dilekçe yaz tayin iste dediler. Bu sırada Radyo-Film Merkezi’nin imtihanını kazandığıma dair bakanlıktan resmi yazı geldi.

Reşadiye’deki öğrencilerimden bir türlü ayrılmak istemedim. Her bir öğrencime ağlayarak sarıldım ve göz yaşları içinde Ankara’nın yolunu tuttum. Millî Eğitim Bakanlığı’nın Radyo Film Merkezinde göreve başladım. Daha çok yetişkinlere yönelik başarılı programlar gerçekleştirdim. TRT Ankara Radyosu’nda da eğitici programlar yaptım. Zamanla öğretmenliğim ağır basmaya başladı ve buradaki görevimden istifa ederek Ankara’da Özel Yenişehir Koleji’nde Edebiyat Öğretmeni olarak çalışmaya başladım. Buradan emekli oldum. Memuriyet hayatımın dışında daima kültür -sanat alanının içinde oldum. Şiir sergileri açtım. Bu çalışmalar sırasında Ankara’da önemli görevlerde bulunan hemşerimiz Galip Karagözoğlu’nun desteklerini hiç unutmam.

Evliliğim

1974 yılında Ankara’da açtığım bir şiir sergisinde tanıştığım İstanbullu Kazım Demirkan Paşa’nın oğlu Bozkurt Demirkan ile evlendim. 11 yıla yakın evli kaldık. 1978 yılında Ceren adında bir kızımız oldu. “Bir Bahar akşamı rastladım size “diye ikimizin de çok sevdiği şarkıda olduğu gibi severek evlendiğim eşimi 1985 yılında kaybettim. Bu benim için büyük bir yıkım oldu, âdeta içime kapandım yıllarca.

Kızım Ceren’in eşi Kadir Göncü ile evliliğinden ikisi ikiz olmak üzere dört torunum var. Onlar artık benim dünyamı değiştirdi.

Arşivim çok zengindi ama büyük bir kısmını maalesef ev taşınmaları sırasında kaybettim. Öykülerim, röportajlarım vardı. İsterdim ki onları torunlarıma göstereyim.

Necdet Tokatlıoğlu ile tanışma

Ankara’da kitap fuarında açtığım şiir ve kitap standını ziyaret eden Türk Sanat Müziği Sanatçısı Necdet Tokatlıoğlu ile tanıştım. İçinde “Paydos Artık” şiirimin de bulunduğu “Tedirgin Gerçek “şiir kitabımı imzalayıp hediye ettim. Bir zaman sonra bu şiirimi onun bestelediğini öğrenince elbette çok sevindim. Sanatçımızdan herhangi bir telif istemedim. Daha sonraki yıllarda bana bir telgraf göndermiş, Tokat’a konser için gideceğini söyleyerek benim de misafiri olmamı isteyerek davet ediyordu. Biz de araba tutarak memleketimize gittik.

Konserin verileceği Tokat Ali Sabri Sineması’nda ön sıralarda bize yer ayırılmıştı misafir olarak. Ancak biz bilet de alıp uygun bir yere oturduk. Benim şiirimden bestelediği “Yağmurlar yağsa da hoş, yağmasa da “şarkısını Necdet Tokatlıoğlu şahsımı da onurlandırarak okudu. Hayatımda önemli bir yeri olan, bestelenen şiirimin seslendirildiği o güzel konseri unutmam mümkün değil.

Bu şarkı müziksever tarafından çok tutulup plaklarda da yer alınca kısa sürede beğenilen on şarkı içine girdi.

Şiir Kitaplarım

Eserlerimde Ateşoğlu soyadı yerine nedendir bilemedim Ateş soyadını kullandım şiir ve diğer çalışmalarımda ama tuttu, hoşuma gitti bu soy ad.

İlk şiir kitabım Tedirgin Gerçek 1965 yılında Doğuş Matbaası Ankara’da basıldı.

İkinci şiir kitabım Bütün Yenilgilere Alkış Tutulsun 1968.Yine Ankara’da yayınlandı.”

