ERBAKAN ECEVİT İÇİN NE DEMİŞTİ?

Türkiye, 19 Şubat 2001'deki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasında yaşanan “Anayasa kitapçığı fırlatma” olayının ardından büyük bir ekonomik krize girmişti. Borsa yüzde 14,6 düşmüş, repo faizleri yüzde 760’a fırlamış, ülkeden bir anda 7,6 milyar dolarlık döviz çıkışı olmuştu. Ve 510 bin kişi işsiz kalarak, ülke bir anda ekonomik kriz yaşamıştı.

10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer bu olaydan 16 yıl sonra Kasım 2017’de, Bülent Ecevit ile aralarındaki gerginliğin Anayasa kitapçığı olayından değil, merhum Necmettin Erbakan’ın liderliğindeki Fazilet Partisi’nin kapatılması davası nedeniyle başladığını açıklamıştı. Sezer, “Sayın Ecevit 2 kez bana gelip Fazilet Partisi’nin kapatılmamasını ve Anayasa Mahkemesi üyelerine telkinde bulunmamı istedi, ikisinde de reddettim ve aramızda büyük gerginlik oldu. Bu gerginlik sürerken, Anayasa kitapçığı olayı yaşandı. Asıl neden, Ecevit'in FP konusundaki isteğiydi.” demişti…

Sezer bu açıklamasını, sanatçı Baykal Saran adına Ankara'da verilen “Tiyatro Ödülü” dolayısıyla katıldığı gecede yaptı. Ödül alan sanatçıyı tebrik eden Ahmet Necdet Sezer, daha sonra kuliste dönemin CHP Mersin Milletvekili ve Kültür eski Bakanı Fikri Sağlar ile sohbet etti. Fikri Sağlar Sezer’e, tarihi olaylara tanıklık ettiğini belirterek, anılarını yazmasını önerdi. Ahmet Necdet Sezer ise 2001 krizinin nedeni olarak gösterilen “Anayasa fırlatma” konusu gibi olaylar yaşadığını, ancak anı kitabı yazmayı düşünmediğini ifade ederek, şunları söyledi:

“O olayda da herkes bizim aramızdaki gerginliğin ve ekonomik krizin başlangıcının, Anayasa kitapçığı olayından kaynaklandığını zanneder. Ancak gerginlik, Fazilet Partisi'nin kapatılması davası nedeniyle başladı. Ecevit 2 kez bana gelip, Fazilet'in kapatılmamasını, bunun için arkadaşlarım olan Anayasa Mahkemesi üyelerine telkinde bulunmamı istedi. Hukukun üstünlüğüne inanan ve yıllarca AYM’de görev yapan bir kişiye söylediği bu sözlere kırıldım ve reddettim. Bir süre sonra yeniden gelip, aynı istekte bulundu. Yine reddettim ve o görüşmede aramızdaki gerginlik arttı. Bu durum sürerken, 19 Şubat'taki Anayasa kitapçığı olayı yaşandı. Gerginliğin asıl nedeni, Ecevit'in FP konusundaki isteğiydi. MGK'da yaşananlar da, bu gerginlikten kaynaklandı…”

Bu itirafın yapıldığı o günlerde, herkes Bülent Ecevit’in devlet adamlığını bir kez daha takdir etmişti. Merhum Ecevit, siyasi rakibi olan bir partinin kapatılmaması için dönemin Cumhurbaşkanı’nın eski Anayasa Mahkemesi Başkanı olması nedeniyle AYM’deki arkadaşlarından “ricacı” olmasını istemişti. Üstelik bunu Ahmet Necdet Sezer’den iki kez rica etmişti Ecevit. O kadar ilgili, o kadar duyarlı yani…

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı “Laikliğe aykırı eylemlerin odağı ve kapatılan Refah Partisi’nin devamı olduğu” gerekçesiyle Fazilet Partisi için 11 Mayıs 1999’da kapatma davası açtı. FP, 22 Haziran 2001’de Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanı, Bülent Ecevit’in de Başbakan olduğu dönemde Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı.

Merhum Necmettin Erbakan için Ahmet Necdet Sezer’den “ricacı” olan bir liderdi işte Bülent Ecevit…

O gün ekonomik krize neden olan bu kavganın gerçek nedeninin “Erbakan’ın partisinin kapanmaması için yapılan rica” olduğunu öğrendiğimizde, bir kez daha devlet adamı olmanın, devlete ve millete sadakatin, milli iradeye bağlılığın vücut bulmuş halini gördük. Merhum Bülent Ecevit’in şahsında demokrasiye olan bağlılığa tanık olduk. Tıpkı Merve Kavakçı olayında (gazeteci Hüseyin Gülerce’nin açıkladığı gibi), meselenin başörtüsüyle yemin etmeyi önlemek değil, askeri darbeyle tehdit edilen Ecevit’in cuntacıların hesabını bozan manevrası olduğunu anladığımız gibi… Hatırlayın Hüseyin Gülerce ne yazmıştı bu konuda:

“Bülent Ecevit, Merve Kavakçı'ya o çıkışı yapmasaydı darbe olacaktı. Ecevit böylelikle, darbecilerin elindeki bir kozu almış oldu...”

Ve elbette Necmettin Erbakan da Bülent Ecevit’in vefasını bilecek kadar da kıymet bilen bir liderdi. Öyle olmasa Ecevit’in vefatının ardından, “Kıymetli devlet adamı ve yakın arkadaşımı kaybetmenin acısı içerisindeyim. Kendisini vatanını, milletini seven ve hizmet etmek isteyen bir insan olarak, daima sevdim ve sempati duydum. Kıbrıs gibi milli bir davamızda fikir birliği içerisinde en mühim meseleyi beraberce yürüttük. Yine aynı şekilde kapatılmış olan imam hatip okullarının 62 tanesini beraberce açtık ve Türkiye’yi İslam Bankası’na kurucu ülke olarak koyduk. Sözüne güvenilir bir insandı” der miydi?..

Muhafazakâr kesim tarafından hep yanlış anlaşılmış bir siyasetçi portresini anlatmak istedim size bugün. Umarım, demokrasi tarihimiz boyunca belli bir kesim tarafından böylesine yanlış anlaşılan ve ötekileştirilen Mustafa Bülent Ecevit, hiç olmazsa bundan sonra doğru analiz edilir ve hak ettiği değeri o kesim de verir…

(Yazarımız Hüseyin Alpay bu köşe yazısını ilk olarak 7 Ocak 2021’de yayımlamıştır.)