Bilimsel açıklaması "Doyurulmamış isteklere, istenmeyen sonuçlara, karşılıksız beklentilere verilen duygusal tepki "olarak kabul edilen öfke, evrensel olduğu kadar doğal bir oluşum olarak da tanımlanmasına rağmen kontrol edilemediğinde yıkıcı, son derece örseleyici ve tahrip edici tepkilere dönüşebilme potansiyeline de sahip olan bir güçtür.

İnsanlığın kabusu haline gelen bu güç, hayatın her safhasında kendini gösterir. Bu kontrolsüz gücün sonuçları yaşanmışlıklardan alınan dersler doğrultusunda atasözleri olarak kuşaktan kuşaklara da taşınmıştır. İşte bizdeki örneklerden ikisi..."Öfkeyle kalkan, zararla oturur.", "Rüzgar eken, fırtına biçer." Bu devasa atasözlerimiz öfke kavramının anlamını açık açık anlatsa da anlamak istemeyen anlamıybelli ki.

Rahmetli ninem derdi ki "öfke şeytanın kamçısı, öfkelenen de şeytanın amelesidir." Çok yerinde bir benzetme değil mi? Öyle ki bu özlü sözün gerçekleştiği olaylara çoğu kez de şahit olmuşumdur.

O kamçıyı sallayanın da, amelelik yapanın da canlarının çok yandığını, tarifsiz pişmanlıklar yaşadıklarını gözlemlemişimdir hep.

İnsanoğlunun çok acılar çektiği bu duygusal tepkilerin kontrolsüzlüğü istemli istemsiz hayatın her safhasında vardır, olacaktır da. Lakin öfke yalnız insan türüne has bir olgu değildir. Hayvanlarda da bu duygu vardır ve saldırganlık, anormal hareketlenme, olağan dışı sesler çıkarma şeklinde görülür.

İnsanlardaki öfkenin, önüne geçilemeyen bir uyarı işareti olabileceğini de söylemek durumundayız tabii ki. O öfke ki insanlara bir duygu patlaması yaşatırken acıların, pişmanlıkların, keşkelerin de davetiyesini çıkartır. Zamanın akışı içerisinde hoşgörü, aklıselimin kullanımı, sabır, saygı ve haddini bilmek olguları da insanoğlunda erozyona uğradığından bu davet elbette eyleme geçecektir. Sonuçta herkes herkese öfkelidir. Bakışlar, konuşmalar, ilişkiler, yolda yürüyüşler ve hatta selamlaşmalar dahi öfke mesajlıdır. Gülümsemeyi unutan insanlar pimi çekilmiş bomba görünümündedirler... Bu manzaraları günlük çevremizde hatta aile fertlerinde bile görmek mümkündür.

Peki de ne oldu bize? Ne oldu insanlığa?

Şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerekir. Saygının, sevginin, hoşgörünün genlerinin değişime uğratılarak hayatımıza girmiş olması öfkeyi tetikleyen şartların doğmasına neden olmuştur bence.

Bu şartlar içinde her ne kadar suçu "medeniyet denilen canavara" yüklemekte, hali hazırda o medeniyetin ana temasını çözememişiz bir türlü. Böyle olunca da kırmızıçizgilerini zorladığımız o insani güzellikler avuçlarımızdan kayıp giderken öfke dürtüsü de evlerde, sokaklarda, ibadet yerlerinde, milletçe kutsal olan devasa yerlerde, evrenselleşip meydan almıştır.

O öfke duygusu ki, artık beşikte başladığından da çok eminiz.

Bebekler emziklerini zamanında ağzında bulamadıkları vakit, attıkları çığlıklarla, sağa sola bilinçsizce salladıkları o güçücük başlarıyla öfkeyi yaşıyorsa, üç dört yaşlarındaki bir çocuk istediği alınmadığında bulunduğu marketin altını üstüne getirebiliyorsa, gençler, karşı düşüncelere tahammül edemeyip saldırgan oluyorlarsa, hasta -doktor, öğrenci-öğretmen, şoförlerle yolcular, pazarlardaki satıcı ve alıcılar ve en düşündürücü olanı da seçilmiş veya atanmış olan siyasiler öfkenin adresi oluyorlarsa bu öfke pandemik bir vaka değil de nedir.

Temelinde korku, stres, çaresizlik, hayal kırıklığı, güçsüzlük hissi ve ruhsal zorlamaların olduğu öfke, karabasan misali insanlığın üzerine çöküvermişse suçlu kim?

Meğer ki öfke duygusal bir tepkidir, bilim öyle tarif ediyor, o duyguları besleyen, tetikleyen güçlerin kaynağı da insanlar oluyorsa suçlu bizler değil miyiz?

Ovakit ninemin sözleri ışığında kamçıyı vuran da,canı acıyan da bizleriz suç ve cezanın da tak paydaşlarıyız.

Son olarak diyorum ki, dünya ülkelerinin insani ilişkiler dahil, tarihi ve coğrafi konumlarıyla, sosyo kültürel ve ekonomik sorunlarıyla büyük sınavlar verdikleri zaman diliminde, biz de ülke olarak, bu güzel ülkenin güzel insanları olarak sevgi, saygı, hoşgörü şemsiyesi altında öfkelerimize yenik düşmeden yaşayabilmek en içten dileğimdir. Buna mecburuz. Zira öfkenin adaleti yoktur, acıması yoktur.

ESEN KALIN