**

Şairin ilk şiir kitabı olan “Tedirgin Gerçek “80 sahifeden ibaret olup 30 şiir yer alıyor ikinci şiir kitabı olan” Bütün Yenilgilere Alkış Tutulsun “da ise 64 sahife içinde 24 şiiri bulunuyor. Ancak bu eserin son dört sahifesi geleneğin dışında reklamlara ayırt edilmiş. Her iki eserin ortak özelliği serbest ölçü ile yazılmış olması ve muhteva olarak da aşk konusuna ağırlık verilmesi.

Milli Kütüphane Fotoğraf Arşivinde bulduğum bir davetiye:

“Türkan Ateş Desenli Bir Şiir Sergisinin Açılışına Onur Vermeniz Diler.” 1969

19 Nisan 1969’da Türk-İş Galerisi’nde düzenlenen “Desenli Şiir Sergisi” nin davetiyesini Türkiye’de Dağlama” Pyrogravure” sanatının öncüsü Hüsnü Züber (1930-2015) hazırlamış.

Şiirin bestelenmesi

Necdet Tokatlıoğlu (1938-2008) 1966 yılı sonbaharında plak yapmak için gittiği İstanbul’dan Ankara’ya dönüşte oturduğu cam kenarındaki uçakta dağlardaki manzarayı seyrederken dikkatini meşe ağaçlarının dalları yapraklarını dökmüş yaprakları ve onlara inat yemyeşil duran çam ağaçları dikkatini çeker. Bir yıl öncesinde Şair Türkan Ateş’ten aldığı şiir aklına gelir ve içindeki romantizmle bütünleştirmeye çalışarak bu şiiri besteler.:

Artık yağmurlar da yağsa yaprakları yeşermeyecek.

Üç günlük ömrüm, o da bir rüzgâr esti ve bitti”

Makam: Muhayyer Kürdi

Usul: Sofyan

Bestelenen eser TRT Repertuarına 536 numaraya kayıtlanır.

Şiirlerinden örnekler:

Tüm Mutsuzluğumu Bu Şiire Bırakıyorum

“Akşamlar olur burada sevdiğim

Ezik-büzük akşamlar

Bacalar daha bir hevesle tüter

Bir bir aydınlanır pencereler

Benim de aydınlık pencereler ötesinde olasım gelir.”

Bütün Yenilgilere Alkış Tutulsun Şiir kitabındaki “Kent Ağrısı “şiirinde:

“Böyle selamsız sabahsız geçilmezdi Kelkit Vadisi’nde

Bütün gözler ta dipten gülerdi

Duyarsızca akışınız yok mu yanımdan yöremden

Bana bir fenalık edeceksiniz sanıyorum

…”

Gelişinle

“Bir daha, bir daha, bir daha gel

Soyunsun yüreğimdeki asırlık sıkıntı

Bir daha, bir daha, bir daha gel

Başlasın damarlarımda deli çırpıntı.”

Kaynaklar:

Tedirgin Gerçek, Türkan Ateş, Doğan Ltd. Şti. Matbaası Ankara 1965

Bütün Yenilgilere Alkış Tutulsun, Türkân Ateş, Doğan Matbaası Ankara 1968

Niksar Şairleri ve Şiirleri, Hasan Akar, Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon Ltd. Şti. Ankara 2006

Milli Kütüphane, MK Yer No: 1994 Davetiye 315 Ankara

Görüşmeler: Türkan Ateş, Yekta Güngör Özden, Hami Karslı, Hayrettin Koyuncu, Özgür Ateşer, Sefa Tüzman, Nermin Karagözoğlu

· Bu çalışma sırasında Türkan Ateş’in şiir kitaplarını temin ederek şahsıma hediye eden Teoman Pazarlı Ağabeyime, Türkan Ateş ile iletişimi sağlayan Tarih Öğretmeni Özgür Ateşer Hocama ve Sefa Tüzman Bey’e teşekkürü borç biliyorum.