Mart ayı başından itibaren bütün ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de afet boyutlarında artarak devam eden koronavirüs can yakmaya devam ediyor.

Bilim kurullarının önerilerini hafife alıp, karar mercii siyasi otoritedir diyenlerin; şimdi sorumluluğu kurula yıkmaları gerçekle bağdaşmıyor.

Ekonomi mi- can mı tercihi, ekonomiden yana kullanılıyor.

Resmi açıklamalara göre vefat sayımız yüz doksanı geçmiş durumda. Yüz doksan sayısı olayı hafife alanlarca küçük bir sayıdan ibaret görülebilir. Bu sayıyı bir aylık olarak topladığınızda beş bin yetmiş vatandaşımız canından olmuştur. Ne kadar olması gerekir ki?

İstanbul Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu gerçek sayıları açıklayınca tablo da değiştirildi. Vaka sayıları 5-6 bin iken şimdi otuz binleri geçer oldu. Milletten gerçekleri saklayanlar, gerçekleri dile getirenlere sadece koltukları korumak amaçlı saldıranlar, kaybedilen canların da vebalinden sorumludurlar. Korkunun ecele faydası yok.

Gelelim Tokat'ımızdaki koronavirüs gelişmelerine; Sayın Bakan yoğun iller arasında Tokat'ı da sayınca gerçekle yüz yüze gelindi. Nasıl, neden Tokat'ımız bu noktaya getirilmiştir? Gereken önlemler niçin alınmamıştır? Tokat'ımız bir sanayi şehri de değildir.

Antalya'dan Tokat'a gelen bir hemşehrimiz, Tokat Devlet Hastanesi'nden görüntüler paylaşmış. Şehrimizde gereken önlemleri zamanında almayıp, salgınla boğuşur hale gelmesine neden olan, karar ve sağlık yönünden yetkili olanlar artık gereğini yapmalı, görevler gereğini yapacaklara teslim edilmelidir. Sağlık çalışanlarımız, hemşirelerimiz can siperane hizmet vermekteler. Kimseler oturdukları kotluklarından ahkam kesmesin.

Sokağa çıkma yasakları bulmaca gibi, hiçbir sonuç getirmeyecek uygulamalardır.

Yazık kaybedilen bu canlara, gereken kararları zamanında alıp uygulamayanlar aynı zamanda büyük sorumlulukların vebali altındadır.

Milletimiz alınan kararlara saygılı ve büyük ölçüde de uyuyor.

Sonuçlar iyi olursa; başarı siyasi otoritenin, başarısız olunca da -sorumlusu bilim kuruludur- 'un hiçbir anlamı, gerçekliği yoktur. Yönetenlerin bir parça da olsa sorumluluğu üstlenmeleri etik değerlerin gereğidir. Sorumluluk almayan yönetici, yönetici de değildir.

Sevabını da, günahını da herkes kabullenecek, yapılması gerekenler de zamanında yapılacaktır.

Dünyadaki kötü örnekleri gösterip, iyi örnekleri gizlemek de yanlıştır.

Güzel olan başarılı uygulamaları örnek alabilmiş olmaktır.

Zararın neresinden dönülürse kurtuluş olacaktır.

Sevgi ve saygılarımla...