Turhal da bahçeme bir barınak yaptırıyordum. İkinci el çıkma pencere ararken bir dükkânın önünde iki kişiye selem verip, isteğimi söyledim. Çalışan bilgi verirken yanda oturan yaşlı, halsiz ikinci birey; “ Neden plastik yapıyorsun, ağaçtan vazgeçme... Hem ucuz olur hem de çevreye yararın dokunur.” Yorgun ve ekonomik sıkıntım olduğundan; “ amca bu dükkânı sen mi işletiyorsun, ben arkadaşla konuşuyorum!” Adam Olgunlukla “gel hele arkadaşım sen yorgun ve sinirlisin, otur şu yanıma”. İstemeye, istemeye yanında ki sandalyeye oturdum. Adının İbrahim Bal olduğunu, Tokat’ın Sulusaray ilçesinde doğduğunu, marangozluk mesleğini yıllarca severek yaptığını anlattı. Bana ağaçtan küçük bir pencere gösterip buna çerçeve yaptır, kullan dedi. Önce sinirlendiğim adam olgun, mantıklı konuşuyordu.
İbrahim Bal 1942 yılında İbrahim ve Emine’nin altıncı son çocuğudur. İsmini babasının adını koymuşlar. Sulusaray da ilkokula 1950 yılında başlar, 1955 yılında bitirir. O yıllarda ortaokul Artova’da ilk açılmıştır. İlk öğrencileri olarak yazılırlar. Babasının yoksul oluşu, ihtiyaçlarının karşılayamaması, birde yakın akrabanın evinde barınması nedeniyle okulu bırakır.
Sulusaray’da marangozluk mesleğine başlar. Çocukluğunda keseri boynuna takar oynarmış. Bu sevgi ilerde kendisini usta yapacaktır. 1962 yılında askere Isparta’ya gitmiş. İki yıl askerlik yapmış. 1963 yılında Sulusaray’a izinli gelir. Mahallesinde ki Emine ile karşılaşır. Emine Sulusaray’da kahve işleten birinin kızıdır. Emine’de İbrahim’de birbirlerini severler. Kızın okuma yazması yoktur, on dört yaşındadır. O dönemde kız çocuğu okula gitmez, giderse kötü yola düşer düşüncesi yaygındır. İbrahim adını babasından, sevdiği kızın adının annesinden olmasına ayrıca çok seviniyormuş. Ailesini Emine’yi istemeye gönderir. Ne yazık ki Emine’yi vermezler. İki genç Sevgilerinden vazgeçmezler. Emine ile İbrahim karanlık kavuşunca gizli, gizli buluşurlar. İbrahim cebindeki mendili Emine’ye verir ki gözyaşlarını sil diye... Emine de küçük yuvarlak bir ayna verir ki birbirimizi hatırlayalım diye... Emine okuma yazma bilen arkadaşına mektup yazdırır askerde ki İbrahim’e gönderir. İbrahim’de aracılıkla mektup gönderir. Bu arada şiir yazmaya, şiirler ezberlemeye başlar.
Deniz dalgalıdır vapurlar gelmiyor.
Askerin mektubuna kimse bakmıyor,
Söyleyin Eminem’e mektup göndersin,
Teskerem yaklaştı günlerim geçmiyor.
Askerlik ocağında kazdığım mevzi
Gözlerimin yaşı doldurur havuzu,
Bana izin vermiyor yüz başı Nuri,
Teskerem yaklaştı günlerim geçmiyor.
1964 yılında İbrahim askerden gelir. Emine’yi bir kez daha istettir. Kızın ailesi vermez. İki sevdalı yürek aynı mahallede aynı yaşamaya başlarlar. Ama sevgileri yüreklerine işlenmiştir. Emine başkası ile evlendirilir. Yürekteki saygı, sevgileri bitmez.
Emine derdin ne, söylemez dili,
Gencecik yaşında kırılmış beli,
Hatıra verdiğim kirli mendili,
Gözünün yaşı ile sil Eminem.
