Cemalettin Yarkın / Gündem'de yazdı...

“ATATÜRK’e hakaret eden bir kişinin tahliyesinin ardından İstanbul Anadolu Adliyesi’nde bir topluluk “yaşasın şeriat!” sloganları atıp tekbir getirdi. Cumhuriyet mahkemelerinde CUMHURİYET’e açıktan meydan okunmasına müdahalede bulunulmadı, hiçbir soruşturma açılmadı.

            “TÜRKİYE bir yandan şehidlerine ağlarken, bir yandan da adliye saraylarında, sokaklarda, alanlarda –şeriat isteriz- yaşasın şeriat – nidalarıyla yürüyüşler, mitingler düzenliyor.”

            Yukarıdaki haberler, 17 ve 18 OCAK 2024 tarihli TV ve gazete gündemlerine yansımıştı.

            Garip bir durum, gerçekten garip bir durumdayız. Daha dün gibi, 29 EKİM’de Cumhuriyetimizin 100. Yılını coşkuyla kutlamış, 10 KASIM’da da ATATÜRK’ü saygıyla anmışken CUMHURİYET’e ve ATATÜRK’e reva görülen saldırılar, akla ziyan garip bir durum değilse nedir?

            Aslında 100 yıllık geçmişe şöyle bir kuşbakışı baktığımızda, ne CUMHURİYET’e ve ne de Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’e yeterince vefanın gösterilmediği, devrim, ilke ve değerlerinin iyice özümsenmediği ve bundan dolayı da çağdaş uygarlık düzeyine erişemediğimiz noktasında durup düşünmek ve sorgulamak gerekirken tersine bir gidişi körüklemek de neyin nesi?

            Laikliği dinsizlik diye yaftalamak; KUR’AN’ı Kerim’in Türkçe meal ve tefsirini Milletinin eline vermekle İslamiyete en büyük hizmeti yapan büyük ATA’ya kafir demek; camiler ahır yapıldı – ezan okutulmadı gibi iftiralar atmak; Türk İstiklal Savaşı’nı yok saymak, bir de üstelik çelişkiye düşüp keşke Yunan – İngiliz kazansaydı da başımızda Halife kalsaydı diyebilmek, bağımsızlık ve özgürlük olmaz ise İslamın da olmayacağını bilememek ya da bilmezden gelmek… hangi anlama gelebilir?

            Ne yazık ki, son yıllarda daha sık tanık olduğumuz “şeriat ve hilafet” talepleri medyada, meydanlarda ve nihayet adliye koridorlarında daha görünür ve pervasız hale gelmişse, haliyle akla bir soru takılıyor: Bunlar, siyasi himaye mi görüyor?

            Şeriat – Hilafet – Tarikat konularını siyasete malzeme yapmak ve bunları dünyevi menfaatler için kullanmak asla ve kat’a doğru olmaz.

            Halk edebiyatımızın büyük ozanı, zamanın alimi ve sofisi, Anadolu evliyası Yunus Emre, bundan yüzyıllarca önce ne demiş:

            “Şeriat, tarikat yoldur varana

            Hakikat, marifet ondan içeri”

            Aslında büyük ozan, sekiz kelimelik iki dizesine derin bir anlam yüklemiş. Tabii ki görebilene ve anlayabilene…