“BOZKIR’DA BİR EĞİTİM PINARI PAMUKPINAR KÖY ENSTİTÜSÜ 1941-1954“ ESERİNİ GÜNYÜZÜNE ÇIKARAN ARAŞTIRMACI YAZAR SERCAN ÜNSAL VE ESERDEKİ TOKATLI ÖĞRENCİLER ÜZERİNE KISA BİR DEĞERLENDİRME

 

 “Yıldızeli Pamukpınar Köy Enstitüsü’nde görev yapan değerli eğitimcilerimiz Süleyman Bumin ve Cavit Kiper’ in aziz hatıralarına…”

 “İMECEMİZİN TÜRKÜSÜ

1942’ nin

1 Haziran gününde:

Pamukpınar Çeşmesi’ nin

Yanındaki düzlükte;

Dikildi direkler

Gerildi ipler

Hâki hâki çadırlar…

…”

Çocukluğumda Tokat’tan Yıldızeli’ne ve Sivas’a zamanına göre modern sayılabilecek minibüs ve otobüslerle seyahat edilebilirken; Yıldızeli’ne bağlı memleketim Yıldız köyüne çalışan sıhhatli vasıtalar yoktu. Asırlarca nahiye merkezi olan Yıldız’ı ne Sivas’a ne de Tokat’a bağlayan doğru-dürüst bir yol yapılamamıştı maalesef. Dolayısıyla kamyon kasasında ya da otobüsle Yıldızeli, Çırçır Nahiyesi ve Karkın Köyüne ulaşır oradan Yıldız Dağı’nın zirvesinden eksilmeyen dumanları arasında şekillendirmeye çalıştığımız hayallerimizi taşıyan yanık sesli kağnılarla kendi köyümüze giderdik.

Uzun mesafeli olmamasına rağmen yorgun bir şekilde Sivas’a ve köye giderken zihnimde canlanan üç coğrafi yer nedense beni çok mutlu kılardı. Kızıleniş, Çamlıbel ve Pamukpınar. Cahit KÜLEBİ’nin “Tokat’a Doğru “ şiirindeki mısralar elli, altmış yıl öncesinde bu yollarda seyahat eden kimin ruhunu okşamadı ki?  Yüzümüzle birlikte ciğerlerimize de yerleşen şairin o: “Tozlu Yollarından ”Çamlıbel’i aştığımızda Yıldızeli’ne beş kilometre mesafedeki, annemin : “Oğlum burası Pambukpınar Öğretmen Okulu “ dediği yere gelince gözlerimi oradan bir türlü ayıramazdım.

Bilemezdim ki çocukluğumda Pambukpınar’a takılan bu bakışlar bir gün bizi de mesleklerin en kutsallarından biri olan öğretmenliğe götürecek.

 Yol kenarında görünen bir çeşme yoktu ama sonradan anlatılardan öğrendiğimiz kadarıyla okul, adını kendi arazisinde bulunan Pamukpınar adıyla bilinen bir çeşmeden alıyordu. Kulağımıza ne hoş gelirdi bu güzel kelime Pambukpınar.

Araştırmacı-yazar Sercan Ünsal ile İlkokul öğretmenim Nezihe Kiper (1921-1999) için 2019 yılında “Öğretmenler Günü “ vesilesiyle Tokat ve Niksar Danişmend Gazetelerinde yayınladığım bir makale vasıtasıyla tanışmış oldum. Öğretmenim 1952-1954 yılları arasında Yıldızeli Cumhuriyet İlkokulu’nda görev yaparken eşi Cavit Kiper (1922-1984) Pamukpınar Köy Enstitüsü’nde Tarım öğretmenliği yapmıştı. Niksar’dan Emekli eğitimci-yazar Hami Karslı’ dan aldığı telefon üzerine birkaç kez telefonla görüştüğüm Sercan Ünsal Bey ile araya pandemi sürecine rağmen  Ankara’da buluşup üç saate yakın eseriyle ilgili  yaptığı çalışmalarla birlikte kültür-sanat alanında da derin bir sohbete daldık. Artık eserinin son bölümlerine yaklaşmış, basım aşamasında idi sıra. Bir eğitimci olarak heyecanla memleketimin topraklarında kurulmuş bu değerli eğitim yuvasını tanıtan kitabı beklemeye koyulmuştum. Yayınlanır yayınlanmaz --İki ay öncesinde Sinop’ta iken temin edip- kütüphaneme koyduğumuz bu eser sanki Tokat’tan Yıldızeli’ne çocukluğumdaki gibi bir seyahate götürdü beni.

