Geçtiğimiz gün 5,6 ile sallanan Tokat, deprem konusundaki talihsizliklerine bir yenisini ekledi. İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu’nun verdiği bilgilere göre Tokat’taki 3 ilçe ile 30 köyde, 191 konut, 84 ahır, 7 cami ve bir fırında hasar oluştu. Çok şükür can kaybı yok. Sulusaray merkezli 5 deprem ve 41 artçı sarsıntı ile deprem sınavı veren Tokat, geçmişte yaşadığı acı deneyimlerini bir daha yaşamamak için belki şimdi kolları sıvamalı.

Çünkü bugüne kadar ısrarlı çabalara rağmen bu konuda somut adımlar atılmadı. 1939, 1942 ve 1943'te büyük depremlerle sarsılan Tokat’ın şimdi yaşadığı 5,6 ölçeğindeki depremle yaşadığı korku, bir daha yaşanmamalı. CHP Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın bu mevzudaki açıklamaları ise gerçekten önemli.

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Deprem Danışma Kurulu’nun hazırladığı 15 Mart 2021 tarihli “Fay Üzerinde Yaşayan Kentlerimiz: Tokat Raporu”nu hatırlatan Durmaz, “Mevzu bahis raporda Tokat’ın büyük ölçüde ortasından geçen Behzat deresinin çökeltmiş olduğu alüvyon bir zemin üzerine oturmakta olduğu, deprem dalgalarının bu tür zayıf zeminler tarafından büyütülerek binalara iletildiği bilgisine dikkat çekilmektedir.” diyor.

Raporda yer alan Behzat Deresi’nin her iki tarafında çok katlı yerleşimler var. Alüvyon zemine sahip bu bölgeye neden çok katlı apartmanların yapılmasına izin verildi? Üstüne üstlük derenin üzeri tonlarca demirle kapatılarak “Kapalı Pazar Yeri” yapıldı. Kaldı ki o dönemde bu işe karşı çıkarak köşe yazıları kaleme aldığımı biliyorum. Dönemin TEMA Vakfı Başkanı’nı da arayarak kamuoyu oluşturmayı teklif etmiştim hatta. Olmadı, olamadı. Tokat bu konularda sessiz kalmayı, kaderine boyun eğmeyi, kendine dayatılanı kabul etmeyi tercih ediyor ne yazık ki.

Şu bir gerçek: Tokat depreme hazırlıklı değil. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Deprem Danışma Kurulu’nun hazırladığı raporda da belirtildiği gibi Almus, Erbaa, Niksar, Pazar ve Reşadiye ilçe merkezleri ile 40’ı aşkın belde ve köy yerleşim alanı da doğrudan diri fay üzerinde oturuyor. Tokat’ın ivedilikle bir “Deprem Master Planı” oluşturması gerektiğini yine bu rapordan anlıyoruz. Deprem tehlikesine maruz bina stokunun incelenmesi, bunun sonucunda yüksek riskli yapıların ve güçlendirme gerektiren binaların belirlenerek güçlendirilmesine karar verilen binalar için güçlendirme uygulamaları yapılması şarttır. İşte bunun adına da “Deprem Master Planı” diyoruz…

27 Haziran 2022’de kaleme aldığım bir köşe yazısında 4 bin yıl öncesinden Hammurabi’nin inşaatlarla ilgili koyduğu kanunları kaleme almıştım. Gölcük, Elazığ, Van ve İzmir’de yaşanan depremlerin ertesinde “yüzyılın felaketi” diye adlandırılan ve 10 ili etkileyen son deprem faciasında aynı yazıyı yeniden yayımlamıştım. O yazıda “en eski kanunlar” olarak bilinen “Hammurabi Yasaları”nı hatırlatarak şöyle demiştim:

“Hammurabi ismi, ‘göze göz, dişe diş’ gibi yasaları akıllara getirir. Hammurabi, Babil İmparatorluğu’nu kurmuş ve adıyla anılan kanunları kaya üzerine yazdırmış biridir. Kaldı ki bu kanunlar en eski kanunlar olarak bilinir. Babil Kralı Hammurabi'nin (M.Ö. 1728 - M.Ö. 1686) çeşitli meselelerde verdiği kararlar, ‘Babil'in koruyucu tanrısı Marduk’ adına yapılan Esagila Tapınağı’na dikilen bir taş üzerine Akatça dilinde yazılmış ve bunlara da ‘Hammurabi Yasaları’ denmiş. İçinde, inşaatla ilgili düzenlemeler de yer alıyor. Bakın hemen örnek vereyim: 229. madde: Bir inşaatçı her hangi bir kişi için bir bina inşa eder ve bu binayı uygun bir şekilde yapmazsa ve onun inşa ettiği bina yıkılıp sahibini öldürürse, inşaatı yapan öldürülür. 230. madde: Eğer bina, ev sahibinin oğlunu öldürürse, inşaatı yapanın da oğlu öldürülür. 231. madde: Yıkılan bina, sahibinin kölesini öldürürse, inşaatçı, evin sahibine köle için ödeme yapar. 232. madde: Binanın bir kısmı harap olursa, harap olan kısmın tümünü inşaatçı tazmin eder ve yıkılan binayı düzgün bir şekilde tekrar inşa eder. 233. madde: Bir kişi, başkası için bina yapıyorsa, bina henüz tamamlanmamış olsa bile, duvarı yıkılmışsa, inşaatı yapan kişi, kendi imkânlarıyla duvarı daha sağlam hale getirir.”

Hammurabi Kanunları’nda deprem konusu ciddiye alınmış, caydırıcı cezalar öngörülmüş. Dolayısıyla, yanlış yapanın yanında kâr kalmamalı hiçbir şey… 4 bin yıl öncesinden bile alacağımız dersler varmış demek ki!

Ve alınması gereken bu dersler ortadayken hiç mi değişmez bu toprakların kaderi, hiç mi değişmez bu insanların çaresizlikleri?..