Kuran'ı Kerim'in Maide Suresi, Madde 32'de; "Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur" ifadeleri yer alır. Korona virüs salgını nedeniyle tüm dünyada hükümetler insanları evlerine kilitledi. Bu kilitleme önlemlerinin maliyeti; sağlıklı yaşam, özgürlük ve ekonomi adına çok pahalıya geldi.

"Hayat kurtarmak için bu ağır maliyetlere katlanmak gerek miydi?" sorusunu akla gelebilir. Ancak sadece bu kilitleme önlemlerinin yarattığı salgın korkusundan çok daha büyük hatta tarihin en büyük salgınlarından biri "sosyal ağlar"dır. Sosyal ağların yarattığı korku ve endişe kıskacında kısa sürede;

  • İnsanların beyinleri yıkandı.

  • Yaratılan korku ve endişe ile gerçek veriler gözden kaçtı.

  • Sosyal ağların yarattığı bu dijital iletişimtamında insanlar her geçen gün artan histeriye kapıldı.

Bireyleri ya da bireylerin niyetlerini değil belirli bir davranışın temel alındığı internet bağlantılı iletişim ve sosyal ağtamlarında olumlu geri bildirimler söz konusu olabildiği gibi tam tersi de olabiliyor. Yani "korku ve endişe" duyguları kartopu etkisi olarak gittikçe büyüyor.

ABD Başkanı D. Trump, Brezilya Cumhurbaşkanı Jair Bolsonaro, İsveç Başkanı Stefan Löfven, Coronavirüsü, ilk başta "Küçük bir grip" olarak tanımladılar ve ciddiye almadılar. Ancak yayılma ve ölümler artınca seçmenlerinden korktular ve önlemler aldılar. İnsanları eve hapsetme önlemeleri insanlar açısından en çekilmezi oldu ve bu önlem ile insanların korkuları daha da arttı. Sonuçta kartopu büyüdü, büyüdü...

1950'lerde Asya gribi, 1960'larda Hong Kong gribi yaşandı. Bunlar bugünkü salgından daha kötüydü. 200'da Korona virüs ile tamamen aynı domuz gribi vakaları vardı. Hiçbir aşısı yoktu ve çok korkutucuydu ve tüm dünyada yayıldı. Milyonlarca insan enfekte oldu. Binlerce insan öldü. Fakat insanları eve kilitleme yoktu. Bilim insanları, dünya domuz gribinden etkilendiğinde; "İnsanları kilitlemenin enfekte olmuş insanların sayısını değiştirmeyeceğini vurgulamıştı. Enfeksiyonanını değiştirmek ya da eğriyi düzleştirmek ise hastanelerin çöküşünü önleme gayretidir, denilmişti.

Halbuki gerçek sayı insanların toplam ölüm sayısıdır. Sadece Korona virüs değil, tüm nedenlerle ölümlerin sayısı. Bu sayılara bakıldığında, her kış aşırı ölümanı olarak adlandırılan bir durumla karşılaşılıyor. Çünkü kış aylarında kimsenin umursamadığı düzenli, mevsimsel grip salgınlarındatalamaya göre daha fazla insan ölüyür. Üstelik Korona virüs çok hızlı geliyancak çok hızlı da gidiyor. İnfluenza dalgasının geçmesi üç ay sürerken Korona virüs bir ay sürüyor.

Örneğin İtalya'da dünyada en yaşlı nüfusa sahip bir ülke. İtalyanlar ağır sigara içerler ve sosyal insanlardır, sarılıp öpüşürler. Rakamlara bakıldığında 2017'de 25.000 İtalyan grip komplikasyonlarından yaşamını yitirmiş. Bugün ise Korona virüsten yaklaşık 30.000 kişi öldü.

Avrupa'da ve ABD'nin kuzey doğusunda virüs çok daha etkili. Orta Doğu'da Korona virüs çok etkili olmadı. Çünkü burada genç nüfus ve farklı iklim var. Bizim ülkemizde de genç nüfus ve farklı iklim var.

Tüm dünyada Korona virüs için ne kadar çok test yapılırsa, o kadar çok enfekte insanın var olduğu sayılıyor. Oysa tek gerçek sayı toplam ölüm sayısıdır. Halk sağlığı uzmanları SARS, MERS, PANDEMİK İNFLUENZA, EBOLA, ZIKA, DOMUZ GRİBİ ve KORONAVİRÜS gibi salgınların coğrafı dağılımına önem vermektedirler.

Küresel korku ve endişe sosyal ağlar, televizyonlar ve tüm iletişim teknolojileri ile her geçen gün kartopu gibi büyümekte, ülkelerin ekonomileri çökmekte, milyonlarca insan işsiz kalmakta. İnsanların yaşamlarında büyük bir yıkıma yol açan bu küresel korkuyu, kartopu misali her geçen gün büyütmek neredeyse içinden çıkılmaz bir hal alırken, bulunacak aşıya daha fazla umutla bağlanmaktadır.

Bir insanın içinde yaratılan korku ve panik, aynı zamanda tüm insanlığı öldürüyor...