Seçime 9 gün kala siyasi arena hızlanıyor, partiler ve adaylar çalışmalarını artırıyor. Tokat ölçeğinde baktığımızda partilerin bu sıkı çalışmasına paralel ölçüde yurttaşların da seçim heyecanını ziyadesiyle yaşadıklarını gözlemliyoruz. Hayatın aktığı esnaf dükkânlarında, çarşıda pazarda, kısaca insanın olduğu her yerde politika konuşuluyor.

Gazeteci olarak bizlere, “sahayı nasıl görüyorsunuz?” sorusu sorularak başlanan sohbetlerde anlıyoruz ki kafası karışık seçmen sayısı hayli fazla. Millet İttifakı’nın HDP/Yeşil Sol konusunda insanları ikna edemediğini, Cumhur İttifakı’nda ise ekonomiden kaynaklanan sorunların vatandaşta kırılganlık yarattığını anlıyoruz. Karar verme noktasında “soğan-patates mi devletin bekası mı?” sonucuna varıldığında ise bazı şeylerin biraz daha netleştiğini söyleyebilirim.

Ama şunu vurgulamalıyız ki “ekonomi” hâlâ belirleyici etken olmaya devam ediyor. Mesela bu seçimlerde Millet ittifakı daha “sorumlu” hareket ederek HDP/Yeşil Sol sarmalından kendini soyutlasaydı daha başarılı bir sonuca ulaşabilirdi. Düşünün, iktidarın ekonomi yönetiminin ortaya çıkardığı sonuçlar vatandaşın cebini yakıyor, geçim zorluğu dayanılmaz hale geliyor ve ülke bir cendereden geçiyor. Ev kiralarından market fiyatlarına kadar, hayatın her alanında sıkıntılı bir süreç yaşanıyor. Esnaf, emekli, memur, asgari ücretli enflasyon karşısında çaresiz.

Siz muhalefet olarak “avantajlı” bir durumdasınız ve seçimleri lehinize çevirebilirsiniz. Ama bunu teperek PKK’nın sivil uzantısı parti ve uzantılarıyla birliktelik yaparak seçimlere girme kararı veriyorsunuz. Hâlbuki bunun daha önce Erdal İnönü’nün Genel Başkanlığındaki SHP tarafından denendiğini, o dönem adı HEP (Halkın Emek Partisi) olan parti ile seçime girildiğini ve hüsrana uğranıldığını da biliyorsunuz…

Siyasette toplamanın ve çıkarmanın her zaman doğru sonuçlar vermediğini ta o dönemden bildikleri halde yine aynı hatayı yaptılar. Anadolu’nun “mütedeyyin” insanlarını yok sayarak “nasılsa ekonomik kriz var, bize mecburlar ve oy verecekler” mantığıyla seçim işbirlikleri yaptılar ve birçok seçmeni “yine” küstürdüler. İşte burada birilerinin ısrarla küçümsediği, ama esasında Anadolu irfanının realitesi olan “soğan-patates mi devletin bekası mı?” tercihi ortaya çıktı. Milletin gözünün görmeye bile tahammül edemeyeceği isimleri, olayları ve olguları siz “tercih” diye ortaya koyarsanız, yurttaş da “soğan-patates mi devletin bekası mı?” diye düşünür elbette.

O yüzdendir ki bugün MHP’nin etrafında kümelenen halk Tokat’ta alternatifini bulmuş bir rahatlık içerisinde. AK Parti’nin küskünlerini de sarmalayan bir kümelenme bu. Özellikle Recep Bozdemir ismi etrafında şekillenen bir realiteden bahsediyorum. MHP’nin doğru bir hesaplama ve siyaset ustalığıyla Tokat ikinci sıradan aday gösterdiği GOP Üniversitesi Öğretim Görevlisi Recep Bozdemir, toplumun benimsediği, “kendinden bildiği” ve daha birçok özelliğiyle karşılığı olan bir isim olarak sahada “MHP rüzgârı” estiriyor.

Esen bu rüzgârın sandığa yansıyacağı da apayrı bir realite; çıkacak sonuç bunu tescil de ettirecek. Ama Recep Bozdemir faktörünün bambaşka bir ‘gerçekliğini’ de unutmamak gerekir: AK Parti’den CHP’ye bütün partiler toplumun içerisinden, milletten kopuk olmayan ve “halk gibi” yaşayan isimlere listelerde yer vermeli. Bu ‘gerçeklik’ doğrultusunda hareket eden her partinin daha başarılı olacağını artık biliyoruz. Bunu çok önceden biliyorduk aslında; ama realiteler değil de “başka kriterler” işin içine girince başarısızlıklar da peşi sıra geliyor işte.

Bütün partiler Recep Bozdemir faktörünü iyi okumalı.

Ne demek istediğimi her parti bir kendi adaylarının karşılanma şekline, bir de Recep Bozdemir’in ağırlanma biçimine bakarak anlayabilir…