Bu satırları bir erkek olarak yazıyorum.
Çünkü yüzyılların yükünü omuzlarında taşıyan kadınların sesini kısmaktan artık utanmamız gerekiyor.
Toplumun merkezinde duran kadına,
Nedense hep kenardan bakıyoruz.
Kutsadığımız Kadını Aynı Anda Hor Görüyoruz.
Ne acıdır ki;
Bir kadına “anne” olduğu için kutsallık veriyoruz,
Ama aynı kadın fikir beyan ettiğinde sözünü kesiyoruz.
Bir kadın yuvayı kurunca baş tacı,
Hayatın içinde bir adım öne çıkınca “tehlike” sayılıyor.
Erkek yanlış yapınca “insandır, olur”
Kadın hata yapınca “mahkeme kuruluyor.”
Bu mu adalet?
Bu mu insanlık?
Fedakârlığın Sahibi Kadın, Payesinin Sahibi Erkek,
Savaşta cephaneyi taşıyan,
Barışta ocağın ateşini yakan,
Evladının gülüşüne umut,
Toprağın bereketine emek olan kadın,
Ama sıra “değer ve otoriteye” geldi mi;
Kadın yok, erkek var!
Yüzyılların düzeni böyle kuruldu diye
Biz hâlâ seyirci mi kalacağız?
Kadın Kırılırsa Toplum Yıkılır.
Şunu herkes bilsin;
Bir kadının onuru incinirse,
Bir toplumun omurgası kırılır.
Kadının sustuğu yerde
Gelecek susar.
Kadın korkarsa,
Millet çöker.
Biz erkekler, farkında olmadan
kendi varlığımıza zarar veriyoruz.
Kendimize Soracağımız Basit Ama Ağır Bir Soru Var.
Kadına ne verdik?
Ve daha çok ne aldık?
Ahlakı sadece kadına yükleyip,
Sorumluluktan kaçmak bize yakışır mı?
Gerçek erkeklik;
Kadının hakkını savunmaktır.
Namus bekçiliği sokaklarda değil,
Vicdanımızdadır.
Gerçek Güç Yan Yana Durabilmektir.
Kadının sesini bastırmak güç değildir.
Gücün tanımı;
Onunla yan yana yürümeyi bilmektir.
Eli nasırlı bir kadının duası olmasa,
Hiçbir erkek dağlardan destan çıkaramaz.
Evin bereketi,
Milletin bekası,
Devletin teminatı,
Kadının varlığıdır.
Kadını eksik gören;
Aslında kendi eksikliğini gizlemeye çalışır.
Kadına değer vermek bir lütuf değil,
Vicdan borcudur.
Bugün bir kez daha söyleyelim;
Kadın varsa hayat var!
Kadın varsa vatan var!
Kadın varsa insanlık var!
Ve biline,
Kadın hiçbir zaman eksik olmadı.
Eksik olan, onu eksik gören zihniyetti.