Eserin sahibi Sercan Ünsal 1956 Erzincan doğumlu. Babasının görevi nedeniyle İlk ve orta öğrenimini Anadolu’nun çeşitli illerinde tamamladı.1979 yılında İstanbul İ.T. İ. A. Siyasal Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünden mezun oldu.2011 yılına kadar bankacılık sektöründe müfettiş ve şube müdürü olarak görev yaptı. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Araştırmacı-Yazar Sercan Ünsal, 21 Köy Enstitüsü içerisinde en az bilinenlerden olan Pamukpınar Köy Enstitüsü üzerine uzun süredir yaptığı araştırmalar sonucunda hazırladı bu eseri.

Eser Ankara’da Barış Kitap tarafından 2022 Eylül ayında karton kapaklı 2 cilt olarak ayınlandı.1.cilt 492 ikinci cilt 508 sahifeden ibaret.16x24 cm ebadında 70 gr kitap kâğıdına basılmış. Bu kıymetli eser için Araştırmacı-Yazar Sercan Ünsal 19.11.2022 Cumartesi günü Ankara Zafer Kitabevi’nde imza günü düzenleyerek okurlarıyla buluşup, söyleşide bulundu.

1.Ciltte önsöz, sunuş ve Pamukpınar İmecesi Katılımcılarından sonra eser dört bölüme ayrılmış. Birinci bölümde Köy Enstitülerinin kuruluşu, ikinci bölümde Pamukpınar Köy Enstitüsü, üçüncü bölümde Pamukpınar’a değer katan şahsiyetler, dördüncü bölümde Pamukpınar yerleşkesinin dünü ve Bugünü ile dizin, ekler, kaynakçalar yer alıyor.

2.ciltteki birinci bölümde Pamukpınar Köy Enstitüsü’nden yetişen eğitimcilerin hayat hikâyelerinden örnekler, ikinci bölümde döneme ışık tutan eğitmenler, üçüncü bölümde Pamukpınarlı öğrencilerin Hatıra Defterleri, kaynakça-kitaplar bulunuyor. Eserin her iki cildine de titizlikle seçilerek konulan fotoğraflar dünün o değerlerini konularıyla bütünleşerek bugüne taşıyor.

Köy Enstitüleri 17 Nisan 1940/ 3803 Sayılı Kanun’la kuruldu. İstimlak çalışmalarına 1938 yılında başlanan Yıldızeli Pamukpınar Köy Enstitüsü 1942 yılında eğitime açıldı. 4000 dönüm araziye kurulan ve Sivas, Tokat ve Erzincan köy okulu mezunlarından öğrenci alan enstitünün ilk müdürleri Etem Salmangil ve Şinasi Tamer’dir. Okulun ilk açıldığı yıllarda Tokat’ın 483 köyünden 356’sında okul yoktur.127 köy okulunun 78’i üç sınıflı ve eğitmenli,49’u beş sınıflıdır.

 İktidarların sık sık gündeme getirerek müdahale ettiği Anadolu’nun bu değerli ilim yuvaları enstitüler maalesef 1954’de kapanmak zorunda bırakılmıştır. 1942’den 1952 yılına kadar Köy Enstitüsü, 1952 yılında Erkek İlk Öğretmen Okulu,1976 yılında Öğretmen Lisesi, (1988 yılında bünyesinde Güreş Okulu açıldı) 1990 yılında Anadolu Öğretmen Lisesi,1997-1998 Öğretim yılında da YİBO olan, Türkiye Cumhuriyetine binlerce öğrenci yetiştiren Pamukpınar’ın kapısına 2022 yılında kilit vurulmuştur.

