Isparta’dan sonra bir can kaybı da Antalya’da yaşandı ve 9 yaşındaki Kayra kızımız sokak köpeklerinin saldırısından kaçarken kendisine çarpan kamyonun altında kalarak yaşamını yitirdi… Son birkaç yıldır peş peşe gelen köpek saldırısıyla ölen insanlarımızın haberleri içimizi titretirken, büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere bazı belediyelerin sokak köpeklerini toplamamaları düşündürücü…

 

Türkiye’de “sokak köpekleri lobisi” etkin. Bu hayvanların rehabilite edilerek barınaklarda sahiplendirilmesi gerekirken, başıboş bir vaziyette her yerde yer almaları ciddi sıkıntıları da beraberinde getiriyor. İşte bu “sokak köpekleri lobisi” bu hayvanların sokaklardan toplanmasına karşılar ve maalesef belediyeler de bunların esiri haline gelmiş durumdalar. Oysa gelişmiş ülkelerde bırakın sokak köpeklerini sokaklarda bir tane sahipsiz kediyi bile göremezsiniz.

 

Ama bizim ülkemizde kediler lokantalarda müşterilerin arasında, sokaklarda kışın soğukta, yazın da sürüler halinde her yerdeler. Onların da sahiplendirilmeleri, kalan diğerlerinin de barınaklarda sağlıklı koşullarda yaşamaları sağlanmalıdır. Hayvanlar bize emanet ve o emanetlerin sokaklarda başıboş bir şekilde yaşamalarına izin verilmemelidir…

 

Öte yandan Euronews’te yayımlanan bir habere göre, Fransa’da her yıl yaklaşık 100 bin evcil hayvan sahiplerince terk ediliyor, ama buna rağmen Fransa’da sokaklarda sahipsiz hayvanlarla karşılaşılmıyor. Haberden anlıyoruz ki terk edilen hayvanlara sahip çıkmada Fransa’daki sivil toplum örgütlerinin önemli bir çabası var. Fransa gibi Avrupa Birliği'ne üye ülkelerin hemen hepsinde sokaklarda kedilere ve köpeklere rastlanılmıyor. Peki, Avrupa'da sürekli yuvası olmayan binlerce evcil hayvan nerede, hangi koşullarda yaşıyor? Haberde bu sorunun yanıtı şu şekilde veriliyor:

 

“Bu hayvanların öncelikli olarak ağırlandığı mekânlar hayvan barınakları. Ancak bu mekânlar Türkiye’de olduğu gibi belediyelerce değil, hayvan severlerin kurduğu dernekler tarafından işletiliyor ve koşulları sıkı denetime tabi tutuluyor. Bazı derneklere bağlı barınakların masrafları devlet tarafından finanse edilirken bazıları tamamen gönüllülerin çabaları ve bağışlarla ayakta kalıyor. Sokakta kimsesiz bir hayvanla karşılaştığınızda arayacağınız veya onu teslim edeceğiniz barınakların başında SPA (Société Protectrice des Animaux: Hayvanları Koruma Derneği) olarak bilinen mekânlar geliyor.”

 

Yani demek oluyor ki sokakta herhangi bir sahipsiz hayvan gördüklerinde devlet tarafından sübvanse edilen derneklerin barınaklarına telefon açıyorsunuz ve gelip hayvanları alarak götürüyorlar. Türkiye’deki gibi “hayvanseverlik” adı altında her sokağın başında mama, her apartmanın önünde yemek artıkları bırakılmıyor. Zaten bu durum insanlar arasında da husumete varan sonuçlar doğuruyor. Bir tarafta başıboş köpeklerin saldırısına uğrayanlar ile kedilerden hoşlanmayanlar ve tüm bunların karşısında da amansız “hayvan hakları savunucuları” var.

 

Dolayısıyla kedi-köpek beslemek sadece isteyenlerin evlerinde/bahçelerinde yapacakları bir eylem olmalı. Uygar dünya böyle yapıyor çünkü. “Sokak hayvanı” diye bir kavram yok dünyada. Modern barınaklarda toplanan ve sağlıklı bir yaşam sunulan hayvanlar yine o barınaklardan sahiplendiriliyor. Türkiye’de de bunu yapacak irade mutlaka ortaya çıkmalıdır. Hayvan Hakları Yasası’nın içeriğinde “sokak hayvanları” ile ilgili uygar dünyanın yaptığı uygulamaları zorunlu kılan maddeler yer almadı.

 

Hayvanları gerçekten sevmenin yolu onları sokaklardan kurtarmaktan geçiyor. Herkesin hayvanları sevme mecburiyeti yok, ama onların can güvenliklerini sağlama ve koruma yükümlülükleri var. Avrupa’daki gibi sokaklarda sahipsiz hayvanlar olmamalı bizim ülkemizde de. Bunu sağlayabilirsek sokaktaki insanlarımızı da gereksiz tartışmaların içinden çeker alırız. Üstelik sokak hayvanlarından gelen saldırılardan da yurttaşlarımızı kurtarabiliriz.

 

Hayvan haklarını korumanın ilk yolunun sokaklardaki bütün sahipsiz hayvanları çağdaş barınaklarda toplamaktan ve bu hayvanlara kaliteli bir yaşam sunmaktan geçtiğini unutmayalım. Avrupa’daki gibi sokaklarda sahipsiz bir tek hayvan kalmadığında, kediden köpekten rahatsız olanlarla hayvan hakları için mücadele edenlerin tartışmaları da sona erecek üstelik.

 

Hadi yapalım bunu…