“Kamyonlar kavun taşır ve ben

Boyuna onu düşünürdüm,

Kamyonlar kavun taşır ve ben

Boyuna onu düşünürdüm,

Niksar’da evimizdeyken

Küçük bir serçe kuşu kadar hürdüm.

Anladım bu şehir başkadır

Herkes beni aldattı gitti,

Anladım bu şehir başkadır

Herkes beni aldattı gitti,

Yine kamyonlar kavun taşır

Fakat içimde şarkı bitti”

Cahit KÜLEBİ

 

1970’li yıllar. Rahmetli ağabeyim Osman Akar ( 1932- 1978 ) o zaman Yıldızeli’ne bağlı olan Yıldız Köyü’nde (şimdi Sivas merkeze bağlı bir belde) Yusuf Taçyıldız ( Hıssa ) ile ortak bakkal çalıştırıyordu.

 Orta 3. sınıfta yaz tatilinde Tokat Taşhan’dan eniştemiz Hacı Turan Türk’ün Austin marka kamyonuna yeğenim Zeki ve benim de yardımımla bir ton kadar domates, biber, kuru soğan ve üzümle birlikte dört tona yakın kavun ve karpuz yüklendi. Ağabeyim ortağı Yusuf Taçyıldız  ile beraber şoför muavinliğine  bindiler. Biz ise mevsim yaz olduğu özgürce rüzgârla gidelim diye kamyonun kasasını tercih ettik. Bir saate kalmadan zirveye ulaşıp kamyonun hararetini dindirmek için Çamlıbel’deki Köroğlu /Atatürk Çeşmesinde buz gibi su, üzüm ekmekle yarım saat kadar dinlendik.

 Yıldızeli’nden Çırçır yoluna döndük. Yola yakın yerlerde koyun otlatan çobanları gördükçe onları da bu kavun –karpuz bolluğundan nasiplendirmeye çalıştık. Sonrasında Cahit KÜLEBİ’nin :“Niksar’daki evimizdeyken  /Bir serçe kuşu kadar hürdüm”  mısralarındaki gibi biz de o kamyonun kasasında gökyüzünde dolaşan yıldızlar kadar kendimizi hür hissederek yolumuza devam ettik.

Nihayetinde Çakmakbeli’nden sonra karşımıza çıkan Yıldız Dağı’nın zirvelerinden yükselen dumanlı  bulutları seyrederek ikindiye doğru köye ulaştık. Tabi o zamanki yolların çoğu stabilize ve toz duman içinde, haliyle biz de ciğerlerimize kadar epeyce tozdan nasibimizi aldık. Köye indiğimizde aynı şekilde elden ele kavun ve karpuzları satış yeri olarak bilinen caminin yanındaki ahşap bir barakaya yıktık.

 Köyümüzde çok tuhafıma giden, ilk defa farklı bir alışverişle karşılaşıyordum Cami hoparlöründen yapılan ilandan sonra kavun karpuz almaya gönderilen çocuklar özellikle ellerinde yarısına kadar doldurulmuş gamel (develi) yazılı gazyağı tenekelerindeki buğday ya da arpalarla geliyorlardı.

Osman Ağabeyim cebinden eksik etmediği peşkiriyle ara sıra terini siliyor, gelenleri terazisinde tartıyor ona göre de –tahıl fiyatlarını dikkate alıp-hesap ederek istekleri doğrultusunda kavun, karpuz ya da sebze veriyordu. Çocuklar aldıkları kavun ve karpuzları omuzlarındaki heybelerine;  üzüm, domates, biberi de boşalan tenekelere koyup sevinçle evlerine dönüyorlardı. Demek ki köylerde paranın fazla olmadığı, alışverişin takas yoluyla yapıldığı yıllardı. Şehrin ticareti ve köylerin durumları oldukça farklıydı. Şimdi düşünüyorum da paranın varlığı bakımından bugünle dünü mukayese edebilmek mümkün değil. Şunu da söylemeliyim ki, o yıllarda meyve ve sebze açısından köyler dâhil Sivas’ı Tokat besliyordu.