TOKAT’TAN İLK KAYITLAR:

Vilayetlerce yapılan programlara göre Pamukpınar bölgesine bağlı Tokat ve Erzincan ‘da maarif müdürlüğü ve gezici başöğretmenlerce çalışmalar devam etmektedir. Köy köy dolaşıp enstitüye 26 kız ve 63 erkek öğrenci bulan Tokat Maarif Müdürüne bizzat Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından tebrik gönderilmiştir. Tokat Artova Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından gönderilen 1946 tarihli yazıda ise ilçemiz köylerinde yakın zamanlarda ilkokulu bitirmiş köylü çocukları bulunmadığından geçen yıl başvurup sınavda başarılı olmayan öğrencilerin tekrar gönderildiklerini mümkünse bunların kabulünü istemişlerdir.

Yazımızın bu bölümünde enstitüye ve burada okuyan bazı öğrencilerin tanıtımına, hatıralarına yer verelim:

OKULUN İLK YILINDA UYUM SAĞLAMADA SIKINTI ÇEKEN TOKATLI ÖĞRENCİLER:

Eğitim başı Osman Yalçın karşılaştığı bir kaçma olayına şahit olur:

Enstitüye ilk geldiğim günlerdi Bir sabah yine yatakhaneler denetlemeye hazırlanırken uzakta karların üzerinde koşan Yıldızeli’ne doğru seğirten çocuklar gördüm. Ne oldu demeye kalmadı bir ses yükseldi:

-Öğretmenim Tokatlı çocuklar kaçıyor.

Okulun atlı kızağı oradaydı Arabacı Ruşen Çavuş’a arkalarından yetişip okula getirmelerini söyledim. Arabacı atlarını kırbaçladı. Bizler de onları arkalarından izlemeye başladık. Çocuklar koşuyor, karların üzerinde yuvarlanıyorlardı. Gözden kayboldular ama kızak onlara yetişince durdular. Daha ileri gidemeyince tek tek kızağa bindiler.

Çavuş onları getirdi. Kızak odamın önünde durdu. Çocukları içeri aldım. Elleri yüzleri soğuktan mosmordu. Ayrıca korku içindeydiler. Şimdi Eğitim başı onlara ne yapacaktı. Hepsini sandalyelere oturttum. Çeneleri hala takırdıyordu ama ağlamıyorlar korkulu gözlere beni izliyorlardı. Elleri ovuşturmalarını sobaya çok yaklaşmamalarını, ayakkabılarını çıkarmalarını söyledim. Beş kişi ve Tokatlı idiler. Tokat buraya göre ılıman bir bölgeydi. Soğuk onları yıldırmış kaçıyorlardı. Bu yüzden kaçmaya karar vermişlerdi. İçlerinden Basri ayakkabısını çıkaramamıştı. Postallarının bağını çözmek istedim. Ellerimi geri iterek:

-Öğretmenim size postallarımı çözdürmem. Dedi. Neden evladım soruma:

-Siz benim büyüğümsünüz. Varsın ayaklarım donsun ama bağcıkları size çözdürmem. Dinlemedim postalların bağcığını çözüp çıkardım. O zaman gözleri doldu. Bunlar sevgi gözyaşlarıydı.

  • Artık buralıyım bir daha kaçmam öğretmenim. Dedi.

MEHMET AKIN’IN HATIRALARINDAN KISA KESİTLER:

Halen Tokat’ta yaşayan 1943 girişli Mehmet Akın 2014 Nisan ayında Köy Enstitüleri konusunda gazeteci Mehmet Tapar ile görüşme yapmıştır. Akın görüşmede Pamukpınar K.E.nin Tokat’taki üzüm bağlarında görevli oldukları dönemdeki ve enstitüdeki kız arkadaşlarıyla ilişkilerine değinir. Mehmet Tapar Tokat Gazetesindeki köşesinde konuyu şöyle aktarır:

Bağ hasadı için bir öğretmenin başkanlığında dört kız dört erkek öğrenci görevlendirilir. Bu süre boyunca sekiz arkadaşın bacı kardeş olarak yaşadıklarını, hiçbir yanlışlığını yapılmadığını anlatıyor.

