Dünyada en kolay iş, artık hayatta olmayanlar için atılacak iftiralardır. Bunu her an etrafımızda görebiliriz. Edep, adap ve ahlaktan yoksun bir takım insanlar tarafından yapılan bu iftiralar ve karalamaların zerre kadar hükmü olmasa da bazı gerçekleri hatırlatmakta fayda görüyorum.

Bu tür saldırılara en çok maruz kalan isimlerin başında Bülent Ecevit gelir. Ecevit’in darbeyi engelleyen Merve Kavakçı çıkışının ardındaki realiteleri bilmeden konuşan ve konuştuğunu gerçek zanneden bir güruh, son deprem faciasında da 1999 depremi üzerinden aynı cehaleti sergiledi. Siyasal İslamcıların son “gözdesi” Hulki Cevizoğlu tarafından yayılan fitneye evirilmiş iftira bir anda gündemi işgal etti. Hulki Bey, 99’da deprem olduğunda Ecevit’in felaket bölgesine gidemediği yalanı ile birlikte şunları söylemişti:

“Devlet neredeyse 1 hafta olay yerinden haber alıp topluma bildirememişti. Biz hepimiz Ankara'dayız. 99'da da yaşımız fena değildi, idrakimiz de gayet iyiydi. Topluma baktığımız zaman hepimiz merak ediyoruz; O deprem nerede oldu, merkezi neresi? Gözümüz ve kulağımız kapalı. Biz de manevi olarak enkaz altında kaldık, ne görüyoruz, ne duyuyoruz halindeydik. Enkaz altında kalan su istiyor, yardım istiyor ya. Biz de o zaman bilgiye susamıştık: 'Bu 99'daki depremin büyüklüğü ne kadar? Kaç kişi vefat etti? İnşallah herkes kurtulmuştur. Ne kadar bina yıkıldı? Yardımlar nasıl gidecek?' Haber bekliyoruz. Yaklaşık 1 hafta boyunca Türkiye sağırlaştı, haber alamadı. Devlet oraya gidemedi.”

Hulki Cevizoğlu'nun bu iddiasına o dönem TRT'de muhabir olarak görev yapan gazeteci Devrim Gürkan cevap verdi. Gürkan, Twitter üzerinden yaptığı paylaşımda, depremin meydana geldiği gün Bülent Ecevit ile Sakarya'da valilik binası önünde yaptığı röportajdan bir fotoğrafa yer verip şu ifadeleri kullandı:

“Hulki Cevizoğlu ‘99 Depreminde Ecevit bölgeye gidemedi, devlet 1 hafta bölgeden haber alamadı’ buyurmuş. Görüntüde Rahmetli Ecevit'le röportajı yapan muhabir benim. Sakarya'da, Valilik önündeki koordinasyon merkezi önünde, deprem günü yapıldı bu röportaj. Rahmetli Ecevit her zamanki gibi samimiydi, gerçekleri söyledi. Hızla yaraları sarmak dışında bir amacı yoktu. Hatta koordinasyon merkezlerinden acil ihtiyaç listelerini gün boyunca yayınlamamız ricasını da yapan ve o listelerin Ankara'dan takibi emrini veren de O'dur. Depremin ilk bir-iki gününde bölgede izlediğim - röportaj yaptığım bazı Bakanlar; Sabahattin Çakmakoğlu, Mustafa Yılmaz, Fikret Ünlü, Yüksel Yalova, Cumhur Ersümer, Metin Bostancıoğlu. TRT arşivlerinde bunlar duruyor. Koordinasyon merkezinde bilgi aldılar, bölgeyi incelediler. Devlet yokmuş. TRT olarak saat 8.00 sıralarında canlı yayındaydık. Ben Ankara'dan bölgeye saat 6.00 gibi geldim. Montaj zamanı olmadığı için kesintisiz ham çekim yaptık. 15 dakikalık o ilk kaset ilk gün çok kez yayınlandı. Asker de oradaydı, itfaiyeler de, ambulanslar da. (…) Yalancısınız, iftiracısınız ve belli ki ahlaki melekeleriniz eksik. En sevdiğin sözle bu dizini bitireyim: İnsanların ekmek kadar onura da ihtiyacı vardır."

Hulki Cevizoğlu, tepki çeken sözlerinin ardından Bülent Ecevit'in ilk gün deprem bölgesine gittiği kanıtlanınca sözlerini "Fiziken orada ama devlet yoktu” diye çevirdi. Evet, 1999’da bugünkü teknolojik imkânlara sahip değildik. Telekomünikasyon teknolojisi Türkiye, hatta dünya için bile çok yeni sayılırdı. Ulaşım ve iletişimde bugünün Türkiye’sinden çok uzaktaydık. Ama Hulki Cevizoğlu’na sarılan güruh her zamanki işgüzarlıklarını, yalanlarını ve iftiralarını hiç çekinmeden konuşup yazıyor. Depremin ilk günü depremzedelerin çekilmiş fotoğrafları üzerinden ve devletin depremden 1 hafta sonra bölgeye gittiği yalanı ile algı oluşturuyorlar. Bu büyük acıda bile insanları kamplaştırmaya, ötekileştirmeye ve bölmeye çalışıyorlar. Bu kesime bir kez daha hatırlatalım ki son 21 yıldır ülkeyi Bülent Ecevit yönetmiyor.

Kaldı ki deprem üzerinden iftiralara boğdukları Bülent Ecevit Hükumeti 1999 depremi sonrasında (tıpkı bugün olduğu gibi) depremzedeler için 1 yıl kira yardımı ve kalıcı konutlar yapmıştı. Kocaeli, Sakarya, Yalova, Bolu, Bursa, Düzce, Eskişehir, İstanbul, Karabük ve Zonguldak’ta yaşanan 17 Ağustos ve 12 Kasım’daki iki büyük depremde, can kayıplarının yanında, 376 bin 685 konut ve işyeri de ağır, orta ve hafif şekilde hasar gördü. Marmara depreminin ardından çalışmalara başlayan hükumet, hasar tespit çalışmalarını 19 gün içinde tamamladı. Bu çalışmaların ardından, Bolu Düzce, Yalova, Sakarya ve İstanbul’da 52 bin 851 ağır hasarlı konut, 35 cami ve 156 minare enkazı, yapılan ihalelerle Türk müteahhitleri tarafından yıkılarak 5 ay içinde kaldırıldı. Enkaz kaldırma çalışmaları için 19 trilyon 700 milyar lira harcandı. Çeşitli aşamalardan geçildikten sonra, deprem bölgesinde toplam 42 bin 130 kalıcı konutun yapımına başlandı. Depremzedelere karşılıksız olarak, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’ndan da toplam 309 trilyon 319 milyar lira ödendi. (Bu rakamları 24 yıl öncesinin kur hesaplamasıyla ve bugünkü güncellemeleriyle lütfen hesaplayın.) Bu yardımlardan, 413 bin 654 hak sahibi yararlandı. Ayrıca, bölgede 10 milyon 680 bin metrekare imar planı gerçekleşirken, 216 bin 291 metre yol yapımı, 377 bin 569 metre kanalizasyon hattı da yapıldı.

Eleştirmeyin demiyorum, ama eleştirirken vicdanlı olun. Hayatta olmayan Bülent Ecevit hakkında attığınız her iftira, her iki cihanda alnınıza yapışmış kara leke olarak kalacak.