VALİ...

Bir Mülkiye Müfettişi Doğu'ya teftişe giderken ihtiyar bir Erzurumlu köylüye misafir olur. Sohbet sırasında Müfettiş yaşlı Erzurumluya sorar:

- Baba, memlekette kaç Vali gördün?

- On, on beş vali hatırımdadır...

- Peki, bunlardan kaçı hizmet etti, kaçından memnunsunuz?

- Allah gani geni rehmet etsin, Mustafa Paşa'dan çoh memnunduh!

- Bu Mustafa Paşa ne hizmetler etti ki 10-15 valinin içinde ona rahmet okudun?

- Beg, o vali Erzürüm'e varmadan yoldayken vefat etmişdi. Gerisini sen anna!..

Bürokrasi bu ülkede kimi dönemlerde çokça “halktan uzak” ve “gerçeklerden kopuk” isimlerden oluştu. Halkın yaşantısını bilmeyen, sorunlarını görmezden gelen ve sadece görev yaptığı sürece belirli bir çevre dışına çıkamayan Valiler buna örnektir.

Tokat ise Recai Akyel ve Mustafa Taşkesen'den sonra gelen Cevdet Can, Ömer Toraman, Ozan Balcı ve nihayetinde Numan Hatipoğlu ile çıtayı yükselterek geçmişte yaşadığı kayıpları telafi yoluna gitti. Özellikle son 6-7 yıldır Valilik makamında oturan isimlerin varlığı, bu şehirdeki en büyük kazanç olarak nitelendiriliyor.

Eskiden “Vali” ya da “Kaymakam” dendi mi tıpkı Jandarma korkusu gibi bacakları titrermiş insanların. Bırakın Vali ya da Kaymakama ulaşmayı, dairede bir memura derdini anlatırken ter dökermiş insanlar. Büyüklerimizden çok dinlemişizdir buna dair anekdotları. Özellikle 1940-50-60, hatta 70’li ve 80’li yıllar, 90’ların da ilk başlarına kadar durum böyleydi. Millet devletinden korkar, memurundan sinerdi.

Ama gelişen dünyadan Türkiye’de nasibini aldı; tarlalarda çalışan, sanayide çırak olarak ter döken, inşaatlarda yevmiye çalışan “milletin çocukları” okudular ve Müdür, Genel Müdür, Kaymakam ve Vali oldular. Geldikleri hayatın zorluklarını bildiklerinden, oturdukları makama şeref vererek milletin hizmetinde olmayı görev bildiler. Yani makamdan şeref almadılar, o makamlara şeref verdiler. Empati yeteneklerini kullanarak, karşısına bir mesele için gelen yurttaşı devletin kapılarından sorunlarını çözmeden bırakmadılar.

İşte, bugün geldiğimiz yerde böylesi bir tarihsel gerçeklerin ışığında eskiye göre çok daha uygar koşullarda yaşıyoruz. Elbette yine bürokrasiye dair sorunlarımız az da olsa var. Ama şu bir gerçek ki sorumluluk makamında oturan yetkililer ellerinden geleni yapıyor, milletin refahı için bütün sınırları zorluyor ve çokça çalışıyorlar. “Vali” ya da “Kaymakam” olmanın halka doğrudan hizmet etme ve hesap verme anlamına geldiğini biliyorlar.

Bu anlamda Tokat’ta Valilik Makamında oturan Numan Hatipoğlu, tarihsel realitesini bildiğimiz yakın geçmişimizi temize çıkaran bugünkü değerdir. Bu değerimizi yurttaşların çok sevmesi, kendisinin iletişim becerilerinden kaynaklandığını düşünsek de esas itibariyle Hatipoğlu’nun halktaki bu karşılığının temel nedeni “bizden biri” olmasıdır. Numan Hatipoğlu da yukarıda ifade ettiğim, “tarlalarda çalışan, sanayide çırak olarak ter döken, inşaatlarda yevmiye çalışan milletin çocukları”ndan bir tanesi çünkü.

            Dolayısıyla Numan Hatipoğlu, dünümüzü temize çekerek, bugünümüzü ve yarınlarımızı teminat altına alacak iradenin Tokat’taki yansımasıdır.