Biz seri yazımızın bu bölümünde birbirine büyük güven duyarak otuz yılı aşkın Taşhan’da ve Yeni Halde ortak komisyonculuk yapan iki değeri, Komisyoncu Sebati Dolar ve İsmail Dabak’ı (Hoca) evlatlarıyla yaptığımız görüşmelerin ışığında konu edineceğiz.

 

Komisyoncu Sebati Dolar’ın Küçük Oğlu Serdar Dolar İle 13.02 2022’de Tokat’ta Yapılan Görüşme

Serdar Dolar 1965 Tokat doğumlu. Baba Sebati Dolar, anne Sıddıka Hanım. Komisyoncu Sebati Dolar’ın üç erkek evladından-Mustafa, Muzaffer, Serdar- küçük olanı. İlkokulu Namık Kemal İlkokulu’nda, ortaokulu Plevne (Devrim) Ortaokulu’nda, liseyi Endüstri Meslek Lisesi’nde tamamlamış. 2021 yılında komisyonculuğu bıraktıktan sonra Tokat’ta ticari faaliyetlerini farklı alanlarda sürdürüyor.

Sözü ona bırakalım:

“Dedem Pazarcık Mahallesinden Mustafa, ninem Şaziye Hanım. Amcalarım Necati ve Hayati dolar. Komisyonculuk yapan Necati Amcamı (1934-1959) gencecikken yirmi beş yaşında kaybetmişler. Babam 1928 Tokat doğumlu idi. Küçüklükten ticari hayatın içinde bulmuş kendisini. Gazi Osman Paşa Bulvarı’ndan Meydan Çarşısına inerken halkın içinde Karasu adıyla bildiği çeşmenin başında bulunan bir bakkalın önünde yıllarca Karayataklar’daki kendi bahçesinden getirdiği meyveleri ve sebzeleri satmaya başlamış. Ticarete kafası çalışan babam zamanla bu bakkala da ortak olmayı başarmış. Askerliğini üç yıl Erzincan’da yaptıktan sonra dönüşünde aynı yerde alış-veriş işlerine devam etmiş.

Taşhan sebze ve meyve hali olarak açılınca belediye yetkilileri ürünlerinizi orada satacaksın diyorlar. Bunun üzerine babam da biriktirdiklerini sermaye ederek Taşhan’da 30 numaralı dükkânı kiralayarak komisyonculuğa başlamış.

 Babam zamanla işlerini rayına koyunca Seyfettin Gönen, Nurettin İşgör, Ağa Atılgan, İsmail Dabak’ı ortak ediyor. Nurettin İşgör ,Taşhan’ın ortasında bulunan kapalı alanın yıkılması sırasında yaralanmış, babam da mağdur olmasın diye kendisine ortak etmiştir.

Babam ileri görüşlü ve paylaşımcılığı seven, arkadaşlarını koruyup gözetleyen birisiydi. Nurettin İşgör’ e :”Git, İhsan Toker ile ortak ol “Diyor. Bu söz üzerine onunla ortak oluyorlar. Bir müddet sonra İhsan Toker ölünce dükkân Nurettin İşgör’e kaldı ve işini başarıyla yürüttü.

Çocukluğumdan itibaren yıllarca babamın yanında çalıştım. Beni bırakmadı ne üniversiteye ne de Tokat’ta açılan ve Endüstri Meslek Lisesi mezunlarının tercihen alındığı Sigara Fabrikasına girmeme izin verdi. Bana : “Oğlum bu dükkâna sen sahip çıkacaksın.” Dedi. Elbette bir aile terbiyesi olarak onun isteğinden asla uzak kalamazdım. Bu yüzden komisyonculuğa devam ettim.

Babam otuz yıl Hoca Emmi dediğimiz ve çok sevdiğimiz İsmail Dabak ile ortaklık etti.

