12 Ekim 2024’te yayımladığım bir köşe yazısında “50 yıl önceye git, bugünleri gör…” başlığıyla şunları yazmıştım: “27 Şubat 1974 tarihli Tokat Gazetesi’nde Rahmi Akıncı imzalı bir köşe yazısı yayımlanmış. Yazıda toplu ulaşımdaki otobüs bileti fiyatlarına gelen zam ele alınarak, ‘Zenginin zaten arabası var. Zengin zaten şehre yakın yerde oturur. Ya o bağlarda oturan 3-5 çocuklu, geçimini ineğinin dört memesine bağlamış fakir aileler… Onlar ne yapacak iyice düşünmek gerek.’ deniliyor. 50 yıl öncesinin derdi de aynı anlayacağınız. Fakirin yüzünün hiç gülmediğinin, gülmeyeceğinin ispatı bu yazı da. Arşivimdeki eski gazeteleri yeniden okuma ihtiyacı hissediyorum şu günlerde. Ne kadar eskiye doğru gidersek, bugünleri daha iyi anlıyoruz sanki.

Rahmi Akıncı devam ediyor yazısına: ‘17 Şubat’ta İstanbul’daydım. Domates gördüm manavlarda. Fiyatını sordum. 6 lira dediler... Hemen 3 kilo aldım. Ve kendi kendime düşünmeye başladım: Şubat’ın 17’si ve kilosu 6 lira. Bu domatesler Adana’nın. Adana Tokat’a daha yakın. Bırakalım Şubat’ı, Mart ve Nisan’da dahi biz domatesi 10 liradan aşağı yiyemiyoruz. Siz ne dersiniz sayın alakalı, bu sene olsun bir şeyler düşünecek misiniz?’ Akıncı’nın ‘Siz ne dersiniz sayın alakalı?’ sorusunun muhatabındaki ‘alakalı’ kimdi bilemiyorum. Muhtemelen dönemin Belediye Başkanı Mesrur Gürgenç olmalı. (50 yıl önce bile nasıl özgür bir şehirde yaşıyormuşuz farkında mısınız… Gel de şimdi ‘Sayın alakalı’ de bakalım şehri yönetenlere…)

Günümüzün kaotik halinden sıkılan herkese geçmişe yolculuğu tavsiye ederim. O günlere ait gazete, dergi ne varsa okusunlar. Görecekler ki o zamanların karmaşası bile kendi içerisinde çok ahenkli ve düzeyliymiş. Rahmi Akıncı’nın yazısında anlattıklarını bugünün sorunlarıyla ve detaylardaki konuları güncel rakamlarla yazsak dertlerin hiç değişmediğini, sorunların bire bir aynı olduğunu görürsünüz. Şehir içi otobüs fiyatlarına zam, domates (sebze meyve) fiyatlarındaki diğer şehirlilerle aramızdaki uçuk farklar bugünün de meseleleri arasında değil mi?

Uzaklaşmayalım Rahmi Akıncı’dan: ‘Vakıf iş hanı açıldı ve o kadar esnaf oraya doluştu. Fakat oradan geçenler bir iş hanının olduğundan bihaber durumdalar. Üstelik han kapısında yukardaki dairenin kocaman bir yazısı. Hani daire var da han yok gibi bir durum. O kadar kişi çok büyük icarlar (kiralar) ödüyor oraya bugün. O halde vakıf idarecileri çok büyük bir tabela asmalı oraya, VAKIF İŞ HANI diye…’ Vakıf iş hanının tarihçesini de böylelikle öğrenmiş bulunuyoruz. Tamı tamına 50 yıl… O zaman kentsel dönüşümü ana caddedeki binalardan başlatsak iyi olmaz mı? Malatya’dan gelen bir meslektaşıma 12 Şubat depreminde Malatya’nın etkilenme derecesini sorduğumda, ‘Sizin GOP Bulvarınız gibi bir bulvarımız vardı ve çoğu 40-50 yıllık binalardan oluşuyordu, dümdüz oldu hepsi.’ demişti… Yani risk büyük. Zaten bunu Jeoloji Mühendisleri Odası da söylemişti: ‘Tokat merkezdeki bütün binaların röntgenini çekin, güçlendirilecekleri güçlendirin, yıkılacak olanları derhal yıkın.’ Diyorum ya bugünü iyi değerlendirmek için geçmişe sık sık gitmek gerekiyor. İşte rahmetli Rahmi Akıncı büyüğümüzün yazısı buna en iyi örnek. Daha neler var neler. Sadece Akıncı’nın değil, başka başka isimlerin de bugüne ışık tutacak yazıları var. Sırası geldiğince sizlerle paylaşmayı umuyorum onları da. Tek dileğim, bizden sonra bugünleri merak edenlerin de bizim yazdıklarımıza bakarak aynı karamsarlığa düşmemeleri… Umarım ki onlar daha özgür, adil ve eşit bir ülkede bugünlerin çilesini buruk bir tebessümle okurlar ve mutlu bir yaşam sürdürürler…. (…)”

Geçtiğimiz Pazar günü Tokat’ta da hissedilen Taşova’daki 4,7 şiddetindeki deprem sonrasında yeniden anımsadım bu köşe yazımı. Jeoloji Mühendisleri Odası’nın raporu masamda bana bakarken hiçbir şeyin elimizden gelememesine bir kez daha içerledim. Göz göre göre gelmesi muhtemel bir deprem riskine karşı şehri yönetenlerin sessizliğine yine bir anlam veremedim… 50 yıl önce Rahmi Akıncı büyüğümüzün “Sayın alakalı” diye hesap sorduğu, ama bugün bizlerin “Sayın alakalılara” sadece hatır sorabildiği günlerdeyiz. Dertler aynı dert, meseleler aynı meseleler. Galiba bu şehri rahmetli Süleyman Demirel’in “Meseleleri mesele etmezseniz mesele kalmaz” anlayışıyla yönettiler yıllardır ve yönetmeye devam ediyorlar. Belki de bir şehrin değişmeyeceği, değişemeyeceği örneğinin verilebileceği tek Anadolu şehridir Tokat.

Bu bir kusursa, ki öyle, bu kusur hepimizin…