AK Parti’nin her kademesinde görev yapmış bir isim olarak parlamentoya milletvekili seçildiği gündem bu yana birçok yerde onun izlerini gördük, görüyoruz, göreceğiz de. Bu köşe yazısında özellikle, Aldemir’in özel yaşamındaki mütevazılığını milletvekili olarak da muhafaza ettiğini görmekten mutlu olduğumu belirtmek isterim.
Kendisini yakından tanımayanlar ya da evveliyatını bilmeyenler şaşırıyor bu mütevazılığa. Lakin gerek aile gerek iş gerekse de siyasi hayatı bu “sadelik” üzerine inşa edilmiş. Bireysel ve toplumsal hayatla olan ünsiyeti, karakterindeki insancıllık ve siyasetteki dayanışma güdüsü, işte bu inşanın en bariz örneği olarak karşımıza çıkıyor.
Cüneyt Aldemir bu şehirde diş teknisyenliği yaparken de seviliyordu, şimdi parlamenter olarak görev yaparken de seviliyor. Partisinin dışında da hatırı sayılır bir kitlesi var. AK Parti’nin ilk kurulduğu günlerden başlayan siyasi yolculuğunda toplumun bütün kesimlerine hizmet etmiş bir siyasetçi olarak, geçmişinde “insan biriktirmeyi” başaran ender siyasetçilerden birisi. İşte bu ve benzer tanımlamaları hak ederek geldiği yerde de aynı perspektifi sergiliyor.
Aldemir’in başarı hikayesinin temelinde bu millete ait değerler var. Toplumla iç içe olmak, siyaseti oy hesabıyla değil dostluk ve memleket temelinde ele almak ve vatandaşların daha mutlu olacağı bir şehirde ve ülkede herkesin eşit olduğu bir hayat konforunu oluşturmak, bugüne kadar ortaya koyduğu vizyon. Bu vizyonun ortaya çıkardığı sonuç işte bugün TBMM’de.
Eski yazılarımın birinde, “Aziz Peygamber ‘Her iyilik bir sadakadır.’ diye buyurmuş. İhtiyaç sahiplerine yapılan maddi yardım anlamına gelen sadaka, yalnız maddi boyutta değil manevi anlamda da bilinen bir realitedir. Öyle ki İslam’ın güzel Peygamberi çok sadaka dağıtamadığından yakınan Hazreti Ali'ye, ‘Tebessüm et, bu da sadakadır’ demişti… (…) Dünyadaki kötülüklere bakarak iyilikten kaçınamayız. Daha çok kötülüğe daha çok iyiliklerle karşılık vermezsek nasıl yaşayabiliriz? Sezai Karakoç ‘Kötülükleri bitiremeyiz, ama iyilikleri çoğaltabiliriz’ derken bir yol gösteriyordu bizlere. Daha fazla iyilik; daha çok iyilik, yüzlerce, binlerce, milyonlarca, sonsuzca…” diye yazmıştım. (Dünyadaki hikâyemizin ana fikri/ Hüseyin Alpay/ 11 Mayıs 2023)
İşte bu cümlelerde saklı Cüneyt Aldemir’in hikayesi de.
Yüzünden eksik etmediği tebessümü ile etrafındaki herkesle dayanışma içerisinde olan, dostlarını iyi ve kötü günlerinde yalnız bırakmayan, çaresizin, garip gurebanın her derdine derman olmaya çalışan bir hikâye bu: Samimi, içten, saygılı, sevgi dolu ve çok “bizden”; Anadolu’nun mayasındaki argümanların toplamı, hepsi anlayacağınız.
20 yıldır tanıdığım Cüneyt Aldemir’e bir vefa yazısı bu. Her şeyin siyasetten ibaret olduğunu sananlar anlamazlar bu yazıyı da. Lakin onlar anlamayacak diye de yazmayacak mıyız? Cüneyt Bey’in kimsenin inancına, siyasetine, mezhebine, meşrebine, toplumsal statüsüne bakmadan bugüne kadar Tokat için ortaya koyduğu tavır her şeyin üzerinde; işte böylesi bir siyaset anlayışını çoğaltmak, anlatmak ve örnek göstermek de en temel ihtiyaçların başında geliyor.
Cüneyt Aldemir örneğindeki siyasetçi olgusunu toplumun benimsemesi tesadüf değil; bunu, bugün geldiği yer de ispatlıyor zaten. Realist düşünen, olguları algılardan ayırarak nesnel perspektifle strateji belirleyen bir siyasetçi Aldemir; onu başarılı kılan özelliklerinin başında da bu geliyor.
Ama en başta “milletin adamı” vurgusu geliyor; ki bu saptama, bütün argümanları silip süpürüyor, ezberleri bozuyor, algıları ters yüz ediyor, planları tersine çeviriyor. Biz buna “ilahi adaletin tecellisi” derken, “tuzakları bozan” en büyük güç, yeni planlar yapanları da çok yakından gülerek izliyor.
Sözün özü Cüneyt Aldemir: 20 yıldır bozmadığın karakterinle yürüdüğün yollarda, millet ve memleket adına yaptığın çalışmaları gururla izliyor, memleket adına umutlanıyor, millet adına seviniyoruz. Dünya yolculuğundaki kalıcı tek izin, senin gibi “milletin gönlüne girmek” olduğunu bilenlerin sayılarının artması tek duamız.