Okuldaki yaşayışlarında aynen böyle olduğunu söylüyor. İdare ve öğretmenlerin kendi çocukları gibi bu çocuklara sahip çıktığını vurguluyor.

AKIN’IN PAMUKPINAR’DAKİ İLK VE SON ŞİİRİ SERCAN UYSAL’LA OLAN GÖRÜŞMEDEN:

“Beni gene bir sürpriz bekliyordu. Öğrenciliğinde Aki olan soyadını Akın olarak değiştiren Mehmet öğretmenim babamın sınıf arkadaşı çıktı. Görüşmemizden ve çalışmamdan çok memnun olan Akın, öğrencilik ve üzüm bağı anılarından, öğretmenlerinden konuştuk.

“Pamukpınar K.E.’ne öğrenci alacak kişiler köyümüze geldiler. Yoksul köylü çocuklarıydık. Beşinci sınıfı bitiren kardeşim Mustafa Akın ile 1943 Mart ayında enstitü öğrencisi olduk. Ben enstitüye gittiğimde iki bina vardı. Bütün inşaatları öğrenciler yaptı. Ben oradan ayrıldığımda 35 kapı numarasını takmıştık. Okulun tarım yapılan arazisinde her türlü tarım ürününü üretiyorduk.

Enstitüde genel bilgilerin dışında; bir yıl hayli zengin olan kütüphanemizi, bir yıl da arkadaşımla birlikte kooperatifi yönettim.

1948 yılında son sınıflar olarak okul idaresine sürpriz yapmak amacıyla “Tarih Utandı “ piyesini oynamaya karar vermiştik. Çalışmalarda sorun yaşadığım için oyundan ayrıldım. Benzer sorunlar yaşadığımız dönemler oldu. Türkçe Öğretmeni Süleyman Bumin’le hem öğrenciliğimde hem de öğretmenlik dönemlerimde ufak tefek sorunlar yaşadım.”

Akın, resim yeteneği olan bir arkadaşıyla özene bezene bir duvar gazetesi hazırlar. O, yazıları, arkadaşı da resimleri düzenler. Hevesle hazırladıkları gazeteyi sınıfa asar. Bir iş için gittiği Yıldızeli’nden dönüşünde arkadaşları gazetenin Türkçe Öğretmeni tarafından indirilip çöpe atıldığını öğrenir. Bu onun ilk ve son şiiridir. Ayrıca disipline verilir, öğrenciliği boyunca yazı yazması yasaklanır.

NİYAZİ ÜNSAL’IN HATIRALARINDA MALKAYASI BAĞLARINDA PAMUKPINAR ÖĞRENCİLERİ:

1944 girişli Niyazi Ünsal yaz aylarında iki yıl çalıştığı üzüm bağındaki faaliyetlere anılarında değinir:

“Pamukpınar ‘ın Tokat yakınlarında yirmi dönüme yakın üzüm bağı bulunmaktadır.1946-47 yılı yaz aylarında bağda arkadaşlarla nöbetleşe iki yıl görev yaptık. Üzüm bağında pekmez, sirke, üzüm suyu yaparak okulun ihtiyaçlarına katkıda bulunduk “ der.

TOKAT’TAN PAMUKPINAR’A BİR GELİN ALMA… TOKAT SELİ

Tokat’ta 1950’li yıllara kadar büyük sel felaketleri yaşanmıştır. Pamukpınar’ın çatı usta öğreticisi Zeki Başkır’ın düğününe giden Pamukpınarlı öğretmenler dönüş yolunda sel felaketi yaşarlar.

