“İnsanları kendi devletinden soğutan her haksızlık, milli bir suçtur" der Nihal Atsız.

Bugün bu ülkede emekliler, esnaflar, asgari ücretliler, çiftçiler, işçi ve memurlar, kısaca bütün emekçiler, küçük bir azınlığa çalışıyor.

Toplumun yüzde 80'i yokluk ve yoksullukla mücadele ederken, kalan yüzde 20 refah içinde yaşıyor.

Şiddet, ahlaksızlık, hırsızlık ve her türlü suç oranlarında artış hızla devam ediyor, toplumsal çürüme aile kurumuna tehdit oluşturuyor. Ekonomik kaygılarla hayat mücadelesi veren milyonlarca insan, yarınlarına umutla bakamıyor.

Esnaf dükkânını siftahsız kapatıyor, 4 bin liraya yükselen sosyal güvenlik primini ödeyemiyor, kirasına, evinin geçimine yetişemiyor. 99 öncesi SSK’lı 5 bin günle emekli olabiliyorken, 99 öncesi esnafa “9 bin günü tamamla öyle emekli olursun ancak” deniliyor. Ödeyemiyor adam, işyerini kapatıyor. Yaşı gelmiş 50-55’e, hangi işte çalışacak, hayata nasıl tutunacak bilen yok…

Üniversite tercihi yapan gençler, gidecekleri şehirlerde devlet yurtlarına yerleşemezlerse özel yurtlara ya da kiralık evlere güçleri yetmeyeceği için ortada kalacaklarının korkusu içindeler.

Bugün bu ülkede gençler tahsil hayatlarına ekonomik kriz nedeniyle devam edemiyorlarsa, üretici, çiftçi, esnaf zararına ticaret yapıyorsa, emekliler ve bütün toplum kesimleri çaresizlik içindeyse, bu hazin tablonun vebalini taşıyanların toplum içine çıkmaya yüzleri de olmamalı.

Ama gelin görün ki bu 'sorumlu kişiler' düğünde-dernekte, festivalde ya da tatilde yüzleri kızarmadan, hiçbir mahcubiyet duymadan fotoğraflara poz veriyorlar.

Oysa mahcup olmalılar. Yüzlerinde hüzün, sokaktaki vatandaşın hüznü kadar olmalı. Milletin vekilleri, milletle dalga geçer gibi açıklamalar yapmamalı. 100 bin liralık vekil maaşı alanların milletten “biraz daha sabır istemeye” cesaretleri olmamalı.

Parlamentoya bir kanun getirerek, “Ey milletimiz! Zor günlerden geçiyoruz. Hepimiz fedakârlık yapmak zorundayız. İlk adımı da TBMM Milletvekilleri olarak bizler atıyoruz ve maaşlarımıza kanun düzenlemesiyle zam yapmayacağımız gibi, maaşlarımızı da yarıya indiriyoruz. Yüksek maaş alan her kamu görevlisine de 1 yıl maaş zammı yapmayacağız. Ama memura, emekliye, işçiye hak ve hakkaniyet ölçüsünde maaşlarına zam yapacağız. İsrafı meclisten başlayarak kaldırıyoruz. Bütün kurumlarımızda makam araçlarına son veriyoruz ve benzer tedbirleri ivedilikle almaya devam edeceğiz!” deselerdi, başımızın üzerinde yerleri vardı.

Ama demediler… Yapmadılar, yapamadılar böyle bir şeyi.

Milleti devletinden soğuttular, soğutmaya da devam ediyorlar, hak ve hakkaniyet ölçüsünde işler yapmayıp, haksızlıkları göstere göstere yaparak “milli suç” işliyorlar.

"İnsanları kendi devletinden soğutan her haksızlık, milli bir suçtur" diyen Nihal Atsız'ı doğrularcasına suç işledikleri gibi, Allah, tarih ve vicdanlar huzurunda da mahkûm olacakları günlerin de bir gün geleceğini unutuyorlar.

Onlar unutsun, biz işin sonuna bakalım...

(Gazeteci yazar Hüseyin Alpay’ın bu köşe yazısı ilk olarak 1 Ağustos 2023’te yayımlanmıştır.)