Eminem’in yaraları azarmış,
Gözyaşı ile mektubunu yazarmış.
Küçük oğlu da sevdiğine benzermiş,
Durmadan yüzüne bakarmış Eminem
Aylar geçer senesinden habersiz,
Söyler sözü manasından habersiz,
İplik düşmüş iğnesinden habersiz,
Dikeceği yeri söker Eminem.
Emine gel yavrum sen beni kına,
On yıl olmuş elleri görmemiş kına.
Sofrada sevdiği aklına gele,
Çorbayı yemeden döker Eminem.
İbrahim Bal sonraki yıllarda marangozluk mesleğine sıkıca sarılır. Şiir yazmaya, saz çalmaya da başlar. Kendini geliştirmiştir. Çevresindeki dinleyenler beğenir. İzmir radyo evinden sanatçı olarak çağırırlar gitmez. Tarihi kitapları okumaya, ozanların şairlerin kitaplarını elinden bırakmaz. Çevresindeki ozan ve şairlerle sürekli dostluk eder. 1966 yılında Yıldızeli’nin Çöte köyünden Şakir Eryiğit’in kızı Hatun ile evlenir. On yedi yıllık evliliğinin sonunda çocukları olmaz. Hatun eşi İbrahim’i evlendirmeye karar verir. Uygun bir bayan bulamaz. İbrahim Sulusaray’ın Alan yurt köyünden Nurhan’la anlaşır. Ama Nurhan’ı evli İbrahim’e vermezler. İbrahim de Nurhan’ı 1982 kaçırır. Evlendikten sonra Fatih, Alaattin, Ömer adında üç çocukları olur.
İlk eşi Hatun’un annesi Kayseri de kalp krizinden ölür. Hatun’la eşi İbrahim Çöte köyüne annesinin cenazesine giderler. İbrahim Bal’ın ilk eşi Hatun’un annesinin cenazesi köye gelmeden Hatun kalp krizinden hayata veda eder. Hatun’u Sulusaray’a, annesini de Çöte köyüne gömerler.
İbrahim gençlik aşkı olan Emine’yi bir türlü aklından silemez. Sevda nasıl bir şeyse yıllar geçse de unutamaz. Korlanmış bir alev gibi yüreklerinin bir köşesinde ölene kadar yanar durur. Emine için şiirler yazar. Başka şiirlerde yazsa Emine için yazdığı şiirler bir başkadır. Bir gün eşi Nurhan’la Tokat hastanesine gider. Ne tesadüf ki Emine de hastaneye gelmiştir. İbrahim’de Emine’de bir birlerini görünce gençlikleri akıllarına gelir. Bir film şeridi gibi tatlı, acılı günler gözlerinin önünden geçer. Sevmek yaşama sım sıkı bağlanmak demektir. İbrahim ilk sevgilisi Emine’ye dudaklarından şu sözcükler dökülür.
Hani bakın şu Emine’nin haline,
Dişi düşmüş, kocalaşmış geliyor.
Ecel kuşağını sarmış beline,
Hayat köprüsünü geçmiş geliyor.
Emine, senin tatlı şirin sözlerinin hani,
Ayağının önünü görmez olmuş gözleri,
Bükülmüş beli, tutmaz olmuş dizleri,
Umudunu bir bastona bağlamış geliyor.
Emine senin hiçbir halin kalmamış.
Bir yere gidecek yolun kalmamış.
Sönmüş peteklerin, balın kalmamış
Gayri ikimizi bir mezarlık gözetir.
Seksen bir yaşını aşan İbrahim Bal yıllardır marangozluk yaparak emekli olmuş. Yaptığı evden çocuklarını evlendirerek uçurmuş. Şimdi eşi Nurhan hanımla birlikte Turhal da yaşamını sürdürmektedir.
Süleyman Erkan
15- Temmuz- 2023 Cumartesi
Bedesdenlioğlu- Tokat