DÜĞÜNE KATILAN MÜDÜR YARDIMCISI LÜTFÜ DÜNDAR’IN ANILARINDAN:

“ 19 Haziran’da öğleden sonra yağan çok şiddetli yağmurun ardından saat 19.00’da başlayan büyük bir selle birlikte Tokat bir felakete uğradı. Sel bütün şehrin cadde ve sokaklarını kaplayarak bazı binaları alıp götürmüş, ekili binlerce dönüm araziyi basmış, can ve mal kaybına sebep olmuştu.

19 Haziran 1949 ‘da nişanlı olduğu Tokat’ta evlenen Marangoz öğretmeni Zeki Bakır için enstitünün Malkayası’ndaki uygulama bağında piknik yapılacağı, öğleden sonrada düğün merasimi ile gelin alma yapılacağını okul idaresinin çıkardığı imza sirküleri ile duyurur.

O sabah okulun Volvo kamyonunun üzerine branda çekilmiş arkasız banklar, tabureler yerleştirilmiş olarak hazırdı. Önünde gidecekler bekliyorlardı. Kumanyası hazırlanmış, piknik kıyafetleri ile okul müdürü bindi. Eğitim şefi, tarım şefi okul doktoru. Müdür yardımcısı ve öğretmenler ile eşleri yakınları yaklaşık kırk kişilik bir kafilede herkes arabaya bindi. Enstitüden saat sekizde hareket ettik Okulun 7-8 km uzağındaki Çamlıbel tepesinde Atatürk çeşmesinde indik. Hatıra fotoğrafı çektirip yola devam ettik…

Düğün sahipleri geniş bir bahçede bizi karşıladı. Gereken ikramları yedik. Düğün gereği çalgıcılar diyar havaları ile bizi karşıladılar. Düğüne gelirken hava kopmaya, bulutlanmaya başlamıştı. Düğün evine geldiğimizde gürül gürül şimşek çakıyordu. Çok geçmedi ki iri iri yağmur taneleri düşmeye başladı o sırada.

Her geçen dakika yağmurun şiddetini artırması üzerine müdür beyin eşi ve diğer hanımlarla birlikte gelin ve damadı alarak gelin arabası ve kamyona binen Pamukpınarlılar güçlükle hareket ederler. Yağmur altında Tokat’tan çıkmaya çalışırken gelin arabasının arıza yapması üzerine gelin ve yanındakiler kamyona alınarak yola devam etmeye karar verirler. Gelin ve damat kamyonun şoför mahalline sıkışırlar. Tekrar yola koyulan ekip Tokat’ı çıkmak üzere iken karşı taraftan gelen vatandaşlar.

-Sel geliyor gitmeyin uyarısı yapmaya başlarlar. Son derce tehlikeli ortamı Dündar şu ifadelerle aktarır:

O zaman Tokat çıkışından itibaren Tokat-Sivas şosesini takip ediyorduk. İkazları duyan bizler yola devam etmeyelim dedik. Fakat okul müdürü dönemin müdürü Sami Avlaç şoföre devam etmesi için emir veriyor, durmamasını geri dönmeyip yola devam etmesini emretti. Yağmur yağarak kamyonumuz yola devam ediyordu. Yolumuzun sol tarafında çay, sağ tarafında tarlalar uzanıyor arabamızın üzeri kapalı olduğu için sağımız solumuzu önümüzü göremiyor anacak arkası açık gördüklerimizi oradan izleyebiliyorduk. Tokat’tan 3-4 km ancak uzaklaşabilmiştik ki arabamız patinaj yapmaya başladı ve bu arada hafif bir lastik kokusu duyduk Arabanın yavaşlamasını fırsat bilenler arkadan birer birer atlamaya ve arkadan itmeğe başladılar. Arabada durdu. Müdür kokuyu duyunca aracın balataları yandı, düşüncesi ile yola devam etmekten vazgeçti.

