EYÜP EROĞLU’NUN YERİ NERESİ?

 

Siyasetin derin dehlizlerinde yürürken şahit olduğumuz olaylar, adına “tecrübe” dediğimiz insana özgü bir kazanımı ifade eder. Yol arkadaşlarınız, sevenleriniz, destekçileriniz, seviyor görünüp de tökezlemenizi bekleyen sevmeyenleriniz ile yaptığınız yolculuk çok şey öğretir.

 

Yerelde yaptığınız politikanın ayrı, ülke genelinde yapabildiğiniz siyasetin apayrı özellikleri vardır. Bu yazıda yereli konuşalım istedim. Dolayısıyla bu şehre özgü siyasetin, kendi doğasında yarattığı bir tahribat var, bunu kısaca bir değerlendirelim isterseniz.

 

Son yılların en başarılı belediye başkanı görevinin başında. İletişim konusunda zirvede; halkta müthiş bir karşılığı var, sokaktaki insanla arası “aileden biri” gibi. Kapısı da gönlü de açık. Sabahın erken saatlerinde yollara revan oluyor, mahalleleri, sokakları, caddeleri arşınlıyor. Partisine oy vermeyenlerin bile kendisine “laf söyletmediği” bir başkan söz konusu olan.

 

Yaptıklarıyla zirvede.

Söylemleriyle akılda.

Karşılığı Erenler Mahallesi’nde nasılsa, Karşıyaka’da da aynı: Evimizin bireyi.

Abi, arkadaş, dost canlısı.

 

Tüm bu realiteler ortadayken şehir efsaneleri boş durur mu? Yalnız partisini değil, milletini layıkıyla temsil eden Belediye Başkanı Eyüp Eroğlu’nun son 8 yılına bakarsanız bu şehir efsanelerinin artık yalancı pehlivan tefrikalarına döndüğünü de görürsünüz. Burada o şehir efsanelerinin ya da doğru tanımlamasıyla yalancı pehlivan tefrikalarının neler olduğunu yazmayacağım elbette. Bir avuç adamın hayal dünyasında “mitomani” seviyesindeki sözlerinin tabi ki bir değeri yok, olamaz da.

 

Peki, bu yazıyı neden kaleme aldım…

 

Başkanın makam, mevki ya da dünyevi bir etiket uğruna kimselerle işi olmayacağını bildiğimden bu köşe yazısı kâğıda döküldü… Gönüllerdeki yeri gelip gelebileceği en ulvi makam olarak dururken, dünyevi her makam da kendisine layıktır tabi ki. Ve elbette olması gereken yerde yeri-zamanı geldiğinde olacaktır da. Bu hayatın diyalektiği, politikanın realitesi açısından zorunlu bir sonuçtur. Daha şimdiden planlar yaparak çocukça, hatta ahmakça işler, konuşmalar ya da saçmalıklar peşinde olanların işi çok zor.

 

Yukarıda değindiğim “bu şehre özgü siyasetin, kendi doğasında yarattığı tahribat”, burada kendini “yine” gösterirken, beyhude işlerin peşinden sürüklenenler işlerinin zorluğunu tahmin etmek de bu kadar kolay işte…

 

Milletvekili sıralamasını yapanlar, Eroğlu’nun kaçıncı sırada olduğuna dair iddialarda bulunanlar ve o sıralamanın bir yerine hayallerini koyanların bilmediği o kadar çok şey var ki… Ama hayat bu konuda da adildir, herkese –ama herkese- bilmediklerini zamanı geldiğinde öğretir.

 

Yazının girişinde “Siyasetin derin dehlizlerinde yürürken şahit olduğumuz olaylar, adına ‘tecrübe’ dediğimiz insana özgü bir kazanımı ifade eder. Yol arkadaşlarınız, sevenleriniz, destekçileriniz, seviyor görünüp de tökezlemenizi bekleyen sevmeyenleriniz ile yaptığınız yolculuk çok şey öğretir.” demiştim.

 

Bu sözümü yabana atmayın.

Gün gelir, “karşı mahalledeki o gazeteci” de yazmıştı dersiniz…