Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Efendi, Barış Pınarı'nda akıtılanın su değil kan olduğunu, 1974 Kıbrıs çıkarmamızın adının barış harekatını olduğu halde yine akıtılanın kan olduğunu söylüyor.

Aferin Mustafa Efendi. Sen söyledin bu sözleri öyle mi ?

Kıbrıs için dökülen kandı. Şimdi dökülen de kan. O kan dökülmeseydi sen o makamda yoktun Mustafa Efendi.

Senin yaşın küçük aklın ermiygaliba Kıbrıs'ta olanlara. EOK çetesi Girivas'ın yönetiminde Kıbrıs'ta keklik gibi Türk avlıyordu. Köyler basılıp katliamlar yapılıyordu. Türk subayının üç dört yaşındaki çocukları banyo küvetinde taranıyordu.

1964 ağustosunda Türkler Sen Hilaryon Kalesi'ne doldurulup katledilirken Kıbrıs Rumları maç seyreder gibi katliamı seyretmeye gelmişlerdi.

Son anda Yüzbaşı Cengiz Topel yönetimindeki Türk uçakları yetişmiş ve Türkleri büyük bir katliamdan kurtarmıştı.

Sen o günlere yetişmedin belki ama hiç yaşayanlardan da mı dinlemedin ?

Hiçbir savaş iyi değildir. Ulu Önder Atatürk "mecbur kalmadıkça savaş bir cinayettir" der.

Savaşta akanın su olmadığını, kan olduğunu biz de biliriz Mustafa Efendi. "Ölenlerdir kalanları yaşatan, yaşamak için ölen ister bu vatan"

Bağımsızlığı korur, namusu korur, vatanı korur akan kanlar.

O kan olmazsa minarelerden ezan okunmaz, toprak senin olmaz Mustafa Efendi. Sen o günleri yaşamadığın için bilmiyorsun.

Türk ulusu kan dökerek, can vererek kurdu bu cumhuriyeti. Onun da sonuna kadar bekçisidir. Bu millet çok sıkıntının üstesinden geldi. Bunu da atlatır.

Senin şu sözlerini duyunca Kıbrıs'ta verdiğimiz 500 şehidimizin kemikleri sızlamıştır. İşte ona yanarım.

"Biz, canımızı bu adam gibiler için mi verdik" demişlerdir. Mustafa Efendi.

Sen kan dökmenin nerede gerekli olduğunu bilmediğin için özgürlüğün, bağımsızlığın erdemine ulaşamadığın için bu sözleri söylüyorsun. Yapacağın tek bir şey var. bulunduğun yere hiç yakışmıyorsun. Hemen uzaklaş.