27 Haziran 2022’de, yani 8 ay önce kaleme aldığım bir köşe yazısında 4 bin yıl öncesinden Hammurabi’nin inşaatlarla ilgili koyduğu kanunları kaleme almıştım. Gölcük, Elazığ, Van ve İzmir’de yaşanan depremlerin ertesinde “yüzyılın felaketi” diye adlandırılan ve 10 ili etkileyen son deprem faciasında aynı yazıyı yeniden yayımlamak ihtiyacı hissettim.

Lütfen 2 dakikanızı ayırın ve okuyun:

“(…) Depremin öldürmediğini, ihmalin ve ihanetin öldürdüğünü artık hepimiz biliyoruz.  İşyerlerini genişletmek için kolon kesen tüccarlar, eksik ve hatalı malzeme kullanan müteahhitler ve binaları denetlemeyen belediyeler yüzünden insanlarımızı kaybetmemek için uyanık olmak da fayda var.

Yasalardaki caydırıcılıklara güvenen bir takım çevrelerin “nasılsa bana bir şey olmaz” kanaatiyle yaptıkları yasadışı işler; Gölcük, Elazığ, Van ve İzmir’de yaşanan depremlerde masum insanların hayatlarına mâl oldu. Devletin bu noktada işi daha sıkı tutması gerektiği yeniden anlaşıldı.

Anlaşılmasına anlaşıldı da gerçek anlamda yasal ve idari tedbirler bundan sonra alınacak mı hâlâ bir belirsizlik söz konusu. Oysa ta 4 bin yıl öncesinden gelen bir örnek var bu konuda da…

Anlatalım…

Hammurabi ismi, ‘göze göz, dişe diş’ gibi yasaları akıllara getirir. Hammurabi, Babil İmparatorluğu’nu kurmuş ve adıyla anılan kanunları kaya üzerine yazdırmış biridir. Kaldı ki bu kanunlar en eski kanunlar olarak bilinir. Babil Kralı Hammurabi'nin (M.Ö. 1728 - M.Ö. 1686) çeşitli meselelerde verdiği kararlar, ‘Babil'in koruyucu tanrısı Marduk’ adına yapılan Esagila Tapınağı’na dikilen bir taş üzerine Akatça dilinde yazılmış.

Ve bunlara da ‘Hammurabi Yasaları’ denmiş. İçinde, inşaatla ilgili düzenlemeler de yer alıyor. Bakın hemen örnek vereyim:

229. madde: ‘Bir inşaatçı her hangi bir kişi için bir bina inşa eder ve bu binayı uygun bir şekilde yapmazsa ve onun inşa ettiği bina yıkılıp sahibini öldürürse, inşaatı yapan öldürülür.’

230. madde: ‘Eğer bina, ev sahibinin oğlunu öldürürse, inşaatı yapanın da oğlu öldürülür.’

231. madde: ‘Yıkılan bina, sahibinin kölesini öldürürse, inşaatçı, evin sahibine köle için ödeme yapar.’

232. madde: ‘Binanın bir kısmı harap olursa, harap olan kısmın tümünü inşaatçı tazmin eder ve yıkılan binayı düzgün bir şekilde tekrar inşa eder.’

233. madde: ‘Bir kişi, başkası için bina yapıyorsa, bina henüz tamamlanmamış olsa bile, duvarı yıkılmışsa, inşaatı yapan kişi, kendi imkânlarıyla duvarı daha sağlam hale getirir.’

Evet, görülüyor ki Hammurabi Kanunları’nda deprem konusu ciddiye alınmış, caydırıcı cezalar öngörülmüş. Dolayısıyla, yanlış yapanın yanında kâr kalmamalı hiçbir şey…

4 bin yıl öncesinden bile alacağımız dersler varmış demek ki!”

Depremin acısı biraz olsun hafiflediğinde hemen yapmamız gereken işlerin başında, Hammurabi’ninki gibi “net” ve “sıfır toleranslı” kanunları hayata geçirmemiz gerekiyor. Bunca acının, gözyaşının, kayıpların, maddi ve manevi yıkımların bir faturası mutlaka olmalı ve ilgili kişi ve kurumlar bunun hesabını vermeli.

Türkiye milleti ve devletiyle güçlü ve muktedir bir ülkedir; bu ülkenin geleceğini karartmak isteyenler, insanımıza gereken özeni göstermeyip “rant” anlayışıyla binalar yapanlar başta olmak üzere, bu halkın ekmeğini yiyip bu ülkeye ihanet eden herkesten mutlaka, ama mutlaka hesap sorulmalıdır ve sorulacaktır da. İhmali ve ihaneti olan herkes yasalar önünde hesap verecekler, ötesi yok işte.

Acımız büyük, lakin devletimiz ve halkımızın ferasetiyle bu acıların da üstesinden geleceğiz elbette.