Taşhan’da olduğu kadar şehirde de çok sevilip sayılan babam aynı zamanda 33 sene Semerkant Mah. Muhtarlığını yaptı. Seçimlerde karşısına aday çıkmazdı.12 Eylülde 1980’deki askeri ihtilal sonrası bile valilik onun muhtarlığını elinden almadı.

Haldeki sebze ve meyvelerin fiyatlarını genellikle babamların kurduğu bir komisyon tespit ederdi. Diğer komisyoncular, hatta Taşhan dışından başka esnaflar bir problemleri olduğunda tecrübe ve duydukları güvenlerinden olacak ona danışırlardı.

Kayseri ‘de Meysu adıyla meyve suyu üreten büyük bir fabrika vardı. Yaz sezonunda Tokat’taki Dimes gibi -kampanya açar-  şeftali, karadut ve vişne ağırlıklı olmak Taşhan’dan tonlarca ürün toplardı. Babam bir müddet onlarla çalıştı ancak diğer komisyoncuların da faydalanması, gçlenmesi için işi Salih Varazlı başta olmak üzere diğerlerine bıraktı. Ayrıca bir dönem de biz Bartın Türkeli Konserve Fabrikasına taze (yeşil) fasulye toplayıp kamyon kamyon gönderdik. Sonrasında yukarıda da belirtiğim gibi paylaşımcılığından ötürü babam bu işi de diğer esnaflara havale etti.

Ortaklıktan Hüzünle Ayrılmalar

Haliyle işler büyüyünce ortaklıktan ayrılanlar oldu. Ben askere gidip döndüm. Bu arada düğünüm oldu. Babam öyle titizdi ki, düğünüm sırasında bana harcadıklarını diğer ortaklarına hak geçmesin diye kalem kalem yazmış ve kasaya bırakmış. Zaten babam daha çok dükkâna giren malların giriş ve çıkışlarını, müstahsil ve müşteri işlerini koordine eder, kasayı Hoca Emmiye  ( İsmail Dabak’a)  bırakırdı. Ne kadar benim için düğünde masraf etmiş ise iş karşılığında da-aynı miktarda-  Hoca İsmail Dabak’a verdi. Bu parayla da Hacca gitmesini önerdi.

İsmail Dabak (Hoca Amca) Hac dönüşü bir karar vermiş demek ki babama :”Sebati beni artık bu işten –ayır-azat et” Dedi. Haliyle babam bu sözler karşısında oldukça hüzünlendi, otuz yılı aşkındır birlikte olup, ağrıyıp incinmediği arkadaşının bu talebine cevap vermek kolay değildi. Bir alttan bir üstten iki komşu çağrıldı. Kasanın anahtarını verdi. Komşulara açın, siz sayın dedi. Bana da kahve yaptırdı.

İsmail Dabak Amcamız omuz kantarından yükten dolayı omzu biraz eğri idi. Ayrılırken ağlaştılar,  çok zor oldu bu ayrılık. Zira otuz yıllık bir beraberlik ticari ve ailevi dostluğu birkaç saat sonra bitirmek kolay değildi. Helalleştiler, kucaklaştılar. Ayrılırken İsmail Amca babamdan sadece omuz kantarını hatıra olsun diye istedi.

Bunun üzerine 1987 yılında babam beni ortak etti. Ben de bu işe 2021 yılına kadar devam ettim. Babam ise 1995 yılına kadar yani vefatına dek işimize fazla müdahil olmadan daha çok bize rehberlik ederek komisyonculuğu sürdürdü.

Babam Taşhan ve yeni hale yürüyerek gider gelirdi. Bakkallar veresiye alırlar cumartesi günleri bu paralar toplanırdı. Müstahsillere alacakları cumartesi günleri dağıtılırdı. Bağkur’dan emekli oldu. Tokat Belediye Meclis Üyeliği de yaptı.