Kafile en sonunda kamyonu sel götürmesin diye halatlarla büyük bir kavak ağacına bağlar. Ancak sel sularıyla gelen kütükler kamyonu da tehlikeye sokunca Okul müdürünün sesi duyulur:

“eşini seven oraya, vatanını, devletini seven buraya” erkekler kamyonun yanına koşarlar. Nihayet yağmur azalır, kamyon sürüklenmeden kurtulur. Kendileri de büyük sıkıntı yaşayan Geyras köyünde iki büyük evde ağırlanırlar. Ertesi günü kahvaltıdan sonra kafileden bir kısmı kılavuz eşliğinde Tokat’a giderler. Kalanlarla tekrar yola çıkılır. İletişim olmadığı için Pamukpınar’da kalanlar sele kapıldıkları haberleriyle endişelenirler. Haberin yanlış olduğunu öğrenince de bütün okul öğretmen ve öğrencisiyle muazzam bir karşılama yaparlar.”

PAMUKPINAR’DAN SABRİ KALENDER’İN HATIRALARI SERCAN ÜNSAL’IN KALEMİNDEN

1946 mezunları olan Hayriye ve Sabri Kalender mezuniyetlerinden sonra evlenmişlerdir. Pamukpınar Köy Enstitüsü’nün Tokatlı öğrencileri ile ilgili ön çalışma yaparken verilen isimler içerisinde başı çeken tek isim Sabri Kalender’di. Yaşı sekseni geçenlerin ondan saygıyla bahsetmeleri dikkatimi çekmişti. Tokat’ta Türkiye Öğretmenler Sendikası Başkanlığı yapan Sabri Kalender’in ismi öğretmenler arasında adeta efsaneleşmişti.

Yakınlarını bulmak için önce Tokatlı 1951 mezunu Mehmet Baklacı’dan yardım istedim. Sonra Hami Karslı öğretmenimden sonradan öğrendiğim Kalenderlerden uzun uğraşlar sonucu önce Arzu Kalender’e, sonra Öznur Kalender’e ulaştım. Öznur Kalender beni Ömer Kalender’e yönlendirerek öğretmenliği hakkında bilgiler almamı sağladı.

ÖMER KALENDER’DEN DİNLEYELİM:  

“Ben Ömer Kalender 1961-1962 Tokat Öğretmen Okulu’na girişimden sonra Hayriye ve Sabri Kalender’i önce öğretmen sonra akrabası ve damadı olarak yakinen izleme imkânım oldu. Sabri Kalender emeğin hakça paylaşımını ön planda tutan, sosyal olaylarda her zaman yer alabilen bir şahsiyetti. Hayatında umutsuzluğa yer vermezdi, cesur bir karaktere sahipti. Toplumsal olaylarda ön plana çıkmaktan çekinmez, önderlik yapardı. Bunun yanında inadına esprili ve hoş görü sahibi bir eğitimciydi.

Köy Enstitüsü ruhunu çalıştığı köylerde ve diğer bölgelerde yaşatmaya çalışmaktan çekinmemişlerdir. Bazı örnekler vereyim. Ben Öğretmen okulunu bitirince Tokat Almus İlçesi Gölgeli (Leveke) köyüne atandım.400 hanelik bir köydü, şimdi kasaba oldu. Gölgeli’de halk onların öğretmenlik yaptıkları dönemden saygıyla bahsederek, neler yaptıklarını anlattılar.

Örneğin halka modern sebzeciliği, aşılı ve bol ürün veren meyveciliği öğretmişler. Okul bahçesinde uygulama yaparak köylülere örnek olmuşlar. Dahası var, evler çatısız, çatı yapılma ve kiremit döşeme tekniğini uygulayarak öğretiyor, köylüler çatı yapmaya başlıyorlar. Hatta köyde kiremit imalatı yapıyorlar.”

ANASININ “ENSTİTÜYE GİT DE, ADAM OLUP GERİ GEL “ DEDİĞİ BİR EĞİTİM NEFERİ MEHMET BAKLACI

Sercan Ünsal daha önceden tanıyıp ailecek de görüştükleri Mehmet Baklacı’dan araştırmaları sırasında çok yararlanır ve eserinde geniş yer verir. Bir bölümünü aktaralım:

“Mehmet Baklacı 1933 yılı Tokat Artova / Yenice Köyü doğumlu Pamukpınar Köy Enstitüsü 1952 mezunu. Çocukluk yılları çileli geçen Baklacı’nın “Bir çift çarık, bir zıbın, iki iç gömlek ve dört teneke buğday “ karşılığı köylerinden Çil Ali’ye azap durmasına genç yaşta dul kalan annesi çok sevinmiştir. Köyde Bezeyin Mustafa’nın açtığı gayri resmi okuma yazma kursuna “üç geyim yün çorap “ karşılığı gider. Üç ay içerisinde okuma yazmayı söküp, toplama çıkarma yapar hale gelir. Aradan bir müddet geçtikten sonra davul ve zurna eşliğinde köye eğitmen verildiği duyurulur. Eğitmen Mustafa Ergun’dan üç yıl için “Çalışma ve Gidiş “ adı verilen karnesini alır. Artova Gazipaşa İlkokulu’nu oldukça zor şartlarda –kilometrelerce yol yürüyerek-bitirir. Öğretmeni Zehra Hanım ve eşi Mustafa Bey Pamukpınar K.E. girebilmeleri için sınava hazırlar.1947 yılı harman sonrası sevinçli haber gelir. Annesi eskiden kalma “gümüş kemeri” ni Artova pazarında dört liraya satarak üç lirasını oğluna verir ve ağlayarak; ”Gir gir de adam olup geri gel “ diyerek oğlunun trenle Yıldızeli’ne gönderir.”

PAMUKPINAR VOLEYBOL TAKIM KAPTANI YADİGÂR ÖZKAYIT (SERCAN ÜNSAL’IN ANLATIMIYLA )

1949 mezunu Yadigâr Özkayıt’ın ismini Mehmet Baklacı’yla yaptığım görüşmelerde duymuştum. Baklacı’nın; mutlaka yazmalısın dediği isimlerden biriydi.

Baklacı öğretmenimle yaptığım görüşme notlarıma baktığımda şunları yazmışım, ”Cumhuriyetin öğretmeni, yiğit enstitülü, Ziraat Ömer’in gözdesi ve tam bir voleybolcu ”Oğlu Ümit Özkayıt’ın Pamukpınar 1976 mezunu olduğunu öğrenince ulaşmam kolay oldu.

OĞLUNDAN KISA BİR KAYIT

“Babam 1926 Kayseri Pınarbaşı İlçesi doğumludur. İlkokuldan sonra 1949 yılında Pamukpınar K.E.’ne girmiştir. Enstitünün kuruluş döneminin zor şartlarında öğrenimini 1949 yılında tamamlayarak ilk görev yeri olan Almus İlçesinin Akarçay köyünde göreve başlamıştır. Aldığı eğitimin etkisiyle görev yaptığı köylerde eğitim faaliyetlerinin yanında köylülerin kalkınması için yoğun çaba harcayarak öncülük yapmaya çalışmıştır. Öğrencileriyle birlikte çevrenin ağaçlandırılması, meyve ağaçları dikimi vb. tarım uygulamaları yaparak çevreye örnek olmuştur.

Mehmet Baklacı’nın Anlatımından Yadigâr Özkayıt

“Yadigârla enstitüde yanılmıyorsam dört yıl beraber okuduk. Benden büyüktür, Tokatlı idi. Biz enstitüye geldiğimizde ilk tanıdığım arkadaşlardan biriydi. Çok yardımını gördüm. Uzun boylu, yapılıydı. Zamanla tarım derslerindeki performansı nedeniyle Tarım Öğretmeni Ömer Yurdugül’ le ilişkileri çok gelişmişti. Ömer Bey onu adeta koruması altına almıştı.

Yadigâr boyuna göre kürek yaptırmıştı, kimse onun malzemelerini alamazdı alsa da kullanamazdı. Tarıma ilgisi çoktu, ayrıca yetenekliydi de. Haksızlığa gelemeyen, çabuk parlayan bir yapısı vardı.”