 

İSMAİL DABAK (HOCA)

Komisyoncu İsmail Dabak’ın Oğullarından Mehmet Dabak ile 2022 Ocak ve Mart Aylarında Tokat’ta Yapılan Görüşmeler 

Tokat Gazi Osman Paşa Lisesi’nden de dönem arkadaşım olan, kadim dostum Mehmet Dabak 1959 Tokat doğumlu olup baba İsmail, (1928-1994)  anne Rabia Hanımdır. İlkokulu Namık Kemal İlkokulu’nda, ortaokul ve liseyi GOP Lisesi’nde (orta ve lise)  ,yükseköğrenimini Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde tamamladı. Halen Tokat Milli Piyango İhya Balak Fen Lisesi’nde Din kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni olarak görevine devam ediyor.

İşte Mehmet Dabak’ın anlatını ile ailenin kısa tanıtımı ve Taşhan’ın o günleri:

“Bizim aileden dedem Mehmet Efendi ve eşi Satı Hanım halk arasında “93 Harbi “ olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşları sırasında Erzurum’un işgal edilmesi üzerine zor şartlarda kağnılarla yola düşerek Tokat’a gelip yerleşmişler. Bir tarım şehri olan Tokat’ta dedem bağ ve bahçe işleriyle uğraşıp geçimini temin etmiş. Çocukluğumdan itibaren ilerleyen yaşına rağmen dedemin babamın yanında ona yardımcı olduğunu biliyorum.

Babam nüfus kaydına göre 14 Mart 1928’de Tokat’ta doğmuş ama bize doğrusunun 1926 doğumlu olduğunu söylerdi. İlkokulu Gazi Osman Paşa İlkokulu’nda, ortaokulu Tokat’ın o dönem en yüksekokulu olan ve mezunlarının daire müdürü olduğu bugünkü GOP Lisesi’nin yerinde olan Tokat Ortaokulu’nda tamamlamış

Dedem onun ticareti öğrenmesini istemiş olacak ki zamanın meşhur esnaflarından yıllarca Tokat Milletvekilliği ve bakanlık görevlerinde bulunan Ali Şevki Erek Bey’in (1935-) babası Cevdet Erek’in (1905-1973) Binbirçeşit adlı mağazasına çalışması ve kendini yetiştirmesi için vermiş.”

(Babamı çok seven Ali Şevki Erek Bey Tokat’a geldiği zaman yanına uğrar, komşularla birlikte onun özenle hazırladığı Tokat tavasından yemek yer, kahve içer sohbet ederlerdi)

Bu bilgiler üzerine Tokat Eski Milletvekili ve Bakanlarımızdan Saygıdeğer Ağabeyim Ali Şevki EREK’i arayarak mağaza arkadaşı İsmail Dabak ile ilgili kısaca da olsa görüşlerini aldım.

Tokat Eski Milletvekili ve Bakanlarımızdan Ali Şevki EREK İle 07 Mart 2022’de Yapılan Görüşme

“ Ben ona İsmail Ağabey derdim. Öz ağabeyim gibi severdim. Babam da çok severdi. Onunla beraber babamın Behzat Çarşısındaki Binbirçeşit Mağazası’nda beraber arı gibi çalıştık. Gerçek bir Müslümandı.

Bizden ayrılınca Taşhan’da sebze ve meyve komisyonculuğuna başladı. Benimle irtibatı hiç kopmadı. Hacdan gelince İsmail Ağabey yerine Hacı Ağabey diye hitap ettim. O da beni küçük kardeşi olarak görürdü. Hak ve adalet sahibi, vicdanlı, dostluğu muhkem çok güzel, vefakâr, fedakâr asil bir insandı.

O yıllarda mensubu bulunduğum Adalet Partisinin şehirdeki temel direklerindendi. 1973’ de yapılan milletvekilliği aday ön seçiminde listeye girmemde ve seçilmemde büyük emeği vardır. Çünkü ben partide adaylığını koyanların en genci idim.