AVUSTURALYA’DA BİR PAMUKPINARLI

1934 Artova /Yenice Köyü doğumlu olan Tahsin Babacan 1947 Pamukpınar K.E. girişli olup 1952 Göl K.E. (Kastamonu) mezunudur. 1951 yılında enstitüde bir görevliyle tartışması sonucu Göl K. E. ne sürgün edildiği için oradan mezun olmuştur. Mezuniyetinden sonra ilk görev yeri Artova / Dutluca Köyüdür. Buradan Turhal/ Erkilet Köyüne tayin olmuştur.

Yenice –kendi köyü- muhtarının okul açılması için Maarif Müdürlüğü nezdinde girişimleri bulunması sonucu “öğretmen olmadığı için okulu açamadıklarını köye gidecek gönüllü öğretmen bulursanız okulu açarız” önerisi üzerine muhtar, Tahsin Demirhan’dan köye gelmesini ister. O da köyüm okulsuz kalmasın düşüncesiyle 1956- 57 öğretim yılında Yenice’de göreve başlar. Okulda birleştirilmiş tek sınıfta 104 öğrenci bulunmaktadır.

Öğretmenin gelmesiyle birlikte okulda her alanda yenilikler fark edilmeye başlamıştır. Öğrencilerin konuşmalarında, hitaplarında nezaket içeren kelimelerin kullanımı öğretilmeye başlandı. Okula gelenler ve öğrenciler; diş fırçası ve macunu, ecza dolabında ilk yardım malzemelerini gördüler.

KARDEŞİ GÜNGÖR BABACAN İLE GÖRÜŞEN SERCAN ÜNSAL’IN NOTLARI

“Ağabeyinin ailenin ve çevrenin ilk okuyup meslek sahibi olan kişisi olmasının yanında gerek kişisel becerileri, ilişki kurma yeteneği ve yardımseverliğinin” kendilerine örnek olduğunu ifade ederek “öğretmenliği ve müfettişliği “ döneminde de çevresinde sevildiğini belirtmiştir.

*Tahsin Babacan 1970 yılında ailesiyle birlikte Avusturalya’ya göç etmiş 2017 ‘de vatanına hasret gurbet elde aramızdan ayrılmıştır.

PAMUKPINARLI BİR BOZKURT

1952 Enstitü girişli, 1958 Pamukpınar İlk Öğretmen Okulu çıkışlı :”Pamukpınar K.E. benim çocukluk, çocukluktan ilk gençliğe geçiş dönemini içine alan eğitim ocağımdır. Dilimi sevdim ben orada, dilimdir Yıldızeli; doğayı sevdim orada, yurdumdur benim Yıldızeli: ülkümdür” diyen Şair-yazar Adil Bozkurt’un Pamukpınar şiirinin mısralarıyla bitirelim yazımızı:

PAMUKPINAR

“Çalıştık hep;

Yardık yamacı, düzü

Erkende…

Ilıca suyu doldurdu küngü

Soluğum oldu içinde

 

Sağlam yapılar kurduk kırlara,

Büyüdükçe ben

Hortlayan

Hortlayacak

Hortlak

Ufalıyordu önümde…

 

Toprak yol değil Çamlıbel’i aşan

Kader hiç

Ne gam var ne ağıt;

Dinle bak

Duyduğun

Kanon türkülerinde”

Ne diyelim 1942’den 2022 yılına kadar akan, memleketimin ilim yuvası Pamukpınar’ın suyunu kurutanlara kargış mı edelim, belki bir gün vicdan sahipleri çıkar-suyu bağlarlar- diye bekliyoruz yine de bize yakışan umutla…

Evet, çok yoğun bir emek sarf ederek gün yüzüne çıkaran, kütüphanelerimizde olması gerekliliğine inandığım bu kıymetli eseri kültür dünyamıza kazandıran Araştırmacı-Yazar Sercan Ünsal’ı içtenlikle tebrik ederken;

Başta Başöğretmenimiz Atatürk olmak üzere aramızdan ayrılan öğretmenlerimizi rahmetle anıyor, bütün öğretmenlerimizin “ÖĞRETMENLER GÜNÜ” nü en kalbi duygularla kutluyorum.