Tokat’a gittiğimde Taşhan’a uğrar esnafı sırayla gezer kahvelerini içerdim. İsmail Ağabeyin ortağı Sebati Dolar ile de aynı duygularla karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan sağlam bir ilişkimiz vardı. Aklımda kaldığı kadarıyla Komisyoncu Hacı Ahmet Ekenoğlu, Rahmi Alhan, Sadi Sağlamer, Kemal Özkarslı, Yahya Eren, Hacı Salih ve Seyfettin Gönen başta olmak üzere ( hepsini sayamam) rahmetlerle anıyorum. Esnaflık, komşuluk bağlarımız içtenlikli ve kaviydi.

Bu arada Sayın Bakanımın ısrarı üzerine çalışmalarımızla ilgi şahsımı motive eden sözlerini buraya aktarıyorum:

“Sevgili Hocam, her zamanki gibi yakın tarihimizin Tokat’ı ve Tokatlılar’ını bize gerçek bir biçimde yâd ettirdiğin için size yürekten tebriklerim, sevgilerim, saygılarım var.”

Tekrar Mehmet Dabak’ın anlatımına dönüyoruz:

“Burada iki, üç yıl çalışan babam, askerlik pusulası gelince işinden ayrılarak vatan borcunu sıhhiye eri olarak Zonguldak /Çaycuma ve Ankara’da tamamlamış. Terhisinden sonra iş yeri sahibi Cevdet Erek’in: “Evladım mağazamız her zaman sana açık, istediğin zaman gel “ demesine rağmen dedemin ve arkadaşlarının tavsiyesiyle o yıllarda ticaretin en hareketli ve bereketli olduğu alanlardan esnaflığa yönelerek tahminen 1952 yılında Taşhan’da sebze ve meyve komisyonculuğuna başlamıştır.

Tabi bu arada evliliği var. Bu mutlu evlilikten iki erkek -ağabeyim İbrahim ve ben ile - iki kız kardeşimiz dünyaya gelmiş.

Ticarette paylaşımcılığı seven babam bir müddet sonra Sebati Dolar ve Nurettin İşgör ile ortak olmuştur. Nurettin İşgör Ağabey, Taşhan’daki dükkânlar Yeni Hale –bugünkü NOVADA Alışveriş Merkezinin yerine- taşınınca ortaklıktan ayrılmış babam burada da Sebati Dolar ile işe ve ortaklığa devam etmiştir. 

Bu sebze ve meyve halinin Tokat’ta örnek gösterilen en uzun ortaklığıdır. 1987 yılında gittiği Hac vazifesinden sonra Sebati Dolar ‘la helalleşerek hem ortaklıktan hem de bu işten emekliye ayrılmıştır. Bu ayrılış sırasında yıllarca kasanın anahtarını taşıyan babam komşuların huzurunda teslim etmiş Sebati Dolar da komisyoncu dükkânında kullandıkları, birlikte omuz vererek tonlarca meyve ve sebzeyi tarttıkları emektar omuz kantarını ona hediye etmiştir.

Babam emekli olduktan sonra vaktini torunlarına ayırarak ve daha fazla ibadete vererek geçirdi.8 Nisan 1994 ‘te de aramızdan ayrıldı.

Komisyoncular Taşhan’dan Yeni Hale taşınırken ben 10 yaşındaydım. O yıllardan hatıramda kalanlar gücüm yettiğince Taşhan’ın üst katında olan-depo olarak kullanılan- dükkânımıza sepetleri ve boş kasaları taşımamla birlikte o nefis Tokat yağlısı ve simit satanların yolunu beklemekti. Simitçiyi görmemle birlikte koşarak babama haber verir, hemen aldırırdım.

Dini ve milli değerlere bağlı saygın bir insandı. Taşhan’da Sebze ve Meyve Halinde büyük bir saygıyla Hoca diye anılır, ona ismiyle kimse hitap etmezdi.”